Smyrna Antik Kenti ; Agora
İ.Ö. 4.yüzyıl’da Anadolu Pers egemenliği altında yaşamakta idi. Yunanistan’da ise Atina, Sparta, Korinthos gibi kent devletleri kendi aralarındaki çekişmeler nedeniyle ortak düşmanları olan Perslere karşı politik ve askeri birlik sergilemekten uzaktılar. Bu ortamda kuzey Yunanistan’daki kabileleri bir araya getirerek önemli bir güç haline gelen Makedonya Kralı II. Philippos Yunan kent devletlerini M.Ö. 388’de Korinthos Birliği çerçevesinde bir araya getirmeyi başarmış ve bu birliğe, oğlu III. Aleksandros ile birlikte Perslere savaşa girme kararı aldırarak bu savaşın önderliğini üstlenmiştir.
Philippos’un M.Ö. 336’da öldürülmesi üzerine önderlik bu kez oğlu III. Aleksandros daha çok bilinen adıyla Büyük İskender tarafından üstlenilmiştir. M.Ö. 334 yılında Çanakkale Boğazı’nı geçerek Anadolu’ya giren Büyük İskender Granikos (Biga-Kocabaş Çayı) kıyısında Persleri ilk kez yenilgiye uğrattıktan sonra Sardes’e ve ardından Ephesos’a ulaşmıştır. Sardes ve Ephesos arasındaki yolculuğu sırasında bizzat Smyrna’ya uğradığı konusunda çağdaş arkeolojik ve epigrafik belgeler suskundur. Ancak daha sonraki tarihlerde, M.S. 2. yüzyılda, Pausanias’ın Periegesis tes Hellados adlı eserinde kentin kuruluş efsanesini İskender’e dayandırdığı görülmektedir. Pausanias’ın kentin kuruluşuna ilişkin anlattıkları şöyledir.
"Philippos oğlu İskender, şimdiki kenti, uykusunda gördüğü bir düş yüzünden kurdu; Pagos Tepesi üzerinde avlanmaktayken, avdan dönüşünde, söylendiğine göre, Nemesisler’in Tapınağı önüne gelmiş; burada tapınağın önünde bir kaynak ve onun suyu ile büyümüş bir çınar ağacı varmış. Çınar ağacının altında uyurken Nemesisler ona görünerek burada bir kent kurmasını ve Smyrna halkını eski kentten çıkarıp oraya getirmesini buyurmuşlar. Bunun üzerine İzmirliler Klaros’a (Apollon’a) elçiler göndererek durum hakkında fikrini sordular ve tanrı cevap verdi: Kutsal Meles’in ötesindeki Pagos’ta oturacak olanlar eskisine göre üç kat, dört kat daha mutlu olacaklardır."
Antik kentlerin kuruluşunda kahramanlar ve kehanetler önemliydi. Smyrna’nın kuruluşunda da bu iki unsur da böylece kullanılmış olur. Ephesos’un önerisiyle İon Kentleri Birliğine 13. üye olarak katılan kent İskender’in ölümünden sonra komutanları Antigonos, Lysimakhos ve Seleukoslar ile ardından Pergamon Krallığı zamanında Pagos Tepesi (Kadifekale) ile Liman (Kemeraltı) arasındaki yamaç ve düzlüklerde yeni bir kent olarak büyüdü. M.Ö. 133’de tüm Pergamon Krallığı ile birlikte Roma egemenliğine geçen kent, M.Ö. 129’da Ephesos merkezli Asia Eyaletinin önemli bir kenti haline geldi. Sonraki 400 yıl boyunca Ephesos ve Pergamon ile yarışan kent Erken Bizans Döneminde tüm Batı Anadolu’nun en önemli kenti haline geldi. Bundan sonra da Anadolu’nun iç bölgelerini deniz ile buluşturan önemli bir liman kenti olarak önemini günümüze kadar korudu.
Antik kentlerde agoralar kentin siyasi, idari, adli ve ticari merkezi durumundaydı. Agoralar için her kentin merkezinde birkaç yapı adası ayrılırdı. Agora alanının etrafı portikolarla (sütunlu galeriler) çevrelenirdi. Galerilerin gerisinde Bouleuterion (Meclis Binası), Prytaneion (resmi tören ve toplantıların yapıldığı, yemeklerin verildiği yapı), Resmi Ofisler, Mahkeme, Borsa, Arşiv, Et-Balık Pazarı, Latrina (Tuvaletler) gibi kamu yapıları yer alabilirdi. Portikolar güneşli, yağmurlu, aşırı soğuk ve sıcaklarda insanların korunması ve sığınması için kullanılan yarı açık alanlardı. Agora avlusunda önemli kişiler, günler ve anlaşmalar için dikilmiş basamaklı anıtlar, heykeller, dini törenlerde sunu yapılan altarlar, exedralar (mermer oturma yerleri) kentin saygı gösterdiği bir tanrının tapınak ve sabit sunağı yer alırdı.
Smyrna Agorası kentin merkezinde, bu bölgedeki ızgara kent planına uygun olarak dikdörtgen bir alanı kapsamaktadır. Smyrna'nın idari, siyasi, adli ve ticari merkezi durumundaydı. Agora'nın planlandığı alandaki arazi eğimi, batı ve kuzeyde inşa edilmiş, bugün kalıntıları görülen bodrum katları ile giderilmiştir. Agora avlusu bodrum katların üst seviyesine kadar dolgu yapılarak yükseltilip bir teras haline getirilmiştir. Oluşturulan bu teras düzleminin etrafı ise portikolarla çevrelenmiştir. Smyrna Agorası Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ise mezarlık alanı olarak kullanılmıştır. Mevcut kalıntılar ve yapılan sondajlar agora alanının kentin kuruluş efsanesine uygun olarak Büyük İskender'den hemen sonra M.Ö. 4. yüzyılın sonundan itibaren planlandığını ve bu tarih ile birlikte çevresindeki yapıların etap etap inşa edildiğini işaret etmektedir.
Bugün Agora'da Batı Portiko'nun büyük kısmı ve Doğu Portiko'nun küçük bir bölümü ile kuzeydeki Bazilikanın tamamı ortaya çıkarılmıştır. Yeşil alan olarak kullanılan ören yerinin güneyindeki alanda Güney Portiko yapısının olması beklenmektedir. Son yıllardaki kazı çalışmaları ile Batı Portikoya bitişik bir Bouleuterion / Odeion'un varlığı tespit edilmiştir. Kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan bir başka kentsel bulgu da agoranın hemen kuzeyinde doğu-batı doğrultusunda uzanan ve Kuzey Cadde olarak adlandırılan caddedir. Buluntular içindeki bir arşitrav bloğu üzerindeki yazıt diğer antik kaynaklar tarafından ifade edilen agora içinde veya yakınında bir Nemesis Tapınağı'nın varlığını işaret etmekteyse de henüz bu tapınağın yerine ilişkin saptamada bulunmak mümkün olamamıştır.
Smyrna Agorası'nda gerçekleştirilen ilk kazılar Türkiye Cumhuriyetinin ilk kazı faaliyetlerinden biri olarak 1932 yılında başlatılmış ve 1941 yılına kadar İzmir Müzesi Müdürü Selahattin Kantar ve Rudolf Naumann tarafından sürdürülmüştür. Bu tarihten sonra sık sık inceleme ve temizlik çalışmaları yapılan Agora Örenyeri'nde İzmir Müzesi başkanlığında, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası desteğiyle 1996-2006 yılları arasında kurtarma kazısı kapsamında kazı çalışmaları yapılmıştır.
Temmuz 2007'den itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy başkanlığında Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı statüsünde gerçekleştirilen Smyrna Antik Kenti Kazıları, Agora Ören Yeri dışında kentin bazı başka noktalarında da sürdürülmektedir.
SMYRNA AGORA Kültür Bakanlığı
Grekçe bir kelime olan Agora, “toplanılan yer, kent meydanı, çarşı, pazar yeri” gibi anlamlara gelmektedir. Antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini fonksiyonlarının yanı sıra sanatın yoğunlaştığı ve birçok sosyal olayların geçtiği veya gerçekleştirildiği kentin odak noktası olduğunu bilinmektedir. Antik Çağ’da her kentte en az bir agora yer almaktadır. Kimi büyük kentlerde ise genelde iki agora yer alırdı. Bunlardan biri, devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet agorası, diğeri ise ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı ticaret agorasıdır.
İzmir agorası, M.Ö. 4 yy’da antik Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos (Kadifekale)’un kuzey yamacında kuruludur. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilmiş olan bu yapı kentin devlet agorasıdır.
Hellenistik Dönem’de kurulmuş olan agorada günümüze gelebilmiş kalıntıların çoğu, M.S. 178 depreminden sonra İmparator Marcus Aurelius’un destekleriyle yeniden inşa edilen Roma Dönemi agorasına aittir.
Smyrna agorası, dikdörtgen formda planlanmış, ortada geniş bir avlu ve etrafın sütunlu galerilerle (stoa) çevrili bir yapıdır. Kazılarla açığa çıkarılan kuzey ve batı stoa bodrum katı üzerinde yükselmektedir. Kuzey stoa plan özellikleri açısından bazilikadır.
Bazilika
Bazilikalar ortada geniş ve yüksek, yanlarda ise dar ve alçak birbirine paralel ince uzun koridorlar şeklinde tasarlanmış bir plana sahip olan yapılardır. Plan özellikleri açısından Hıristiyan kiliselerine öncülük eden Roma Dönemi bazilikaları, kentin hukuk işlerinin görüldüğü bir tür adliye sarayıdır. Öte yandan kentin ticari yaşamına yön veren tüccar ve bankerlerin faaliyetleri için de bazilikalar tercih edilmiştir. Agoranın kuzey kanadında yer alan bazilika, dıştan dışa 165 x 28 m ölçülerinde, dikdörtgen bir plana sahiptir. Ölçüleri itibariyle, Smyrna agora bazilikası, bilinen en büyük Roma Dönemi Bazilikası olma özelliğine sahiptir. Günümüze ulaşan görkemli bodrum katının doğu ve batı uçlarında görülen çapraz tonozlar Roma Dönemi mimarlığının en güzel örnekleri arasındadır.
Bazilikanın kuzey cephesinde, bodrum katına açılan iki anıtsal kapıdan batı yandaki günümüzde tamamıyla açığa çıkarılmıştır. Roma Dönemi sonlarına doğru, devlet agorasının giderek ticari bir anlam kazanmaya başladığını gösteren tonozlu dükkan sıraları, bazilikanın kuzey cephesinde gün ışığına çıkarılmıştır.
BatıStoa
Üç sıra sütun dizisiyle ayrılmış neflerden (galeri) oluşan batı stoa da bazilika gibi bir bodrum kat üzerinde yükselmekteydi. Günümüzde daha çok, kemerli bodrum katları görülen batı stoanın antik dönemde bodrum katı üzerinde yükselen iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Avludan üç sıra basamakla çıkılan zemin kat ve ahşap tabanlı ikinci kat,Antik Çağ’da insanların yağmur ve güneşten korunarak gezinti yaptığı yerlerdi. Olasılıkla Roma Dönemi sonlarında bodrum kat galerilerinin bazı duvarları örülerek yapılan sarnıçlar bunun en güzel örneği olarak günümüze ulaşmıştır. Batı stoanın avluya bakan cephesindeki birinci kat sütunları, 1940’lı yıllarda ayağa kaldırılmıştır. Mimari bazı hataları tespit edilen bu sütunlar ve onların oturduğu zemin İZTO’nun katkılarıyla yeniden restore edilmektedir.
Faustina Kapısı ve Antik Cadde
Izgara planlı olan Smyrna kentinin, doğu-batı yönlü paralel caddelerinden biri agoradan geçiyordu. Olasılıkla agorayı iki eşit parçaya bölen caddenin batı yandan agoraya giriş yaptığı yerde görkemli bir kapı bulunmaktadır. İki gözlü olduğu düşünülen kapının kuzey kemerinin merkezinde Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın portre kabartması yer alır. Günümüzde kullanımda olan sokağın altında olan ikinci gözde ise olasılıkla Marcus Aurelius’un portresi yer almaktadır. bu iki isim, M.S.178’de depremle yıkılan agorayı yeniden inşa ettirdiği için Smyrnalılar vefa borçlarını bu kapı ile ödemiştir. 1940’lı yıllarda hatalı ölçülerle onarılan kemerli kapı 2004 yılında aslına uygun olarak yeniden restore edilmiştir.
Graffitiler
Roma Dönemi’ne ait duvar resimleri ve yazıları olan graffitiler bazilika bodrum katı duvar ve kemer ayaklarında yer alan sıvalar üzerine yapılmıştır. Demir ve Meşe Kökü karışımı bir mürekkeple çizilmiş olanlar dışında kazıma yöntemiyle yapılmış örnekler de vardır. Graffitiler, özellikle Roma dönemindeki günlük sosyal hayat konusunda çok önemli bilgiler vermektedir. Graffitilerde aşk oyunlarından gladyatör mücadelelerine, cinsellikten yelkenli resimlerine, sevgili adlarından kuşlara, gemilere, bilmecelere değin çok farklı konulara yer verildiği tespit edilmiştir. Roma Dönemi’nde Batı Anadolu’nun yıldızı parlayan üç kent, Pergamon, Ephesos ve Smyrna arasındaki rekabetin, halktan kişiler arasında bile kendini gösterdiğini graffitilerde görülen kent sloganlarında izlemek mümkündür. Smyrna Agorası bazilika bodrum katında açığa çıkarılan graffitiler birçok açıdan özgündür. Öncelikle bu buluntular demir ve meşe kökü içeren bir malzeme ile yapılmış en eski grafitiler olma özelliğine de sahiptir. Öte taraftan, Dünya Antik Çağ araştırmalarında bugüne değin ele geçen yazılı kaynaklar genelde resmi ve dini nitelik taşımaktayken Grekçe yazılmış olan Smyrna Agorası graffitileri halkın günlük yaşamına ilişkin izler yansıtmaktadır. Bazilika graffitileri Hıristiyanlığın ilk zamanlarıyla ilgili önemli ipuçları da saklamaktadır. Graffililerin bir diğer önemli özelliği ise tasvir açısından dünyanın en kapsamlı graffitileri olmaları. Bu özellikleri açısından söz konusu grafitiler dünya arkeoloji literatüründe ünik bir yere sahiptir.
ÇALIŞMALAR- PROJELER
2002 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle koordinasyon halinde hazırlanan “Agora ve Çevresi Koruma – Geliştirme ve Yaşatma Projesi” çerçevesinde başlayan çalışmalarda öncelikle agorada 1930’lu ve 1980’li yıllarda yapılan ancak tamamlanamayan kazılar sürdürülmüştür. Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen kazı çalışmaları ile bazilika ve batı stoanın büyük bir bölümü ile doğu stoanın kuzey ucu açığa çıkarılmıştır. bu dönemde kazılarla eşzamanlı olarak sürdürülen restorasyon projeleri dahilinde Faustina Kapısı yeni baştan ayağa kaldırılmıştır. Ayrıca batı stoa cephe sütunlarının ayağa kaldırılması, bazilika ve batı stoa bodrum katındaki eksik kemerlerin tamamlanması çalışmaları da devam etmektedir.
Proje çerçevesinde batıda Eşrefpaşa Caddesi’ne (İki Çeşmelik Yokuşu), kuzeyde ise Anafartalar Caddesi’ne kadar olan alanda kapsamlı bir çevre düzenleme çalışması yapılarak hem bu bölgelerde yer alan ve Antik Çağ’da agora ile ilişkili olduğu bilinen yapılar açığa çıkarılacak hem de halka açık bir arkeoloji ve tarih parkı oluşturulacaktır. Bu amaçla, İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri daire Başkanlığı’nca kuzeyde yeralan harabe duvarların yıkımına başlanarak agoranın kuzey cephesi büyük oranda açılmıştır.
“Agora ve Çevresi Koruma – Geliştirme ve Yaşatma Projesi”, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası’nın katkılarıyla İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.
-
Arkeologlar 4 Bin yıl önce salyangozların ne amaçla toplandığını çözmeye çalışıyor
-
Binbeşyüz yıl önce Balıkesir'de batan tabak yüklü geminin batığı bulundu
-
Kastamonu'da bir Afrodit heykelinin gövdesi, bir diğer Afrodit heykelinin başı bulundu
-
New York'ta nadir rastlanan mastodon fosili bulundu
-
Mucur'da kamyonun çökerttiği yoldaki çukurda küpler bulundu
-
Blaundos Antik Kenti'nin su kemerlerinin 5 bloğu restore edildi
-
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde geçen kayıp Selçuklu hanı ve tarihi köprü bulundu
-
Barış İpeğinin Keten ve Kendirle Yolculuğu projesi somut olmayan mirası koruyor