Anasayfa / Arkeoloji / Türkiye

Aphrodisias Antik Kentindeki ilk arkeoloji kazıları

Aphrodisias adını, aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den almıştır. Aphrodisias ismi daha önce başka adlarla anılan kentte ilk olarak M.Ö. 2. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır.

 

Aphrodisias Antik Kenti'nin daha önceki adları

Lelegonpolis Megapolis Ninoi Aphrodisias Kayra Geyre

Aphrodisias Antik Kenti'nin Tarihçesi ve İlk Arkeoloji Kazıları

Yerleşim geç neolitik çağa kadar uzanmaktadır. Akropolde ve pekmez tepede yapılan kazılar neticesinde, iki köyün varlığı kanıtlanmıştır. M.Ö. 2. yy. da Roma egemenliğinin güçlenmesiyle, kent kutsal yöre olarak önem kazanmış ve Aphrodisias ismini almıştır.

Kazılarda ortaya çıkarılan tiyatronun sahne yapısının duvarlarındaki yazılarda, Caesar’ın, Aphroditeye hediye ettiği altın bir Eros heykelinden söz edilmektedir. Dolayısıyla Caesar kente gelmiş, tanrıçaya sadakatini sunmuş olabilir.

İ.Ö. 44 yılında Caesar’ın öldürülmesinden sonra katillerin yandaşlarından olan Labienus ce adamları kenti ele geçirip talan etmişlerdir. Octavianus ve Antonius’a sadakatinden ötürü M.Ö. 39 yılında triumvirlik kararıyla bazı ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu ayrıcalıklar, vergi muafiyeti, tapınağa sığınma hakkı ve özerkliktir. M.Ö. 27 de Oktavianusun tahta çıkışından sonra da sıcak ilişkiler devam etti. M.S. 1.yy dada ilişkiler devam etti. Julius Cladius soyunun imparatorları kente büyük ilgi duyuyorlardı. M.S. 22 yılında Tiberius daha önce senatonun tanıdığı ayrıcalıkları yeniden onaylamıştır. 3 yy ın sonuna kadar bu ilgi devam eder.

1. ve 3. yy arası buradaki heykeltıraşlık okulunun ünü her yere yayılmış ve çok uzaklardan bile Aphrodisias’ın ziyaretçi almasını sağlamıştır. Salbakos’dan (Babadağ) çıkartılan mermerler, burada işlenip birçok yerden gelen siparişleri karşılamaya çalışıyordu. Heykellerinin yanı sıra bilim ve sanat alanında da eserler ortaya koymuştur. Xenokrates : Bilim ve sanat alanında, Xhariton : Roman, Alexander : Aristo’nun eserlerini yorumlar ve dersler verir. 3. yy da birçok eyaletin başkentliğini yaptı. Roma’nın bölünmesiyle kentin kaderi önce Doğu Roma, daha sonrada Bizans’ın eline kaldı.Aphrodisias 4. yy da Hıristiyanlığın yayılması burada bir piskoposluk merkezinin kurulmasını sağlamış fakat kökleri çok eskilere dayanan pagan kültürünü yok edememiştir. İlk iki Hıristiyan azizi burada şehit edilmiştir ama her şeye rağmen paganizm etkinsi sürdürmüştür.

Bu yeni akımın paganizmin kalıntılarını silmeyi amaçladığı bir gerçekti. Bu nedenle Aphrodisias ve Aphrodisiaslı sözcükleri yazıtlardan sistemli bir şekilde silindi. Hatta 7. yy süresince kente “Stravpoli” (Haç Kenti) adı verildi. Fakat Aphrodisias adı tamamen yok olmadı. Bizans döneminde Kayra adı kullanıldı. Günümüzde de Geyre adının Kayra dan geldiğini düşünmekteyiz.

Jeolojik olarak bir fay hattı üzerinde bulunan Aphrodisias, tarihi boyunca depremlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Günümüzde bu depremlerin izlerini, restorasyon yapılan yapılarda görebiliriz. 350 ve 360 lı yıllarda tıpkı komşu kent Efes gibi ciddi depremlerle uğramış ve su kanalları çok büyük hasar görmüştür. Onarımlar yapılmaya çalışıldıysa da 610-641 yılında meydana gelen depremler, sorunları daha da ciddileştirmiştir. Aphrodisias 7. yy a kadar önemini korumayı başardı. Fakat doğudan gelen istilalar, dinsel çekişmeler, siyasal ve iktisadi baskılar ve diğer sorunlar kentin çöküşünü hızlandırdı. 7. yy depreminden sonra kent bir daha inşa edilemedi. 4. yy da yapılan surlar onarılamadığı için, akropole bir kale inşa edildi. Aynı zamanda bir gözetleme noktası olarak da kullanıldı. 7. yy sonrasına ait bilgiler kısıtlıdır. 11. yy a ait kalıntılardan söz edilir. 11. ve 13. yy.lar arasında, Selçukluların egemenliği altındaydı. 13. yy dan sonra tüm yöre Aydın yada Menteşe Beyliğinin topraklarına katılır. Aphrodisias bu yıllarda terk edilmiş olmalıdır. 15. ve 16. yy.larda ovanın verimliliği sayesinde yörede yeni yerleşimler olmuş ve Geyre köyü kurulmuştur.

1956 yılındaki büyük depremlerden nasibini alanlar arasında Geyre de vardı. Çok fazla etkilenmemiş olmasına rağmen, yetkililer köyün başka bir yere taşınması kararını aldılar. Böylece Bizans surlarının 2 km batısında 1960’ların başında yeni bir Geyre inşa edilmeye başlandı. 1970’li yılların sonuna kadar istimlak devam etti.

Aphrodisias’taki İlk Arkeolojik Kazılar

Anadolu’nun batısındaki kentlere oranla ilgisiz kalmış olan kent, ancak 700lerin sonlarından başlayarak ziyaret edilmeye başlanmıştır.
İlk Aphrodisias’a gelip, çizen ve yazıtların kopyalarını alanlar, 1835’te Charles texier ve Dilettanti Derneği (İngiliz) üyeleridir.

1892’de Osman Hamdi Bey bir girişim yapmak istemiş ama başarılı olamamıştır. 1904 yılında Fransız bir mühendis olan Paul Gaudin, birkaç noktada çalışmalara başlamıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda çok sayıda mermer eser gün ışığına çıkınca, 2.yyda çalışmalar devam etmiştir. Fakat Gaudin yerine, çalışmaları Gustav Menden devam ettirmiştir. 1913’te Andre Boulanger tarafından, Atina Fransız okulunun himayesindeki kazı çalışmaları yeniden başlatır. 1937’de Giulio Jacopi’nin yönettiği bir İtalyan heyeti, yarıda kalmış olan kazılara yeniden başlamıştır. Fakat yine uluslar arası problemler sebebiyle çalışmalar yarıda kalmıştır. Jacopi’nin 1937’de yayınladığı kitabı ve Maria F. Squarcipiano’nun kitabı “La Scula Di Afrodisias” 2. Dünya Savaşından sonra önem kazanır. Squarpino’nun yaptığı çalışmalar ve yayınladığı eserler ışığında, Aphrodisiaslı heykeltıraşların kopya değil özgün eserler ortaya çıkardıkları kanıtlanmıştır. 1961 yılında yöreye gelen Kenan Evrim’in girişimleri sayesinde New York Üniversitesi tarafından çalışmalar başlamıştır. Ölümünden sonra New York Üniversitesi Arkeologları çalışmalara devam etmiştir.

https://www.aphrodisias.org