Arkeolojiye niyet, süt ticaretine kısmet!
Kendilerine Sütkardeşler diyen arkeologlar Miray Dirim ve Teberik Kübra Dirim, kurdukları çiftlikte, Mimi markasıyla doğal ve geleneksel yollarla ürettikleri ürünleri satıyorlar.
Arkeolog olma ümitleriyle yola çıkan iki kafadar, işi ticarete döküp para kazanmaya başladı. İki elti arkeoloji alanlarında aradıklarını bulamadı ama ticarette başarıyı yakaladılar.
İzmir’in Foça ilçesine bağlı Bağarası Köyü’nde bulunan Dirim Çiftliği’nde her şey doğal ve geleneksel yollarla üretilip, Foça Yeryüzü Pazarı’nda müşterilere ulaştırılıyor.
Geniş bir arazi üzerine kurulu aile çiftliğinde 60 kadar sağımlık inek bulunurken, zeytinin yanı sıra birçok sebze de üretilerek pazardaki yerini alıyor. Çiftlikte işler gün doğumu ile tüm aile fertlerinin işbölümüyle başlıyor. Aile fertleri hayvanların yemlenmesi, bakımı ve sağımı derken, toplanan sütlerin bir bölümünü kooperatife, bir bölümünü de kendi üretecekleri ürünler için ayırıyor. Çiftliğin dikkat çeken isimleri ise, elti olan ancak kendilerine “Sütkardeşler” diyen 30’lu yaşlardaki iki arkeolog, Miray Dirim ve Teberik Kübra Dirim. Üniversiteyi aynı sıralarda okuyan Miray ve Kübra, arkeolojinin Türkiye’de karşılık bulmaması ve ardından yorucu şehir hayatını reddederek, kendilerini attıkları köy yaşamına yenilikler katarak kendilerinden söz ettiriyor.
KÖYÜ TERCİH EDEN İKİ KADIN ARKEOLOG
Karşıyaka’da doğup büyüyen Miray Dirim, kendisini “Şehir hayatı yaşayan bir insan” olarak tanıtırken, ilk evlendiği dönemlerde şehirde yaşamaya devam etmeyi tercih ediyor. Zamanla şehir hayatının boğuculuğu ve çekilmezliğinin iticiliği ile kendisini köy hayatına atma gereksinimi duyuyor. İki yıldır köyde yaşayan Miray, önceleri hayvan bakmanın, tarla da çalışmanın çok da kendisine göre olmadığını düşünüyor. Başta mutfak işleri ile ilgilenen Miray, zamanla buzağılar ve inekler derken, çiftliğin her kademesinde yer alıyor. Bununla da yetinmeyen Miray, çiftlikte elde ettikleri süt ve sebzenin doğrudan satılması yerine kurdukları küçük bir mutfakta doğal ve geleneksel yollarla ürettiklerini satmaya başlıyor.
Arkeolog olan Kübra ise, üniversiteden sonra bir süre arkeolojik kazılarda yer alıyor. En son Urfa’da bir kazıda görev üstlenen Kübra, yer aldığı kazıların peş peşe durması üzerine yönünü Foça’ya dönüyor. Kent yaşamından ziyade toprakla bir arada olmayı her zaman tercih eden biri olarak kendisini tanımlayan Kübra, döndüğü Foça’da Miray ile birlikte çalışmaya karar veriyor.
Ahmet Kanbal - Ayşe Sürme- Mezopotamya Ajansı
‘NASIL YAPARIM DİYE DÜŞÜNÜYORDUM’
Şehirde yaşarken bir süre sonra kendilerini köy hayatına atma gereksinimi duyduklarını belirten Miray, “Böyle bir yer vardı ve burada yürüyen bir iş vardı. Şehirden buraya çiftçilik diye bir şey olmaz. Çiftçi dediğin hayvancılık yapan, tarımla uğraşan kişinin o toprağın içinde olması gerekiyor. Bu nedenle de buraya gelmeye karar verdik” dedi. Çiftlikteki günlerini anlatan Miray, hayvanların ilgi beklediğini ve hastalıkları, beslenmeleri, sağımlarının yanında birebir her şeyleri ile ilgilendiklerini söyledi. Hayvanlarla ilk günlerde ilgilenmenin kendisine korkutucu geldiğini belirten Miray, “İlk günler nasıl yaparım diye düşünüyordum. Sonra buzağılara bakmakla küçük adımlarla başladım. Zaten buzağılara bakarken, diğerleri hakkında da birçok şey öğrendiğimi fark ettim. Derken inekler, buzağılar, takip sistemi. Artık böyle hayvanlarla ilgili bir dünya oluşmaya başladı. Şimdi isteseniz de kopamıyorsunuz. Çok başka bir şey ne kadar zor olsa da. Hayvanlarla ilgilenmenin bambaşka bir dünya olduğunu öğrendim. Eskiden bir hayvanlara dair bir şey gördüğümde feryat figan iken şimdi aslında onun da bu işin bir parçası olduğunu anladım. Açıkçası beni olgunlaştırdı. Daha çok büyüdüğümü hissettim” dedi.
KENDİ ÜRÜNLERİNİ ÜRETMEYE BAŞLADI
Çiftliğe kadın elinin değmesinin büyük değişimlere yol açtığını belirten Miray, devamında ürettikleri ürünler hakkında bilgi verdi. Çiftlikte daha önce depo olarak kullanılan bir bölümü bir mutfak haline dönüştürdüklerini aktaran Miray, mutfakta kahvaltılık zeytin, turşu, zeytinyağı, meyve şurupları, şirke, kahvaltılık soslar, konserve çeşitleri ve en önemlisi de süt reçeli ürettiklerini söyledi. Büyümek gibi bir niyetleri olmadığını geleneksel yöntemlerle doğal üretimler yaptıklarını belirten Miray, ürünlerini yine kendileri haftanın bir günü kurulan Foça Yeryüzü Pazarı’nda satışa sunduklarını aktardı. Aile arasında kendisine Mimi diye hitap edildiğini belirten Miray, ürünlerinin üzerine de kulağa hoş geldiği için mimi etiketi vurduklarını söyledi. Miray, ürünlere olan ilgiden de mutlu olduklarını söyledi.
Özelikle gençlere öneride bulunan Miray, “Gençler bu işleri yapmaktan korkmamalı. Her zaman alternatiflerini yaratabilmeli. Aslında o çok da heves edilen şehir yaşamı düşünüldüğü kadar güzel bir yaşam değil. Hayvancılığı, çiftçiliği gençlerin bir tehdit olarak görmemesi lazım. Herkesin özellikle gençlerin yaşadıkları yerlere sahip çıkması gerekiyor” diye konuştu.
‘SINIF ARKADAŞLIĞIMIZ ORTAKLIĞA DÖNDÜ’
Miray gibi arkeolog olan Teberik Kübra Dirim de, ürettikleri ürünleri geleneksel yollarla vakumladıklarını belirtti. Kübra, özellikle süt reçelinin çok bilinen bir şey olmadığı için farklı bir ilgi gördüğünü belirtirken, belli bir müşteri kitlesinin oluştuğunu kaydetti. Sınıf arkadaşlıklarını ortaklığa çevirdiklerini belirten Kübra da, süt reçeli ile Miray’ın özel ilgilendiğini kendisinin ise daha çok diğer ürünlerle ilgilendiğini ifade etti.