Anasayfa / Etkinlikler

Arkeolog Tayyar Gürdal: Pompeiopolis antik kenti 3 kez tahribat gördü

Kastamonu'da yapılan Paflagonya'dan Gastumanna Kentinin Tarihsel Gelişimi ve Kastamonu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Çalışmaları Panelinde konuşan Doktor Öğretim Üyesi Tayyar Gürdal, Pompeiopolis'te günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkanları gelecek ziyaretçilere göstermek istiyoruz, dedi.

 

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı Doktor Öğretim Üyesi Tayyar Gürdal, Kastamonu Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Bilgehan Bilgili Kütüphanesi Konferans Salonu'nda düzenlenen "Paflagonya'dan Gastumanna Kentinin Tarihsel Gelişimi ve Kastamonu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Çalışmaları Paneli"nde yaptığı konuşmada, Taşköprü ilçesinde bulunan Pompeiopolis Antik Kenti'nde yapılan arkeolojik kazı çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Pompeiopolis Antik Kenti'nin döneminin en önemli kentlerinden olduğunu belirten Gürdal, "Pompeiopolis kentinin kuruluşu antik kaynaklara göre MÖ 66-63 yılları olarak görülmekte ama biz bugüne kadarki çalışmalarda milattan önce dönemine ait kalıntılara çok fazla rastlayamadık. Yoğunluk milattan sonraya ait, çünkü MS 2. ve 3. yüzyıllarda kent bölgenin başkenti konumunda. MS 553'te ise bölgenin baş piskoposluk merkezi oluyor." diye konuştu.

Antik kentin 3 kez tahribat gördüğüne dikkati çeken Gürdal, şöyle devam etti: "Sasani ve Arap akınlarında kent boşaltılarak hemen yakınındaki Kızlar Tepesi bölgesine taşındı. Bu taşınma gerçekleşirken antik kentin mimari ögelerinin inşaat malzemesi olarak burada kullanıldığını görüyoruz. İlk tahribat böyle başlıyor. Pompeiopolis çok görkemli bir şehir olmasına rağmen ağır bir tahribat görmüş durumda. İkinci tahribat Çobanoğulları tarafından Taşköprü ilçesi kurulurken yaşanıyor. Antik kentin taşları ve mimari ögeleri ilçenin kuruluşunda kullanılıyor. Taşköprü 1890 ve 1927 yılında iki büyük yangın geçiriyor. Bu iki yangının ardından Taşköprü ilçesinin yeniden kurulmasında kent taş ocağı ve inşaat malzemelerinin kaynağı olarak kullanılıyor. Üçüncü tahribat da bu dönemde yaşanıyor."

Bölgede kazıların sürdüğünü anlatan Gürdal, "Bölgede ilk kurtarma çalışması 1984 yılında Müze Müdürlüğü tarafından başlatılıyor. Gerçek anlamda bilimsel kazılar ise 2009 yılında yine müze müdürlüğü tarafından başlatılıyor. Bu çalışmalar yaklaşık 10 yıl devam ediyor. İlk dönem kazıları ağırlıklı olarak bilimsel verilere ulaşmak için gerçekleştiriliyor. 2. dönem kazıları ise benim dönemimde oluyor. 2. dönem kazılarının temel amacı kentin görülebilir olması. Günümüze kadar yapılan kazılarda ortaya çıkanları gelecek ziyaretçilere göstermek istiyoruz. O nedenle kazı çalışmalarının yanında koruma ve onarım çalışmalarına ağırlık vermeyi planladık." diye konuştu.

Kültür turizminin Türkiye için önemli olduğunu anlatan Gürdal, şunları dile getirdi: "Kültür ve kültür turizmi ülkemizin geleceği için çok önemli. Kültür turizmi Kastamonu için de önemli kurtarıcılardan biri. Kültür ölmeyen şeylerden biri. Kastamonu ve çevresindeki tüm kültürel bileşenler hala bu topraklarda yaşıyorlar. Buradaki bu zenginliği sağlayan var olduğu günden günümüze kadar bu topraklarda yaşamış olan tüm kültürlerdir. Bu kültürün harekete geçirilmesi, sunulması, korunması çok önemli. Bu kültürel birikim üzerinden bir kültür turizmi atağı gerçekleştirebilirsek hiç bitmeyecek bir kaynağı harekete geçirmiş olacağız. Bunun için ilk yapacağımız şey koruma çalışmalarına önem vermek." dedi.

Kültürü korumak için herkese görev düştüğünü vurgulayan Gürdal, definecilerin kültürel varlıklara büyük zarar verdiklerini ifade etti. "Bölgede de ülkemizde de definecilik faaliyetleri, kaçak kazı faaliyetleri çok yaygın. Koruma çalışmaları polisiye tedbirlerle olmuyor." diyen Gürdal, şunları kaydetti: "Bu kentte kazı çalışmalarına başladığımda ilk dikkatimi çeken ve beni çok şaşırtan konu bu kadar yoğun bir şekilde kaçak kazı yapılıyor olması oldu. Bu kadar çok kaçak kazı yapılan ve bu kadar ağır tahribatın olduğu başka bir yer görmedim. Bunla ilgili hepimizin bilinçli olması gerekiyor. Polisiye tedbirlerle koruma olmuyor. O bölgede, o kentte, o ilçede yaşayan halkın bunun farkına varması lazım. O bölgedeki insanlar kültürel varlığın geleceği için bitmeyen bir gelir kaynağı olduğunun bilincine varmalı ve korumalıdır. Başka türlü koruma gerçekleşmiyor. "

Panelin devamında Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Asena Kızılarslanoğlu, Kastamonu Müzesi Müdür Vekili Fulya Aydın ve Kastamonu Kent Tarihi Müzesi Arkeoloğu Karasalihoğlu konuşma yaptı.

Özgür Alantor - AA