Afrika'ya yerleşen Türk arkeolog, vahşi yaşam rehberliği yapıyor
Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden mezun Türk arkeolog Serdar Çetin, Doğa tutkusunun peşinden giderek Afrika'nın "vahşi yaşam cenneti" Botsvana'ya yerleşti ve yaşamını bölgedeki tek Türk vahşi yaşam rehberi olarak sürdürüyor.
Okavango Deltası, Kalahari Çölü ve Chobe Ulusal Parkı gibi Afrika'nın önde gelen doğal güzelliklerine ev sahipliği yapan Botsvana, dünya genelinden vahşi yaşam meraklılarının en çok tercih ettiği destinasyonlardan biri olma özelliği taşıyor.
Ülkenin kuzeyinde Zimbabve, Zambiya ve Namibya sınırlarının kesiştiği bir mevkide yer alan Kasane kasabası ise Botsvana'nın en çok ziyaret edilen bölgelerinin başında geliyor.
Dünyanın en büyük fil nüfusuna sahip bir bölgede yer alan Kasane'de yaklaşık 10 bin kişi yaşıyor. Türk arkeolog ve vahşi yaşam rehberi Çetin de buranın sakinlerinden biri. Çetin, aynı zamanda bu bölgede ikamet eden tek Türk vatandaşı.
Çetin, doğa tutkusunun peşinden Türkiye'den Botsvana'ya uzanan vahşi yaşam serüvenini, AA muhabirine anlattı.
,Çetin, Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden mezun olduktan sonra Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde 6 yıl boyunca arkeolojik kazılara katıldığını ifade etti. Serdar Çetin, vahşi yaşama ve zoolojiye olan ilgisinin, Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki Cape Town Üniversitesinde zooarkeoloji alanında yüksek lisans eğitimi görürken arttığını söyledi.
Bu ilgisinin, onu vahşi yaşam rehberi olmaya ittiğini anlatan Çetin, bunun için Kruger Ulusal Parkı'nda 6 aylık eğitim aldığını ifade ederek "Orada kuşlar, memeliler, sürüngenler, böcekler, bitkiler, astronomi, jeoloji, iz sürme gibi birçok alanda eğitim alarak sınavı geçtim." dedi.
Çetin, vahşi yaşam rehberi olduktan sonra Cape Town'dan, Namibya ve Botsvana'ya özel safari turları düzenlemeye başladığını belirterek "Cape Town'da o vahşi doğayı hissedemedim. Bunun üzerine, yerleşim yerleriyle vahşi doğanın iç içe geçtiği Kasane'ye taşınmaya karar verdim." diye konuştu.
,Sokaklarında vahşi hayvanların dolaştığı Kasane'nin, dünyanın ender doğa güzelliklerinden biri olduğuna işaret eden Çetin, "Burada ormanlık bir alanda yaşıyorum. Bazen sabahları kalktığımda, evimin önünden 30-35 tane fil geçiyor. Kasabanın sokaklarında bir aslanın, bir kuduyu avlayıp yediğini görebiliyorsunuz. Sanırım bütün bunlar benim buraya taşınmamdaki en önemli faktörlerdi." değerlendirmesini yaptı.
Çetin, yüzölçümünün yüzde 60'ı doğal yaşam alanı olan Botsvana'nın, dünyanın en düşük nüfus yoğunluğuna sahip ülkeleri arasında yer aldığını; bu özelliklerin, Botsvana'yı bir "vahşi yaşam cenneti" haline getirdiğini söyledi.
Botsvana'nın dünya genelinde yaşayan fil nüfusun yaklaşık 4'te 1'ine ev sahipliği yaptığını söyleyen Çetin, "Bu ülkede 135 bin civarı fil var. Bunun dışında 115 bin civarında impalanın ve çeşitli antilop türlerinin yanı sıra aslan, leopar, benekli sırtlan, çita, yaban köpeği, karakulak gibi yırtıcılar da bölgede yoğun olarak yaşıyor. Büyük hayvanlardan ise manda, zürafa, gergedan, zebra, su aygırı ve timsahlar buranın sakinleri arasında. Kısacası burada her çeşit hayvanı görmek mümkün." ifadelerini kullandı.
Çetin, burada vahşi yaşamın ortasında yaşamanın ve doğada olan biteni yakından görüp bilmenin kendisine güven ve huzur verdiğini belirterek günlerinin çoğunu, mesleki anlamda kendini geliştirmek adına Chobe Nehri kıyısında ve çevredeki ormanlarda gözlemler yapıp, fotoğraflar çekerek geçirdiğini anlattı.
Bununla birlikte etrafta yaşayan vahşi hayvanlara karşı çok dikkatli olmanın, artık yaşamının bir parçası haline geldiğini belirten Çetin, şöyle devam etti:
"Örneğin bir keresinde yatak odamdan içeri bir 'Mozambik tüküren kobrası' girmişti. Sol gözüme tükürdü ve geçici körlük yaşadım. Geçen hafta ise kedimin evimin etrafındaki tel örgülere koştuğunu görüp takip ettiğimde bir leoparla karşılaştım. Burada leoparlar, kolay av olarak gördükleri kedi ve köpekleri avlamayı çok sever. Fenerin ışığını tutunca leopar kaçtı ama bu sefer de bahçemin yakınlarından geçen bir fil sürüsü ışıktan rahatsız olup agresifleşti. Neyse ki, ışığı kapatınca sakinleştiler, böylece sağ salim evime girebildim."
Çetin, ülke genelinde yaklaşık bir düzine Türk vatandaşının yaşadığını, kendisinin ise bu bölgede yaşayan tek Türk olduğunu belirterek "Burayı seviyorum ama tabii en büyük zorluğu, yeme içme problemi. Türkiye'deki lezzetleri çok özlüyorum." diye konuştu.
Botsvanalıların futbolu çok sevdikleri ve takip ettikleri için Türkiye'yi futbol ile tanıdıklarını, "Dört Büyükler"in yanı sıra diğer takımları ve oyuncularını da bildiklerini aktaran Çetin, "Botsvana'nın geçmişinde ırkçılık olmadığı için Türkler dahil herkese karşı saygılı ve sıcakkanlı yaklaşıyorlar. O açıdan bu zamana kadar hiçbir problem yaşamadım." ifadelerini kullandı.
Çetin, Türkiye'den çok sayıda insanın turlar vasıtasıyla Botsvana'yı ziyaret ettiğini belirterek Türklerin burayı tercih etme nedenlerinin ise bölgenin çok iyi bir safari alanı olması ve Botsvana'nın Türk vatandaşlarından 3 aya kadar vize istememesi olduğunu söyledi.
Afrika ülkelerini ziyaret eden kişilerin güvenlik ve sağlık endişelerine de değinen Çetin, "Botsvana, Afrika'nın en güvenli ülkesi ve diğer ülkelerde görülen bulaşıcı hastalıklar burada görülmüyor. Gelenler gayet rahat şekilde gezebilirler. Bununla birlikte Kasane'yi ziyaret edenlerin, akşam saatlerinden itibaren sokağa çıkmamalarını tavsiye ederim çünkü tüm hayvanlar akşamları sokaklara akın ediyor. Özellikle nehir kıyılarında timsahlara karşı dikkatli olmakta da fayda var." diye konuştu.
Çetin, doğa konusunda kendisini geliştirmek isteyen gençlere de tavsiyelerde bulunarak şunları kaydetti:
"Nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar, çevrelerinde olan biteni iyi araştırsınlar. Bunun bir orman yahut dağ olması şart değil. Yeri geldiğinde bir apartmanın arka bahçesi bile kendi içinde ekosistem teşkil eder. Öğrendikçe ileride gezecekleri yerlerin 'selfie' çekmekten daha anlamlı hale geldiğini görecekler. Vahşi yaşamı gözlemlemek için önerebileceğim yerler ise Güney Afrika, Namibya ve Botsvana."
Murat Özgür GÜvendik - AA