Antik Çağ'dan Günümüze 3 İstanbul 1 Tarihi Yarımada Sergisi açıldı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbul Vizyon 2050 Strateji Planı çerçevesinde hazırladığı 60 Projesini içeren "Antik Çağ'dan Günümüze 3 İstanbul 1 Tarihi Yarımada Sergisi" Beyazıt Meydanı'nda törenle açıldı. Sergideki projeler ziyaretçilere, 'Ulaşım-Altyapı', 'Kentsel Tasarım-Rekreasyon' ve 'Kültür-Sosyal-Spor Tesisi ve Kültür Varlıkları' başlıkları adında 3 ayrı kategori ile sunuldu. kategorilerinden oluşuyor.
Yenilenen Beyazıt Meydanı, İstanbul’un kalbinde açılan ‘Antik Çağ'dan Günümüze 3 İstanbul 1 Tarihi Yarımada Sergisi’ne ev sahipliği yapıyor.
Antik Çağ'dan Günümüze 3 İstanbul 1 Tarihi Yarımada - İBB Tarihi Yarımada Projeleri Sergisi”nde, toplam 60 projenin yer alıyor. Sergi, miras yapı ve alanlarını geleceğe taşımayı, atıl durumdaki eserlere yeniden işlev kazandırmayı amaçlıyor. İstanbul Vizyon 2050 Strateji Planı çerçevesinde hazırlanan projeler; Ulaşım-Altyapı, Kentsel Tasarım- Rekreasyon, Kültür-Sosyal- Spor Tesisi ve Kültür Varlıkları olmak üzere 4 kategoriden oluşuyor. Sergide, İBB Miras’ın Tarihi Yarımada’nın kültürel mirasının ve tarihi kimliğinin korunarak geleceğe aktarılması için hazırladığı koruma amaçlı uygulamalar ve projeler yer alıyor. Ayrıca araç trafiğinden büyük ölçüde arındırılmış, erişilebilir, yürünebilir canlı meydan ve sokakların oluşturulması için geliştirilen ulaşım projeleriyle ilgili detaylara da sergide yer verildi. Gençlere yönelik spor tesisleri, sosyal/kültürel merkez projeleri ve Tarihi Yarımada’nın kimliği ile uyuşmayan yapıların yeniden işlevlendirilmesi gibi gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan çok sayıda proje sergilenen diğer içerikler arasında yer alıyor. Tarihi yarımadanın küresel birikimininden faydalanarak oluşturulan plan ve projeler, kültür varlıklarından ulaşıma, kentsel tasarımdan sosyal tesislere kadar çeşitli başlıklarda İstanbulluların öneri ve görüşlerine sunulacak. Sergi, Ekim ayı boyunca tüm İstanbulluların ziyaretine açık olacak.
Başkan İmamoğlu: Bu alan için yapacağımız çok şey var
İstanbul’un coğrafi açıdan Allah’ın bir lütfu konumunda olduğunu belirten İmamoğlu, “Yaklaşık 40 yıla doğru giden İstanbul anılarımın da büyük bir bölümünün odağında burası var. Her ne kadar kampüsüm burası olmasa da okuduğum üniversite, İstanbul Üniversitesi'nden tutun ticaret yaşamından, gezip öğrenme konusunda odaklandığım alan, tarihi yarımada. 40 yıla dönüp baktığımda, hepimizin hayatında bu kadar etkili olan bir alan, ne acı ki ihmal edilmişlikler, gecikmişlikler, özensizlikler, yapılan geri dönülmesi mümkün olmayan hatalar, bir kısım geciken işlerin insanlara verdiği sıkıntılar… Bütün bu konulara baktığımızda, ‘Bu alan için yapacağımız çok şey var ve hızlıca hareket edeceğimiz çok şey var’ diye karar verdik. Bu gördüğünüz stantlarda oluşan bütün hamlelerimiz -ama bitmiş ama süren ama yapılması planlanan- fikre açık bu platformumuz, tarihi yarımadanın çok yakın zaman diliminde, yani 2030’u bile hedefleyen sürecinde, olağanüstü güzelliklerle bizi buluşturmaya namzet” dedi.
Roma ve Osmanlı imparatorluklarını kapsayan küresel kent İstanbul
İstanbul’un Roma ve Osmanlı imparatorluklarını kapsayan “küresel kent” süreciyle ilgili bilgiler paylaşan İmamoğlu, “İstanbul ve onun kalbi tarihi yarımadayı gelecek açısından düşünürken, iki temel hedefimiz olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum. Birinci hedefimiz; dünyaya mal olmuş, 3 imparatorluğa başkentlik yapmış tarihi ve kültürel bu mirası korumak ve iyileştirmek. Çünkü, şimdi korumazsak, bugüne kadar ne yazık ki acı bir biçimde kaybettiklerimize baktığımızda, yarın çok geç olabilir. İkinci hedefimiz; kent, kültür, tarih ilişkileri açısından tarihi yarımadadan hem öğrenmek hem de büyük dersler çıkartmak. Yarımada gibi tarihin neredeyse damıtıldığı yerler, deneyimleri ve birikimleriyle yol gösterme konusunda eşsiz bir laboratuvar ve aynı zamanda müzakere alanı, demokratik bir platformu oluşturuyor. Bu tür birikimi ve sağladığı zemini hakkını vererek anlayabilmenin, uzun ve geniş bir bakış açısını da gerektirdiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.
İstanbul’un günümüzde, rant baskısı ve kontrolsüz mülteci yığılması gibi sorunlarla mücadele ettiğini dile getiren İmamoğlu, tarihi yarımadanın da bu olumsuz süreçten etkilendiğine vurgu yaptı. “Küreselleşme süreçleri, beklentinin tam tersine hem jeopolitik hem de toplumsal düzeyde sürtüşme, çatışma ve gerilimleri de artırmış durumda” diyen İmamoğlu, “Bugün geldiğimiz noktada, ‘Bu çelişkiler dünyasında bir arada yaşayabilir miyiz’ sorusu önemli hale gelmiştir. Yeryüzünde bu sorunun anlamlı bir biçimde yanıtlanabileceği bir mekan var ise, gerçekten derininden gelen izlerle bunu gösterecek ana mekan, tarihi yarımadadır. Yarımada, üç küreselleşme döneminde, farklı kültürlerin etnik ve dini grupların, siyasal sistemlerin ve yönetim anlayışlarının damıtıldığı bir mekan olarak, olumlu ve olumsuz deneyimleriyle dünyanın dört bir köşesinde sorulan ‘Bir arada yaşayabilir miyiz’ sorusuna yanıtın verilebileceği en doğru yerdir. Yarımadanın tarihine ve bugüne bakan herkes, aynı yanıtı verecektir. Elbette bir arada yaşayabiliriz. Bu, bizim için en doğrusu ve en güzeli olur. Tam da bu nedenle göreve geldiğimiz günden bugüne, koruma kullanım dengesini son derece hassas biçimde gözeten, tarihi miras bakışıyla yarımadaya odaklandık” şeklinde konuştu.
Tüm dünya için ‘bir arada yaşayabilir miyiz’ sorusuna evet diyecek meydan
“Tüm bu projelerin geri planında bir hikaye de var” diyen İmamoğlu, “Tarihi yarımadada bu bölgenin tarihinden, üç küresel döneme yayılan birikiminden süzülüp gelen büyük bir hikayeyi geleceğe taşımanın da sorumluluğunu yönetiyoruz. Tarihi yarımada, artık eşsiz tarihi ve turistik değerlerinin yanı sıra, sadece İstanbul ve Türkiye için değil, tüm dünya için ‘Bir arada yaşayabilir miyiz’ sorusuna güçlü bir biçimde, ‘Evet’ yanıtı veren, buluşma ve müzakere meydanı olarak öne çıkacaktır” ifadelerini kullandı.
Saraçhane'deki belediye binası uluslararası bir merkeze dönüşecek
“Saraçhane'deki belediye binamızın uluslararası bir merkeze dönüşmesi, buranın bir toplantı, bir hafıza, bir kütüphane ve aynı zamanda konvansiyon merkezi şeklinde kullanılması yönünde bir çalışmayı da başlattığımızı duyurmak istiyorum” bilgisini paylaşan İmamoğlu, “Yani aslında halka ait bu yuvayı, bu yeri, bu mekanı bütün dünyayla paylaşarak, bu evrensel duyguların tarihin derinliklerinden gelen biçimini, damıtılmış bir biçimde bütün dünyaya aktarabilmenin merkezi olsun istiyoruz. Bu birikimi bir yandan taçlandırmak, bir yandan da yerel ve küresel düzlem halinde insanlığın hizmetine daha etkin bir biçimde sunma zamanıdır” diye konuştu.