Candar: Candarlık
Candar nedir, candar ne demektir? Kimlere canar denilmiştir? Candarlık nedir?
Candar; Farsça silah anlamına gelen cân ve tutan anlmına gelen dâr kelimelerinden oluşan kelime sözlük anlamıyla; diri, canlı ve silâhlı kimse, muhafız, koruyucu demektir. Kelimenin bir diğer sözlük anlamı yol yiyeceği yani azık demektir. Osmanlı döneminde hassa askerleri, ve idam hükümlerini infaz eden cellatlar da Candar sıfatıyla anılmıştır.
Candar; bazı İslâm devletleri ve Müslüman Beyliklerde; hükümdar ve sarayını korumakla görevli muhafızlar hakkında kullanılan bir terimdir.
Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Hârizmşahlar, Eyyûbîler ve Memlükler gibi İslâm devletlerinin saray teşkilâtında Candarlara rastlanmaktadır. Candarlık hayli geniş yetkileri olan önemli bir görevdi.
Büyük Selçuklular’da diğer saray görevlileri gibi candarlar da çeşitli milletlere mensup gulâmlar arasından seçilen hassa askerleri olup hükümdarın ve sarayın güvenliğini sağlamaktan sorumlu idiler. Candarların kumandanına “emîr-i candar” denilirdi. Yüksek rütbeli bir kumandan olan emîr-i candarlar arasında Gümüştegin Candar ve Çavlı Candar gibi atabegliğe kadar yükselenler de vardı.
Anadolu Selçukluları’nda da candar denilen ve süvarilerden teşkil edilen bir muhafız birliği vardı. Bunlar kılıçlarını kayışları altın işlemeli kınlarında taşırlardı. I. Alâeddin Keykubad tahta çıktığında 120 candardan oluşan muhafız birliğine sahipti. I. Gıyâseddin Keyhusrev Bizans İmparatoru I. Laskaris ile yaptığı savaşta cesaretine aldanıp candarlarından uzaklaştığı sırada şehid edilmişti. Candaroğulları Beyliği’nin kurucusu olarak kabul edilen Emîr Şemseddin Yaman’ın candar lakabını taşıdığına bakılırsa onun da Anadolu Selçukluları’nda emîr-i candar olarak hizmet ettiği söylenebilir.
Eyyûbîler devrinde mevcut olan candarların en önde gelen kumandanlarından Tuğrul Candar, Halep ve Ba‘lebek muhasaralarıyla Kudüs Krallığı ve Antakya Prensliği’nin hâkimiyetindeki yerlerin fethinde önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Eyyûbîler’den Memlükler’e geçen candarlık bu dönemde en yüksek rütbeli memuriyetlerden biri haline gelmiştir. Asıl görevi sultanın ve sarayın emniyetini sağlamak olan candarların siyasî suçluları yakalayıp zeredhâne denilen yerde hapsetmek, idam mahkûmlarının cezalarını infaz etmek, huzura girmek isteyen emîrleri sultana takdim etmek, gelen postayı devâtdar ve kâtib-i sır ile beraber sultana arzetmek ve merasimlerde çetr taşımak gibi görevleri de vardı. Perdedarlar, rikâbdarlar ve hazinedarlar da onun emrindeydi. Candar seferlerde sultanın etrafında bulunan muhafız alayının önünde yürürdü. Candarların teşkil ettiği muhafız alayı “mukaddemü elf” veya “emîr-i tablhâne” tarafından idare edilirdi. Memlükler döneminde bu müessesenin başında bulunan mukaddemü elf rütbesindeki emîrler arasında Âlcây el-Yûsufî ve Canı Beg el-Hamzavî zikredilebilir.
Candarlık IX. (XV.) yüzyılın ortalarında önemini kaybetti ve Memlükler’in yıkılışına kadar bu görev sıradan askerler tarafından yerine getirildi.