Arkeolog yazar İdris Özyol tarihi eser konusunda 'Devletin ayıbı'nı yazdı
Bir önceki yazısında Herakles Lahdi'nin Türkiye'ye iade edilmesinin nasıl sağlandığına dair arka plan gerçeklerini kaleme alan yazar İdris Özyol bir sonraki yazısında "Bir başarı öyküsü gibi sunulan o süreç aslında tam tersidir. Arkasında koskocaman bir ayıbı gizler." dedi ve bakın tarihi eser kaçakçılığı konusunda nelere işaret etti: "Orman Genel Müdürlüğü filan dağdaki geyiği tanıyor, takip ediyor, ateş edenin yakasına yapışıyor fakat Kültür Bakanlığı, bırakın dağı, tepeyi..."
İşte İdris Özyol'un Antalya Ekspress gazetesinde 25. 07. 2023 tarihinde yayınlanan köşe yazısı
Devletin Ayıbı
Kültür Bakanlığı’nın yurtdışına kaçırılan tarihi eserleri geri getirme konusunda yürüttüğü çalışmalara örnek olarak, ünlü Herakles Lahdi’nin Antalya’ya dönüş hikayesini aktarmıştık. Bir başarı öyküsü gibi sunulan o süreç aslında tam tersidir. Arkasında koskocaman bir ayıbı gizler. Bu benzersiz, devasa lahit, 1990’lı yıllarda Perge’den kaçırıldı. Kibrit kutusu değil, sigara paketi değil, birilerinin cebine koyup götürecek hali yok. Bir sikke atsan cebine anandan emdiğin sütü burnundan getirirler. Öyle de olması lazım zaten. Peki o zaman bu koskoca lahit nasıl kaçırıldı? Gümrüğün bilgisi olmadan, liman ya da havaalanı yönetiminden habersiz, devletin ruhu duymadan böyle kocaman bir eseri yurtdışına kaçırmak mümkün mü? Değil. Açık ve net ki Herakles Lahdi devletten birilerinin, devletin içine çöreklenmiş yapıların elbirliğiyle onların yol vermesiyle kaçırılmış. Bu konuda açılmış herhangi bir soruşturma yok. En azından kamuoyuna yansımadı. Lahdin geri getirilişini bütün ayrıntılarıyla öğrendik ama ülkeden kaçırılmasıyla ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Hatta devlet de bilmiyor. Öyle ki İsviçre polisi Cenevre’de bir depoda lahit buluyor ve Ankara’ya “sizin mi?” diye soruyor. Lahdimizin çalındığından haberimiz yok. Ne kadar büyük ayıp... Bu işlerden sorumlu olanların başlarını yerden kaldıramaması lazım.
Her köşesi talan edilen ülke
Fakat öyle olmuyor. Kaçırılanlardan bir kısmını, devede kulak bile olmayan bölümünü geri getirip bolca reklam yapan Kültür Bakanlığı, mevcudu koruma konusunda kılını kıpırdatmıyor. İlla soyulacak, illa yağmalanacak, illa çalınacak. Ondan sonra da haberimiz olursa hukuk mücadelesi verip ülkeye getireceğiz, her yere fotoğraflarını asıp ‘geri aldık’ diye böbürleneceğiz. Bu arada antik kentler, yerleşimler, tarihi alanlar, kültürel miras delik deşik. Böyle bir yağma görülmemiştir. 10 yıl önce, 20 yıl önce gittiğiniz tarihi bir alanı tanımanız mümkün değil artık. Arzın merkezine kadar inecek derinlikte kuyular açılmış, binlerce yıllık eserler dinamitle patlatılmış, içinde bir şeyler var diye balyozla parçalanmış, kırılmış, dökülmüş, soyup soğana çevrilmiş. Katlanarak devam ediyor bu durum. Kimlerin soyduğu, kimlerin talan ettiği, kimlerin yağmaladığı da biliniyor. Civar köylülere sorsan yedi ceddini öğrenirsin. Sen öğrenirsin de, devlet öğrenemez mi? Tabii ki öğrenir. Hadi bir adım daha öteye gidiyorum: Devlet bu işleri biliyor. Hırsızı, arsızı bilmeyen devlet, ‘devletim’ diye poz vermesin zaten.
Hırsızı özendiren TV kanalları
Tarihi eserlerle arkeolojik alanlarla ilgili herhangi bir koruma ve güvenlik önlemi yok. Farenin önüne konulmuş peynir gibi duruyorlar memleketin dört köşesinde. Orman Genel Müdürlüğü filan dağdaki geyiği tanıyor, takip ediyor, ateş edenin yakasına yapışıyor fakat Kültür Bakanlığı, bırakın dağı, tepeyi, hangi ovada eser var, hangi kıyıda kent bulunuyor haberi yok. Memleketin hırsızı, arsızı, soyguncusu, talancısı devletten daha iyi tanıyor tarihi eserleri, kültürel mirası. Üstüne üstlük çok izlenen TV programlarında define propagandası yapılıyor, hazine bulmak istediğini söyleyen sunucular cirit atıyor. Sosyal medyada define grupları var, fotoğraf paylaşıp ortak arıyorlar soyguna. Ülkenin taşı, toprağı hırsız elinde. Açık, aleni, aşikar, göstere göstere bir yağma var yani. Neredeyse davulla zurnayla gidecekler kaçak kazıya. Nereden cesaret alıyor bu hırsız tayfası? Devletten... Devletin iş bilmez, vurdumduymaz, liyakatsiz, bulunduğu yeri hak etmeyen, çürük çarık memurundan cesaret alıyor. Hadi bu konuda da bir adım öteye gideyim; Bu hırsız tayfasının devletin bazı memurlarıyla bir takım güvenlik personeliyle bilirkişilerle ortak çalıştığını Milas’taki Hekotomnos soygunundan biliyoruz. Üstü bir şekilde kapatıldı o soygunun.
Önce koru, sonra reklamını yap
Sorumlu olduğu topraklardaki antik eserleri, arkeolojik değerleri, kültürel mirası koruyamayan, hatta kayıt altına bile alamayan, nerede ne olduğundan bihaber Kültür Bakanlığı, işin şov kısmına gelince para akıtıyor. Bu tarih avcılığını, kültür yağmasını, arkeoloji vurgununu engellemek için parmağını oynatmayan etkili ve yetkililer, kaçan eserlerin üç-beş tanesinin ülkeye dönüşünü milli bayram ilan edecek neredeyse. Reklam üstüne reklam yapıyorlar ama halkın büyük kısmı, sadece antik yerleşimlerdeki değil, müzelerdeki eserlerin bile çalındığını, yerine sahtelerinin konulduğunu düşünüyor. Öyle değildir muhtemelen. Fakat vatandaş öyle olduğunu düşünüyor. Yaşanan skandallar, Karun Hazinesi gibi eserlerin müzeden çalınması, şüpheli intiharlar, girift ve karanlık ilişkiler bu algıyı güçlendiriyor. Toprağındaki, ülkendeki mirası koruyamıyorsun, müzeye kaldırdığın eser kayboluyor, çalınıyor, yerine sahtesi konuluyor, memurun, müdürün, bürokratın, güvenlikçin bu işlerin içinde, sen de gidip cevval bakanlık temsili oynuyorsun. Kaç antik kentte çalışır durumda kameran, güvenlik personelin, aldığın etkin önlem var, önce bunlara yanıt verin, sonra biz reklamları seve seve izleriz.
https://www.antalyaekspres.com.tr/devletin-ayibi