Andromakhe
Andromakhe nedir?
Andromakhe: Andromakhe, Mysia bölgesinde Thebai şehrinin kralı olan Eetion'un kızıdır. Eetion kral Priamos'a dostluk bağlarıyla bağlıdır. Sarayında yedi oğlu ile büyüttüğü tek kızı sevimli, uslu, akıllı Adromakhe'yi Priamos'un en değerli oğlu Hektor'a verir.
Düğün dernek nasıl olmuş? Andromakhe, Priamos'un oğulları ve gelinleri için yapılmış önü revaklı evlerin birine nasıl gelin girmiş? Bunu şairler bize anlatmaz. Mutlu günlerini bilmeyiz bu güzel karı-kocanın. Hektor'la Andromakhe ancak yıkım gelip çattığı zaman, İlyada'da anlatılan savaşın dokuzuncu yılında Troya sahnesine çıkarlar. Arada, bir çocukları olmuştur: Astyanaks.
Troya'lılar Hektor'un oğluna "şehrin efendisi anlamına gelen bu adı, çocuk büyür de bir gün Troya'ya kral olur umuduyla takmışlardır. Ama Hektor'un ölümünden birkaç gün önce Astyanaks dadısının kollarında dolaştırılan bir bebektir.
Andromakhe'nin anadan, babadan, kardeşten yüzü gülmemişti. Uğursuz savaş Anadolu kıyılarına gelip çatınca, Troya yöresinde rahat kalmamıştı. Akha ordusu dokuz yıldır Troya kapıları önünde pinekliyor, düşüremiyorlardı bir türlü Anadolu'nun kutsal kalesini. Hele içi içine sığmayan genç ve atılgan Akhilleus çok sabırsızlanıyordu. Şehirden çıkıp, dağda, bayırda davarlarını otlamaya giden, atların çeşmeye süren tek tük Troya'lıları her fırsatta kovalayıp öldürmekle bile duyuramıyordu kana susamışlığını.
Bölgede çapulculuk seferlerine çıkmış Akhilleus, Mysia'ya varmıştı. Kral Eetion'un sarayında yapmadığını bırakmamış, yaşlı başlı kralı öldürmüş, yedi Oğlunun insafsızca canlarına kıymıştı. Andromakhe'nin anasını da esirgememişti. "Ormanlık Plakos dağının eteğinde kraliçeydi anam" diyor Andromakhe yana yakıla; kraliçeyi de Akhilleus esir sürüsüne katmış, Troya'ya getirmiş, sonra büyük bir kurtulmalık karşılığında serbest bırakmıştı, ama zavallı kadın, Homeros'un dediği gibi,"hür gününü" görür görmez ölmüştü.
Andromakhe Troya sarayında kadınlar dairesinde, hizmetçileri arasında nakış işlemekle, mekik dokumakla vakit geçirir. Her geçen gün bir işkencedir, çünkü korku kaplamıştır yüreğini, ne kadar yiğit de olsa Hektor'un bir gün düşman kargısı altında can vereceğinden korkar. Troya ovasında yiğitler boğuşurken, rahat durmaz, dört duvar arasında. İkide bir savaşı gözlemek için çocuğunu dadıya verip batı kapısının üstündeki kuleye çıkar. Bir gün Hektor savaştan ara bulup şehre gelir, karısını evde arar, yok, yiğit, batı kapılarına koşar, uzaktan Andromakhe'yi ve yavrusunu görünce, gülümser. Andromakhe gözyaşları dökerek ellerine sarılır.
Ah kocacığım, bu hırs yiyecek seni,
yavruna, talihsiz karma acıma yok sende,
dul kalmama, biliyorum, az gün var,
Akha'lar üstüne saldırıp öldürecekler seni.
Sensiz kalmaktansa toprak yutsun beni daha iyi
Benim senden başka dayanağım yok,
alıp götürdüğü zaman ölüm seni
yalnız acılar kalacak bana,
Ne babam var benim, ne ulu anam...
Sen bana bir babasın, Hektor,
Ulu anamsın benim, kardeşimsin, arkadaşısın sıcak döşeğimin.
Burada, kalede kal, acı bana,
yetim koma yavrumuzu, karını dul koma.
Hektor acır karısına, ne yapsın, bir korkak gibi çekilecek değil ya savaştan Troya ordusunun desteği, dayanağıdır.
Günler geçer, Hektor ile Akhilleus arasında teke tek savaş başlar. Ölüm-kalım savaşı, İlyada destanının en dramatik sahnesi. Hektor'un ölümüne karar vermiştir tanrılar.
Yiğitçe dövüşerek can verir. Troya surlarından bir çığlıktır kopar, Andromakhe odasında mekik dokurken duyar bu vaveylayı, deli gibi fırlar dışarıya; Akhillus'un arabasına bağlayıp toz toprak içinde sürüklediği Hektor'un ölüsünü görünce, düşer, bayılır.
Bu işkence dokuz gün sürecektir: Her sabah Akhilleus ölüyü arabasına bağlayıp sürükler. Onuncu günü akşam kral Priamos Akhilleus'un barakasına gider, yumuşatır yüreğini ve ölüyü alır, getirir. Hektor'un cenaze töreninde görürüz şimdi de Andromakhe'yi. Ozanlar arasında ağıda başlar, şöyle der:
Erkeğim benim, göçüp gittin genç yaşında,
gittin, evimizde dul bıraktın beni,
çocuğumuz da ufacık, körpecik,
bizden olan, kara talihli ikimizden,
bilmem, gençlik çağma erer mi ki,
bu şehir yerle bir olacak baştan aşağı,
sen öldün, onun koruyucusu bekçisi,
sen, soylu analarını, çocukları ayakta tutan.
Dile gelmez acılar bıraktın, Hektor, anana, babana,
ama bana kaldı gene en büyük acı.
Ölüm döşeğinde uzatmadın ellerini bana,
şöyle güzel bir söz söylemedin ki,
gözyaşı döke döke gece gündüz anayım onu.
Gerçekten de çilesi bitmez Andromakhe'nin. Euripides'in "Andromakhe" adlı tragedyasında, Akhilleus'un oğlu Neoptolemos'un sarayında görürüz onu, Neoptolemos kızı Hermione ile evlenmiştir, ama çocuğu olmamıştır, oysa tutsak olarak konağına getirdiği Andromakhe ona üç oğulla bir kız vermiştir. Hermione bu Troya'lı kadını fena kıskanır, Neoptolemos'un Delphoi'ye gidişinden faydalanarak, Andromakhe ile oğlunu öldürmek ister, Themis tapınağına sığındıkları halde, onlara kıyacaklardır ki, son dakikada kurtulurlar.
Euripides'ten çok daha güzel, çok daha insanca bir Andromakhe tipi yaratan şair XVII. yüzyıl Fransız şairi Racine'dir. Hektor'u bir türlü unutamayan, Neoptolemos'un (Fransız tragedyasında adı Pyrrhus'tur) aşkına karşılık vermeyen ve Hermione'nin kıskançlığını boşa çıkaran, yiğit ve bilinçli bir kadın, şefkatli bir ana tipidir.
Jean Anouilh'in "La Guerre de Troie n'aura pas lieu" (Troya savaşı olmayacaktır) piyesinde de Andromakhe ilginç, çekici bir tip olarak canlanır gözümüzün önünde