Anadolu Ajansı Cumhuriyet'in ilanını dünyaya Fransızca bültenle duyurdu
Anadolu Ajansı 30 Ekim 1923'teki Fransızca bülteniyle Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı tüm dünyaya duyuruldu.
Türkiye'de "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." kuralını devlet yönetimine yerleştiren ve demokrasiyi taçlandıran Cumhuriyet'in ilanının üzerinden 98 yıl geçti.
Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasının ardından Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, yeni Türk devletinin yüzünü çağdaşlaşma ve demokrasiye çevirdi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Kurtuluş Savaşı'nda "Anadolu'nun sesini dünyaya duyurmak" amacıyla 6 Nisan 1920'de kurulan AA, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesini 30 Ekim 1923'teki bültenle haberleştirdi.
Bültende, Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler sırasında yaşananlara yer verildi, Cumhuriyet'in ilanının ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçilmesi, yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı seçilmesi süreci de aktarıldı. AA'nın bülteninde Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yaptığı konuşma da yer aldı.
AA'nın arşivindeki bülten şöyle:
Angora, 29 - Büyük Millet Meclisi bu akşam saat 6'da, İsmet Bey'in başkanlığında toplandı. Anayasa komisyonu tarafından sunulan ve anayasanın değişikliğiyle ile ilgili raporu ve ilaveten Şeyh Safvet Efendi’nin (Urfa), açıkta ve emekli olan memurların ve yatılı okullarda çocuklarını okutan aktif olan memurlarıyla aynı maddi avantajlardan faydalanmasını teklif eden önergesi, acilen görüşülmek suretiyle gündeme kaydedildi. Milli Eğitim Bakanının açıklamasına göre, bu son mesele inceleme altında olduğundan, ona değin olan önerge Bütçe Dengesi komisyonuna gönderildi. Sağlık Bakanı Rıza Nur Bey’in istifası kabul edildi ve ona iki aylık bir izin verildi. Bundan sonra, doktorların mecburi hizmet ile ilgili olan yasanın birinci madde oylamaya geçildi. Bu yapıldıktan sonra, Anayasa komisyonu tarafından sunulan önerge okundu.
İşte onun metni:
Ülkeye mutlak bağımsızlığı sağlayan devasa mücadelesinde, ulusal egemenlik ilkesi kesin olarak kabul edilmişti. O zamandan bu yana, bu ilkeye her fırsatta riayet edildi. Yüce Türk milletine sağladığı avantajları inkar edilemez. Aslında, egemenlik koşulsuz milletindir ve şimdiki idari rejimi, kamu işleri halkın yönetimine dayanmaktadır ve bu demektir ki, hükümetimiz bir cumhuriyetten başka bir şey değildir. Ayrıca, bundan sonra hükümet, bireysel egemenliğin olasılığını sonsuza dek dışlayan bu kelimenin kullanılmasını gerekli görmüştür; Türk hükümetin şeklinin bir cumhuriyet şeklinde olduğunu belirtmek amacıyla, onunla ilgili yasanın değiştirilmesinin gerekli olduğunu görmüştür.
Bir tarafta, her Cumhuriyetin bir Başkanlığına ihtiyacı olduğu için ve öteki tarafta, yükümlülüklerin belirlenmesi, öncelikle Cumhurbaşkanı tarafından atanan Kurul Başkanına bağlı olduğundan, aşağıda yazılan anayasanın maddelerini değiştirmeyi ve hükümetimizin dini İslam ve resmi dili Türkçe olduğunu belirten bir ek madde ilave etmeyi uygun gördük. Bu söz edilen maddeleri en kısa zamanda kanun haline getirmeye arzuladığımız için, görüşmelerini hemen başlaması için istirham ederek, bunları size bugün sunuyoruz.
İşte bu maddeler:
- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ulusal işlerin fiili idarenin yönetim şekli halka dayanmaktadır. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
- Türkiye Devletinin dini, Din-i İslamdır; resmi dili Türkçedir.
- Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetiliyor. Meclis, Bakanlar aracılıyla Devletin Bakanlıkları idare ediyor.
- Türkiye Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı Genel Kurulun toplantısında bir yasama dönemi süresi için, kendi üyeleri arasında Millet Meclisi tarafından seçiliyor. Cumhurbaşkanı görevini halefi seçilene kadar sürdürüyor. Geçmiş Başkan yeniden seçilebilir.
- Türkiye Cumhuriyet Cumhurbaşkanı, Türk Devletin başıdır. Bu sıfatıyla gerekli bulduğu zaman, Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulunun başkanlığını yapar.
- Kurul Başkanı, Cumhurbaşkan tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçiliyor. Diğer Bakanlar yine milletvekilleri arasında, Kurul Başkanı tarafından seçiliyor. Kurulun listesi Büyük Millet Meclisi’nin onayına, Cumhurbaşkan tarafından sunuluyor. Meclis oturumda bulunmuyorsa, onayın meselesi parlamentonun açılışına kadar erteleniyor.
Komisyon adına konuşan Yunus Nadi Bey, Mondros Mütarekesine kadar yer alan olayları gözden geçirdi. Birinci Meclis tüzüğün yasası hazırladığını ve ikinci Meclisin bunun tamamlanması ve değiştirilmesini görev olarak benimsediğini söyledi. Kürsüde Vasıf Bey onun yerine geçti ve Cumhuriyeti övdü.
Bugün hala Sarayın çevresinde dönen bir hizip mevcut olduğunu belirtti ve bu takım ülkede kendine bir görev ayarlamayı çalışıyordu; bu durumda tüzük komisyonu, yönetim şekli sorununu çözmekle iyi bir şey yaptı; Türk halkı artık kendi kaderinin efendisi olduğundan dolayı ne bir birey ne de bir despotun kölesi olma niyetinde değil ve taçlı başları ile her kim Türk halkını esarette tutmaya girişecek olan, er ya da geç köpek gibi vurularak öldürülecektir.
Sonra Eyüp Sabri Hoca Efendi'nin sırası geldi ki, Cumhuriyetin bir övgü söylevi yaptı ve gecikmeden Cumhurbaşkanın seçimiyle devam edilmesini istedi ve ardından olayın şerefine 101 top paresi atılmasını istedi. Bunun üzerine, görüşmenin süresi yeterli bulunduğu için, Mazhar Bey (Aydın) ve Rıza Bey’in (Konstantiniyye) önergesi kabul edildi. Ondan sonra, değiştirilen maddeler oy birliğiyle kabul edildi. Son olarak Cumhurbaşkanın seçilme zamanı geldi. Oylar sayımında, Ekselansları Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 158 oy, yani orada bulunan tüm oyları aldığı ortaya çıktı.
Bunun üzerine kürsüye çıkan Ekselansları, böyle bir konuşma yaptı:
Sizlere kalbimin derinliklerinden teşekkür ediyorum. (Bazı sesler: Rica ederiz. Allah sizi başarılı kılsın).
Beyler, asırlardır zorbalık ve eziyet altında yaşayan Türk ulusu, aslında kendi doğanın özünde bulunan niteliklerden yoksun olduğu inanılıyordu. Son seneler onun gösterdiği kudret, yetenek ve zeka, ona karşı önyargılı davrananlar ve onu yalnızca yüzeysel bir şekilde gözlemleyenler ne kadar hatalı olduklarını kanıtladı. Yeni yönetimin şekli sayesinde, gelecekte ulusumuz dünyaya hangi nitelikleri ve yetenekleriyle donatıldığını göstermekte daha az zorluk çekecektir. (Bazı sesler: Umalım olacaktır).
Türkiye, dünyada bulunduğu yere layık olduğuna, eylemleriyle kanıtlayacaktır. (Bazı sesler: Allah izin verirse).
Yoldaşlarım, bu yüce kurum hayata yeni geçiren Türk milleti, bu son dört sene içerisinde kazandığı zaferlerden daha çok büyük mucizeler yerine getirecek. (İnşallah).
Bana gösterilen güvene layık olmak için, gözümde özel bir önem taşıyan bir hususiyet konusunda ısrar etmek istiyorum. Bu, benim için ihtiyaç olan güveniniz ve desteğinizden devamlı bir şekilde istifade etmemdir. (Bazı sesler: bu güven size ebediyen kazanıldığı emin olabilirsiniz).
Ancak bu koşulda ve tanrının inayeti yardımıyla, bana bahşettiğiniz görev ve gelecekte vermek isteyeceğiniz görevleri yerine getirmem mümkün olacaktır.
Arkadaşlarımla yakından iş birliği yaparak ve onların değerli yardımlar olmadan asla yapamayacağımı unutmadan çalışacağım.
Dayanma noktası olarak halkın sevgisi yer alacak ve böyle gelişimin yolunda yürüyeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer yaşayacaktır. (Alkış tufanı)