Anasayfa / Turizm

Bakan Kurtulmuş: Turizmde pazar ve ürün çeşitlendirilmeli

Bakan Kurtulmuş, turizm sektöründe pazar ve ürün çeşitlendirmesinin önemine dikkati çekti.

 

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, 2018 yılı hedefinin 36 milyon yabancı turist ve 34 milyar dolar da turizm geliri olduğunu söyledi.

Antalya Belek Turizm Merkezi'nde ulusal medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Kurtulmuş, sıcak gündemin yanı sıra turizm kültürel alanda yürüttükleri faaliyetleri ilişkin bir sunum yaparak soruları cevapladı.

Kültür ve Turizm Bakanı olarak yaklaşık 6 aydır görev yaptığını anımsatan Kurtulmuş, bu süreçte bakanlığı, bakanlığın da kendisini tanıdığını, Türkiye'nin kültür ve sanat camiasını ve politikalarını yakından görme imkanı olduğunu belirtti.

"Öncelikle şunu söylemek isterim, esas meselemiz bizim herhalde milli kültürel bağımsızlık meselesidir. Bu, bugünün meselesi de değil." diyen Kurtulmuş, yaklaşık 2 asırdır, Osmanlı'nın Batı'yla karşılaşması sonrasında, özellikle teknoloji ve ekonomi alanındaki yenilgiyi hissetmesiyle birlikte, bugün tashih etmek durumunda oldukları bir kültürel anlayışın bulunduğunu bildirdi.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"O da şudur; biz batıya karşı meydan okumamızı, onların kültürel üst yapısını alır, taklit eder, onlar gibi olursak, kendi köklerimizi, milli değerlerimizi, varlığımızı, birikimimizi bir şekilde kenara koyarsak adam oluruz zanneden, telakki eden bir anlayış tanzimatla meşrutiyetle birlikte gelen ve maalesef cumhuriyetin elitleri tarafından da bir şekilde benimsenen, bugün bile belli oranda etkileri olan bir anlayış. Bu tashih edilmesi gereken bir husus. Çünkü biliyoruz ki bizim yakın siyasi tarihimiz de şunu gösteriyor, milli kültürel bağımsızlığa sahip olmayan milletlerin bir şekilde ekonomik ve teknolojik alanda da bağımsız olabilmeleri mümkün değil. Onun için bu alana yoğunlaşmamız gerekiyor. Bu şu demek değil, dünyadan kopuk, tamamıyla Türkiye'nin içerisine kapanmış bir kültür anlayışı değil. Tam tersine dünyadaki gelişmeleri bilen, ama bu topraklarda, Anadolu topraklarında ne varsa bunun hepsini Türkiye'nin birikimi olarak kabul eden ve bu birikim üzerinden dünyaya kültürde, sanatta yeni şeyler söyleyebilme iddiasında olan bir kültürel telakkiyi, anlayışı ortaya koymak durumundayız. Bu topraklarda bu anlamda bize muazzam bir zenginlik sağladığını görüyoruz, ben de işin içine girdikçe daha çok görüyorum."

Kurtulmuş, Troya'dan Osmanlı'ya kadar 24 büyük medeniyetin Anadolu topraklarından geçtiğini, bunların her birinin geriye bıraktığı büyük bir miras bulunduğunu, bunların hepsinin kabul edilmesi gerektiğine değindi. Kurtulmuş, "Bu topraklarda Troya'nın birikimi de bizim birikimimiz, Karyalıların birikimi de bizim birikimimiz, Osmanlı'nın, Selçuklu'nun birikimi de bizim birikimimiz. Bu topraklarda Aşık Nesimi ile Yunus Emre'yi ayırmadan, her ikisini birden bizim birikimimiz olarak kabul etmek durumundayız. Necip Fazıl'la Mehmet Akif'i, Nazım Hikmet'i birbirinden ayırmadan, onlar kendi dönemlerinin içerisindeki farklılıklara rağmen bunların hepsini kabul etmek durumundayız." ifadesini kullandı.

- Turizmde pazar ve ürün çeşitliliği

Bakan Kurtulmuş, turizm sektöründe pazar ve ürün çeşitlendirmesinin önemine dikkati çekti.

Kurtulmuş, "Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya, Endonezya ve Malezya gibi Asya ülkelerini yeni pazarlar olarak görüyoruz. Yaklaşık bu 6 ülkenin nüfusu dünya nüfusunun yarısı ve her birisinde çok kuvvetli bir orta sınıf var. Ayrıca Türkiye gibi bir ülkede sadece deniz turizmine bağlı kalınmamalı, kış turizmi, doğa turizmi, yayla turizmi, kongre, gastronomi gibi turizm alanlarında çalışmalarımız da sürüyor." dedi.

Son 6 ayda çok sayıda uluslararası organizasyona ve fuara katıldıklarını belirten Kurtulmuş, uluslararası organizasyonlarda görünmenin çok faydası olduğunu dile getirdi. Bakan Kurtulmuş, 2018 yılı içerisinde Troya yılının kutlanacağını, bazı uluslararası örgütlerin yıllık toplantılarının Türkiye'de yapılacağını vurguladı.

Turizmde 2014 yılının zirve yılı olduğunu, 2015 ve 2016 yıllarında ise turizmin "dibe" vurduğunu aktaran Kurtulmuş, Rusya ile yaşanan uçak krizi, terör, FETÖ'nün saldırısı, Avrupa'daki seçimler ve Türkiye'ye karşı ortaya çıkan tavır gibi bazı olumsuzlukların yaşandığını, bunların da sektörü etkilediğini anımsattı.

Bakan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"2017'nin sonunda ikisi de hakikaten turizm sektöründe önemli isimler, birisi Talep Rifai, 2017 sonunda Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreterliğini bırakan, Türkiye dostu, Ürdün kökenli önemli bir isim. Anne tarafından da Türk olan birisi, Osmanlı soyundan gelen birisi. O çok güzel bir şey söyledi, 'İnanılmaz bir geri dönüşle Türkiye gerçekten 2017'yi çok başarılı bir şekilde kapatmıştır diye. Yine Yunanistan'ın Turizm Bakanı da o da turizm dünyasının tanıdığı birisi, Türkiye'nin turizm savaşına geri dönmesinin Türkiye için önemli olduğunu ifade etti."

- 2018 hedefi 36 milyon yabancı turist

Kurtulmuş, 2017'nin 32,4 milyon turist sayısı ve yaklaşık 26 milyar dolar turizm geliriyle tamamlandığını anımsattı. Kurtulmuş, turizm gelirinde yüzde 17, turist sayısında da yüzde 28 artış olduğunu, Rusya'dan yaklaşık 5 milyon, Almanya'dan da 3,5 milyon ziyaretçinin geldiğini söyledi. 2018'de tur operatörlerinden gelen erken rezervasyon konusunda ciddi bir kıpırdanma olduğunu belirten Kurtulmuş, ülkelere göre erken rezervasyon rakamlarının geçen yıla oranla yüzde 20 ile yüzde 60 arasında artış gösterdiğini bildirdi.

Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş, "Kruvaziyer turizm de biliyorsunuz son 2 yılda durdu. ABD ile vize krizinin aşılmasıyla burada da ciddi bir ivmenin olacağını düşünüyoruz. 2018 yılı için 36 milyon turist ve 34 milyar dolarlık bir turizm geliri elde etmemiz hiç de zor değildir. Eğer gelişmeler böyle devam ederse, bu projeksiyonlar 2018 yılına gerçekten yansırsa bu şekilde olacaktır diye düşünüyoruz. Ayrıca, seyahat acentelerine verdiğimiz destekleri devam ettiriyoruz, yani en son 9 bin dolara kadar bu destekleri çıkartıyoruz." diye konuştu.

- Kaçırılan tarihi eserlerin Türkiye'ye getirilmesi

Çok ciddi mesafe almaya başladıkları alanlardan birinin de kaçırılan tarihi eserlerin Türkiye'ye geri getirilmesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, 14 Eylül 2017 tarihinde Herakles Lahdi'nin Antalya'ya getirilmesinin çok ses getirdiğini ifade etti.

Kurtulmuş, "Şu anda ocak sonuna kadar getirmeyi planlıyoruz, ama şubata da kalabilir; Karya dönemine ilişkin altın tacın Edinburgh'tan (İskoçya) Türkiye'ye getirilmesi düşünülüyor, planlanıyor. Tabii bu arada önemli bir şey de Şeyh Hamdullah Efendi'nin oğlunun 16'ncı Yüzyıla ait el yazması Kur'an-ı Kerim'i İngiltere'de pazartesi günü müzayedeye çıkacakken, biz cuma günü müzayedeyi durdurduk, şimdi onun da geri dönüş işlemlerinin yapılması için çalışmalar devam ediyor." açıklamasında bulundu.

- Prestij projeleri

Bakanlığın kültür alanındaki prestij projeleri konusunda bilgi veren Kurtulmuş, İstanbul'daki AKM'yi 2019 yılına yetiştirmeyi planladıklarını, Rami Kışlası'nın bir kitap vadisi haline getirilecek ve yaklaşık 7 milyon kitabın orada sergileneceğini bildirdi.

Kuleli Askeri Lisesi'nin müzeye dönüştürülmesiyle ilgili ortak bir çalışmanın yürütüldüğüne işaret eden Kurtulmuş, "Burayı da bir prestij müzesi haline getireceğiz. Yani diyelim birkaç saat İstanbul'da vakti olan birisinin Anadolu topraklarındaki bütün kültürel birikimi, zenginliği görmek için gidip ziyaret edeceği bir müze haline getireceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) binasını da 2019 yılına yetiştirmeyi planladıklarını belirten Bakan Kurtulmuş, şu görüşlere yer verdi:

"Fuat Sezgin'in Ursula Sezgin Kütüphanesi bu yıl içerisinde açacağız. Oradaki sıkıntımız, Almanlarla yaşanan gerginlikti. 35 bin nadide eser ve el yazması eser var, bunun yaklaşık 16 binini getirdik, sonra durdu. Araya Almanya'daki seçimler gelince Almanlar bırakmamaya başladılar. Şimdi biliyorsunuz tekrar Almanlarla bir iyileşme sürecine girdik. Perşembe günü burada Almanya'nın çok önemli 15 büyük kuruluşun gazetecileriyle bir araya geldik. Oradan da aldığım hava, Almanlarda da ciddi bir şekilde Türkiye'yle ilişkilerin yumuşatılması, rahatlatılması konusunda bir irade var. Ümit ediyorum ki bu Fuat Sezgin Kütüphanesine de yansıyacaktır ve kısa süre içerisinde oradaki 35 bin kitabı Türkiye'ye getirmek mümkün olacak."

- Sinema sektörü

Sinema sektörüne de değinen Kurtulmuş, bu sektöre verilen desteklerin 2002 ile 2015 arasında 35 kat arttığını, 2002 yılında 30-34 civarında bulunan yerli film üretiminin geçen yıl 151'ye çıktığını, Buğday, Ayla ve Sarı Sıcak filmlerinin de uluslararası prestijli alanlara çıktıklarını belirtti.

Kurtulmuş, "Geçen yıl 151 yerli film vizyona girmiş. Yerli film izleyici sayısında Avrupa birincisiyiz, bu önemli bir şey. Hep sanki şöyle bir telakki var, Türkiye'de fazla yerli film üretilmiyor, yabancı filmler izleniyor gibi, öyle olmadığını görüyoruz. Opera ve balede de önemli sayıya ulaşılmış." dedi.

"Sinemaya Gitmeyen Çocuk Kalmasın" kampanyasının 2018 yılında da devam edeceğini de vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'de 2017 yılında yaklaşık 65 bin kitap basıldığını, kitap basımı ve çeşitliliği bakımından Türkiye'nin dünyada ilk 10'a girdiğini aktardı.

Önemsedikleri bir başka hususun da kütüphane hizmetlerinin uzatılması olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Beyazıt Kütüphanesi gibi 7 gün 24 saat açık kütüphaneler olmasını istedi.

Bakan Kurtulmuş, kültür ve sanatın genç nesiller içerisinde bir uyanışa vesile olmasının temin ederek, şunları kaydetti:

"Türkiye'de niçin kültür-sanat alanında bence üretken olmadığımızın, yeterince üretken olamadığımızın temel noktalarından birisi; bizim tam da hiç taklit edilmeyecek alan olan kültür-sanat, edebiyat vesaire alanlarında taklit ederek modernleşmeye başlamamızdır. Daha doğrusu modernleşmeyi tamamen şekli, dışa ait bir mesele olarak görmemizdir. Şehbenderzade'nin söylediği çok güzel bir söz var, büyük bir eleştiri, diyor ki; 'İçimizde bir Fransız gibi şarap içebilen, bir İngiliz gibi vals edebilenimiz, bir İtalyan gibi sanat eserlerini izleyebilenimiz vardır, ama bir uçak mühendisimiz, köprü yapacak bir mühendisimiz ya da fabrika kuracak bir mühendisimiz yoktur.' diyor. Temel mesele budur. Böyle olduğu için uzun yıllar son derece yanlış uygulamalar oldu, bunu söylediğimizde bazıları kızıyorlar, ama bu sadece geçmiş eleştirisi anlamında değil zihinsel kodlarımızı düzeltelim ve bunu yerlileştirelim diye söylediğimiz bir şey. Biliyorsunuz Türkiye'de yaklaşık 2,5 yıl Türk sanat musikisinin TRT'nin radyosundan yayınlanması yasaklandı 1936-1938 arasında. Yine zannediyorum 1976 ya da 1977'dir, konservatuvarda Türk sanat musikisi bölümü yoktu, açılamazdı. Bizim neslimiz bilir, biz müzik derslerinde Türk sanat musikisi, hele hele Türk halk musikisi gibi bir şeyi hiç duymadık. Çünkü müzik derslerinde bunların müfredatta bir şekilde ifade edilmesi belki kanunla falan yasaklanmamıştı, ama uygulamayla yasaklanmış olan bir durumdu. Gerçekten bu şeyleri yaşadık. Bize ait olanlardan kurtuldukça adam olacağımızı zannettik. Bu anlamda da dünyanın en sancılı, en sıkıntılı modernleşmesini, Türk modernleşmesini yaşadık. Halbuki 2 asır evvel modernleşmeyi doğru bir şekilde başlatabilmiş olsaydık, doğru başlayan bazı çabaları sürdürülebilmiş olsaydık, bugün ekonomide de kültürde de sanatta da her alanda çok daha ileriye gitmemiz mümkün olurdu diye düşünüyorum."