Cennet Koyu ve Gökburun tepesinde neler yaşandı? Aslında ne oldu?
Bodrum'daki Cennet Koyu'nda "sistem muhaliflerinin" durduramadığı dozerler, "sistem buysa kral benim" diyerek "sisteme karşı çıkan" ne varsa ezip geçti. Cennet Koyu'nda bugüne kadar yaşanan cinnet hallerini sizin için özetledik. İşte Cennet Koyu'nda sözün bittiği yer ve 'sistemin' dozerleri...
HABERİN ÖZETİ:
Birinci derece arkeolojik sit alanı iken zamanla bir kısmı çevresel sit alanı ilan edilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Çevre Bakanlığı'nın sorumluluğuna verilen ve bir kısmı da 3. derece arkeolojik alan statüsüne indirilen Cennet Koyu'nda 2000'li yıllardan itibaren bazı alanlar büyük şirketlerce işgal edilmiş ve alanın belli yerlerinde halka para ile hizmet vermeye başlamışlardır. Şirketleri işgal ettikleri alandan çıkartmayan otoriteler onlardan işgaliye bedeli almayı tercih edince, işgaliye bedeli veren firmalar da karşılığında alt yapı hizmeti talep etmişlerdir. Zamanla bununla da yetinmeyen şirketler daha geniş alanları işgal ederek, daha kazançlı turizm tesisleri inşa etmeye başlamışlardır. Bir gazete yaşanan ihlalleri "Cinnet Koyu" manşeti ile kamuya duyurmayı başarmış ama ertesi gün aynı yerden işgalci şirket başkanının açıklamasını girmek zorunda bırakılmış, dönemin diğer büyük tirajlı gazeteleri de yaptıkları yayınlarla şirketin yaptığı yolsuzluğu örtbas ederek yaptığı yatırımın ne kadar önemli olduğunu abartarak anlatmayı tercih etmişlerdir. Yasa ihlaline müdahale etmesi gereken dönemin mahalli idarecilerin basına yansıyan beyanları da gazetecilerin yalanlarının daha da parlak görünmesini sağlamıştır. İşgalci şirketler "yatırımcı kurtarıcılar" makamına çıkarılınca parsadan pay kapmak isteyen diğer şirketler de devreye girerek alanda arsa kapabilmenin yollarını aramışlardır. Önceden alanda inşaat yapanlar da sonradan inşaat yapmak isteyenleri bertaraf etmenin yollarını aramışlardır. Olan doğal ve arkeolojik miras alanlarına olmuştur....
***************************************************************************************
"Bodrum’da Cennet Koyu’nda, Mehmet Cengiz veya Bulgari Hotel inşaat alanına dair fotoğrafları gördünüz mü?
Dozerler, binlerce yıllık uygarlıkların üzerinden geçiyor.
“Kötülüğün sıradanlaşması” ve “kütüklüğün katılaşması” millete ait, millet iradesine emanet, sözde halkın tutunacağı tarih ile hukuk gibi dalları da kopara kopara, gelmişin geçmişin içine ede ede “Cennet” vaat ediyor!"
Gazeteci Yazar Umur Talu bu satırları ile özetliyor Bodrum Cennet koyunda yıllardır göz göre göre işlenen tarih ve doğa katliamının gerçek yüzünü (Bakınız: Danıştay’daki ‘Tek adam’ / 21 Temmuz Perşembe 2022 / gazeteduvar.com.tr)
Olay yeni değil. Cennet Koyu tabiatına inşaatçı firmaların "tecavüzü" yıllardır sürüyor...
Kimi yıllardır görmezden geldi. (Görmezden geliyor / Görmezden gelmeye mecbur ediliyor). Kimi yaşanan faciayı haberleştirerek kamuoyunun dikkatini çekip, koyun kaderin değiştirmeyi denedi. Kimi eylem yapmayı yeterli gördü, kimi yargı yolu ile inşaata karar veren iradeleri durdurmayı denedi.
Ama "sistemin içindekiler" yargı müdahaleleri konusunda tecrübeliydiler (Bakınız: Şirketlerin mahkeme kararlarını uygulamamak için başvurduğu hileler) ve mahkeme kararlarına rağmen projelerini sürdürdüler.
"Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Bodrum Meclisi'nin 19 Temmuz'da gerçekleştirdiği Bodrum Cennet Koyu ve Gökburun Yarımadası'nın imara açılmasını protesto eylemi sayesinde koyun doğal ve tarihi önemi yeniden gündeme geldi. (Bakınız: MUÇEP Bodrum Meclisinin Cennetkoy ve Gökburun için yaptığı basın açıklaması) Konunun özünü saptırmamak için eylemi kimlerin destekliği , kimlerin görmezden geldiği ve hangi medya kanallarının kamuoyuna nasıl yansıttığına değinmeyeceğiz. Önemli olan "eylemlerin hedef noktasına bir şirketin alınması ve o şirketin de bu eylem sonucu yaptığı açıklama ile yaptığı icraatları savunarak, kendince, kendini aklaması" (Bakınız: Cengiz İnşaat'ın Cennet Koyu'ndaki inşaatları ile ilgili basın açıklaması)
Şimdi filmi bir parça geriye saralım. Eylemi haberleştirmek için kullanılan fotoğraflar bir yıl önce çekildi. Dozerlerin altında ezilen tarihi eserler ise iddia edildiği gibi inşaat aşamasında ortaya çıkmadı. Zaten orada toprak üzerindeydiler. Ama Koruma Kurulu akıllara ziyan bir mantıkla burasını 1. Derece Arkeolojik Alan olmaktan çıkartıp, 3. Derece Arkeolojik Alan statüsüne indirmeye karar vermişti.
Toplumca, hafızasızlıktan muzdarip olduğumuz için; Muğla’nın Bodrum ilçesindeki Gölköy Mahallesi’ndeki Cennet Koyunu sözde korumak için haber yapanlar bile olayın özünün tam olarak ne olduğunun farkında değil. Daha da vahimi ne yazık ki haberlerin amacı Bodrum Cennet Koyunu korumaktan çok "siyaseten taciz" olduğundan kullanılan dilde bile tarihi alan "turistik alan" olarak tanımlanıyor.
"Ama konu nereden nereye geldi?" diye kaygılanan okurlarımızın biraz daha sabırlı olmalarını rica ederek, çünkü esasında bu noktada medyanın asli görevi ve "sistem" içindeki rolünü de sorgulamak gerekiyor ama konudan kopmamak için bunu da yapmadan, devam ediyoruz.
19 Ekim 2015 tarihinde Doğan Haber Ajansı, "Bodrum'daki cennet Kisebükü Koyu'nda tarih talanı: Bodrum'daki cennet Kisebükü Koyu'ndaki 1600 yıllık tarihi geçmişe sahip Anastasios Kilisesi'ndeki Azize Mozaiği'nin talan edildiğinin ortaya çıkması, 15 yıldır koyu korumak için hukuk mücadelesi veren çevrecilerin tepkisine neden oldu" haberini yapıyordu ama ajansın sahibi Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ'ın şirketi bile koyda arazi işgal eden firmalar arasındaydı.
Ama Turizm Şirketleri'nin Cennet Koyu hayallerini yasalara rağmen hayata geçirme faaliyetleri çok daha eskiye dayanıyordu. Ama yapılan faaliyetler gözden ıraktı ve bir iki yerel haberin dışında basın dünyası yapılanlardan habersizdi.
CİNNET KOYU HADİSESİ
Şimdi biraz daha geriye gidelim ve Cinnet Koyu hadisesini hatırlayalım.
Radikal Gazetesi 23 Mayıs 2021 tarihinde manşetten "Cinnet Koyu" haberini yayınlayınca takke düştü ve kel göründü: (Bakınız: Radikal Gazetesi'nin 23 Mayıs 2012 tarihli Cinnet Koyu manşeti)
Cennet Koyu'nun eski ve yeni fotoğraflarını bu çapıcı manşet ile sunan Radikal Gazetesi'nden Serkan Ocak'ın haberinde şu noktalar dikkat çekiyordu: "Koya bakan yamaçlarda The Residences Mandarin Oriental’e ait onlarca villa yükseliyor. Arazinin Cennet Koyu’na bakan tarafı 2. derece doğal SİT alanı. 600 dönümlük arazide 3. derece arkeolojik SİT alanı da bulunuyor. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre, 3. derece SİT alanı olan alanda Roma dönemine ait kaya mezarları da yer alıyor. Bu alanlarda yapılaşma ancak koruma kurullarının izniyle oluyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı projeyi onayladı"
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkileri; "inşaatın planlara uygun olup olmadığı konusunda bakanlığımızca inceleme başlatılmış olup sürmektedir.” açıklamasını yapmıştı.
Ancak ertesi günkü yani 24 Mayıs 2021 tarihli gazetede Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, kendi köşesinden "Astaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşçı"nın cevap hakkını yayınlıyor ve manşet yanından yaptığı duyuruda "Doğrusu Cennet Koyu''na yapılan beton yığınını gördükten sonra ne konuşulur bilemiyorum Ama Aşçı, onca betonarme binaya rağmen cinnet değil, bir cennet yapmayı vaat ediyor. Yapabilecek mi, bekleyip göreceğiz" diyordu.
Açıklamada Aşçı, "Türkiye turizminin ve bölgenin kalkınması açısından çok önemli bir değerdir." / Proje sayesinde Bodrum ve Türkiye "nitelikli turistle tanışacaktır." / "Yatırım, bölgeye yeni yerli ve yabancı yatırımları getirme potansiyeliyle de büyük önem ve örnek arz etmektedir." / "600 dönümlük araziye ilave olarak 1 milyon bitki, 10 bin büyük ağaç, 100 bin küçük ağaç dikiyor olacağız." cümlelerine yer veriyordu.
Daha sonra dönemin Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök dahil, Doğan Medyasının tüm ileri gelen yazar ve programcıları söz konusu yatırımı günlerce allayıp, pullama konusunda birbirleri ile yarıştılar.
VE "SİSTEM" ZAFERİNİ İLAN ETTİ!
Ve insanlar Temmuz 2012 tarihinde Bodrum’un meşhur Cennet Koyu’na konuşlanmış lüks otel zinciri Mandarin Oriental’in havalı davetine akın ettiler. Hürriyet yazarı Onur Baştürk, 9 Temmuz tarihli "Cennet Koyu’nda kalabalık bir hadise" başlıklı yazısı ile açılışa koşanların oluşturduğu 1 kilometrelik araç kuyruğunu gösterip Radikal'in "Cinnet Koyu" haberi ile dalga geçmeyi de ihmal etmedi.
"Sistem kazanmıştı" ve zaferini görkemli parti ile ilan ediyordu.
Şimdi günümüze dönelim ve 23 Temmuz tarihinde Sözcü Gazetesinde "Cennet Koyu’nda devletin arazisine çöküp kaçak otel yaptılar" başlıklı haberine göz atalım ve duyabilenler için "sistem"in zafer çığlıklarının hâlâ sürdüğünü açıkça görelim: (Haberin özgün hali için bakınız: https://www.sozcu.com.tr/2022/emlak/cennet-koyunda-devletin-arazisine-cokup-kacak-otel-yaptilar-7265242/)
"Bodrum Türkbükü'nde yer alan Cennet Koyu'nda, 2,5 kilometre sahil şeridinde üç koy ve plaja sahip 600 bin metrekare alan üzerinde yükselen The Residences at Mandarin Oriental adlı projede yaşam 2014 yılında başladı. Vedat Aşçı’nın sahibi olduğu Astaş Holding tarafından inşa edilen ve Mandarin Oriental Hotel Grubu tarafından işletilen projede bir otelin yanı sıra 98 villa ve 116 rezidans bulunuyordu. Ancak 2018 yılından sonra Türkiye’nin en pahalı gayrimenkul projelerinden biri olarak bilinen The Residences at Mandarin Oriental’e yeni bir otel ile 5 villanın daha kaçak olarak inşa edildiği ortaya çıktı. Astaş’ın imar barışına usulsüz başvuru yaptığının tespit edilmesinin ardından villalar ve otelin bir bloku 2020 yılında yıkıldı. Ancak, otelin geriye kalan dört katlı iki bloku, bir katlı bir bloku, istinat duvarı ve yoluna dokunulmadı.
DEVLET ARAZİSİNE ÇÖKTÜLER VE SİTTEN ÇIKARDILAR
Bu bloklar mülkiyeti Hazine’ye ait 104 ada 12 parselde yer alan 4 bin 54 metrekarelik arazide izinsiz olarak inşa edildi. Bodrum Göl Mahallesi, doğal sit alanında bulunan arazi, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 18 Nisan 2008 tarih ve 3976 sayılı kararıyla üçüncü derece arkeolojik SİT alanı olarak tescil edilmişti.
Ormanın yanı başında Hazine’ye ait arazi üzerine kaçak olarak inşa edilen ve imar barışı düzenlemesine sokulan bu otel için 23 Mart 2022 tarihinde dikkat çeken bir karar alındı.
Arazi SİT alanında kaldığı için imar barışı düzenlemesi kapsamında mülkiyeti Hazine’den Astaş Holding’e devredilemiyordu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçtiğimiz mart ayında aldığı kararla arazinin bulunduğu bölgede sit sınırlarını yeniden belirledi.
Koruma Kurulu Müdürü Gülnur Çekmeceli’nin imzasının bulunduğu yeni haritayla kaçak otel inşa edilen alan, üçüncü derece arkeolojik sit alanı olmaktan çıkarıldı. Kararda kurul başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, Başkan Yardımcısı Hüseyin Kesimoğlu, üyeler Prof. Dr. Osman Kunduracı, İbrahim Emir Temel, Melek Saygı ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü temsilcisi Başak Çahan’ın imzası bulunurken Bodrum Belediyesi temsilcisi Selim Yiğit ve Muğla Büyükşehir Belediyesi temsilcisi Esin Gümüş karşı oy kullandı. (KURUL KARARININ TAM METNİ İÇİN BAKINIZ: https://www.arkeolojikhaber.com/haber-koruma-kurulu-kararina-gore-cengiz-insaatin-cennet-koyu-arazisinde-tarihi-eser-yok-34616/)
Alınan kararla, Hazine’ye ait 104 ada 12 parselde bulunan arazinin işgalci Astaş’a satılmasının önü açıldı.
The Residences at Mandarin Oriental projesi Bodrum’un gözde bölgesi Cennet Koyu’nda yer alıyor.
Bodrum'daki Cennet Koyu'nda yer alan ve Türkiye’nin sayılı zenginlerinin mülk sahibi olduğu The Residences at Mandarin Oriental projesinde bazı villa ve rezidansların, Mayıs 2018'de getirilen ‘imar barışı' düzenlemesinden sonra yapılmış olmasına rağmen uygulamadan faydalandığı ortaya çıkmıştı.
"SİSTEMİN ÇÖKTÜĞÜ ALANLARDAKİ PARTİLER BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATILIYOR!"
Daha geçen ay, sosyete dünyasının gözde yayın organları "Bodrum’un Yeni Gözdesi Akana Cennet Koy‘dan ‘Yaza Merhaba’ partisi" haberini şu ifadelerle haber yapmışlardı: "Bodrum'un en gözde noktalarından Cennet Koyu'nda, geçen yıl açılan ünlü bir turizm ve gayrimenkul projesi, hafta sonu 'yaza merhaba' partisi düzenledi. Partide iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri, Bodrum'un en özel koylarının başında gelen Cennet Koy'da bir araya geldi. Devrim Erbil, Güneri Civaoğlu, Oktay Kaynarca, Selma Türkeş gibi çok sayıda ünlü ismi buluşturan gecede bir konuşma yapan Dağlarca Çağlar, "Bu projenin tasarımcısı, mimarı Irmak Çağlar ve Çağdaş Design Works ekibi başta olmak üzere, bu özel projede emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. 2022 yazının herkes için sağlıklı, keyifli, huzurlu, güzel bir yaz olmasını diliyorum" dedi."
Bu habere kimse tepki göstermedi ve Bodrum Cennet Koyu'nun aslında korunması gereken tarihi bir alan doğal mekan olduğu kimsenin aklına dahi gelmedi.
Bir ay sonra MUÇEP sayesinde insanlar Cennet Koyu'nun önemini fark ettiler. Ne fark ettiler, bu farkındalık nereye kadar sürer, tartışılır. Ama "Sistem"in bu çığlıkları da bastırmak istediği aşikar. Şimdilik en azından sadece belli çevrelerle sınırlı kalıp, diğer bazı çevrelerin konuya destek vermesini engellemekle yetiniyorsa kazın ayağı öyle değil...
Şimdi size kazın ayağının nasıl olduğunu gösterebilme konusunda ibretlik 3 görüş yansıtıyoruz. Arkeolojikhaber olarak bu görüşlerin sayısını bir kaç düzineye de çıkarabildik. Amacı gerçeği anlamak ve gerçek anlamda tarihi ve doğal mirası korumak olanlar için bu sayının yeterli olduğunu fark ettiğimiz için dozunda bırakmaya karar verdik.
Arkeolojik haber sordu ve konuyla ilgili isimler bakın hangi cevapları verdi:
PROF. DR. NEVZAT ÇEVİK: ONLAR GERİ DÖNMEZ VARLIKLAR, İNŞAAT SONRA DA YAPILABİLİR!
> Hocam, Bodrum'daki Cennet Koyu ve Gökburun tepesi ile ilgili olarak, dönemle ilgili çalışmalar yapan arkeolog olarak neler söyleyebilirsiniz, kamuoyundaki paylaşımları takip edebildiğiniz mi?
> Çok meşgulüm, hakikaten fazla takip edemedim, izleyemedim, azıcık haberim var. 3 - 5 gündür sosyal medyada paylaşımlar gördüm. Cengiz İnşaat şirketi orada galiba bir inşaat mı yapmış ne! Arkeolojik alanın bulunduğu yerde kepçeyle kırıp dağıtmışlar anladığım kadarıyla.
> Evet hocam, görüntüler de paylaşılıyor. Bu paylaşımlarda arkeoloji ve arkeologlar da sorgulanıyor şu anda kamuoyunda ve sosyal medyada.
> Arkeolojiyi niye sorguluyorlarmış sosyal medyada, ne demek yani sorgulama hangi açıdan?
> Bu olaylar yaşanırken arkeologlar nerede, niye sesleri çıkmıyor deniliyor!
> Tabi o konuda haklı olabilirler ama şöyle; arkeologlar mesela diyelim, Siirt'te, Van'da, Antalya'da yada başka bir yerdeki bir arkeologun bu olaylara dair konuşmasının bir anlamı yok. O bölgede bulunan arkeologlar, resmi sorumlular yani ya da işte ne biliyim, bilimsel sorumlular olabilir, onların açıklama yapması daha anlamlı. O bölgede, tam o alanda birileri çalışıyor mu bilmiyorum. Çalışmıyordur büyük ihtimalle.
> Şu anda o bölgede çalışan yok hocam, öncesinde araştırmalar yapıldı ve raporlar yayınlandı.
> Yani böyle görüntüler varsa kurullar devreye girmeli. Ben de Kurul Başkanlığı yapmış biri olarak böyle düşünüyorum. Olayla ilgili ne söyleyebiliriz ki hangimiz konuşasak aynı şeyi söyleriz her halde. O da şu: 'Geçmişten miras kalan çok kıymetli tarihsel varlıklarımızın, arkeolojik varlıklarımızın herkes tarafından itinayla, özenle korunması gerekiyor. Çünkü onlar geri dönmez varlıklardır. Yani yapacağınız şey yenidir, ileri tarihte ya da başka bir yerde yapabilirsiniz. Ama doğaya tarihe, arkeolojiye ilişkin varlıklar, talan edildiği zaman, tahrip edildiği zaman bir daha geri dönmez. Onun için her ilgilinin ya da her bir iş yapanın bu gibi alanlara büyük özen göstermesi gerekiyor.
> Tarihi kalıntıların dozerlerce ezildiği görüntüler için ne düşünüyorsunuz?
> Allah Allah, inanılmaz bir şey. Öyle bir görüntüde mi var? Tahribatla ilgili söyleyeceklerimi zaten söyledim. Kültür varlıkları konusunda herkesin azami hassasiyet göstermesi gerekiyor. Devletin kurumlarının, bilim insanlarının, herkesin, halkın en başta olmak üzere duyarlılığın yükselmesi gerekiyor. Onlar geri dönmez varlıklarımız bizim, koruyacağız. Bu gibi örneklerde de tabi üstüne giderek de başka örnek yaratmasın diye de iyi ilgilenmek lazım. Her kurumun, siz nasıl üstüne düşüyorsanız sorumlu olarak, her kurumun bu hassasiyetle ilgilenmesi gerekiyor. Özellikle de bu işe engel olma yetkisine sahip, gücüne sahip kurumlar ve kişiler önemli. Yani benim gibi o bölge ile hiç ilgisi olmayanların değil de, daha etkin bir koruma için ilgililerin tepki vermesi gerekiyor. Yani doğrudan oradaki ilgililer anlamında söylüyorum.
ARKEOLOG AYŞE TEMİZ: BU KABİLE DEVLETİNDE BİLE OLMAZ
(Bodrum Müzesi'nden emekli Arkeolog ve Bodrum Kent Konseyi üyesi)
> Bodrum'daki Cennet Koyu ve Gökburun tepesi ile ilgili olarak bölgeyi ve olayların geçmişini bilen bir arkeolog olarak neler söyleyebilirsiniz, kamuoyundaki paylaşımları takip edebildiğiniz mi?
> Cennet Koyu'nun tamamını 3. derece doğal sitten 1. derece doğal site çıkartan benim. Bunu yaklaşık 40 sene önce yaptım. 30 sene kadar önce o alanı yakarak, kararı değiştirmeyi denediler. O zaman hem Kültür Bakanlığı'na hem de Orman Bakanlığı'na, aynı zamanda orman arazisi çünkü orası, itiraz eden bir görüş ilettim. Böyle orman arazisi içinde olup niteliği olan, doğal sit niteliği olan araziler yandıkları zaman veyahutta herhangi bir tahribat ile bu özelliklerini kaybetseler bile o statüden düşülmemesi gerektiğini belirttim. İtirazım kabul edildi ve bana geri dönüş yazısı yazıldı.
Ne orman, ne doğal Sit statüsünden düşünülmesin ki kötü örnek olmasın istedim. Bunu Orman Bakanlığı da kabul etti ve uygulama o şekilde devam etti. Nitekim zaman içinde orada birtakım seralar filan da kuruldu, yapıldı. Şimdi orada tartışma doğuran alan, denize doğru baktığımızda koyun en içinden, en dip kısmına doğru sağ tarafta kalan yer. Sanırım bir şekilde şirket orayı satın almış. Orası arkeolojik alandır. Toprak üzerinde kalıntılar da vardır. Bunlar zaten önceden de medyada paylaşıldı. Hatta bu konuda araştırmalar yapıldı ve raporlar yayınlandı. Garip bir şekilde, bir terslik var. Yani şöyle ki, arkeolojik alanlar kesinlikle 2863 sayılı yasa kapsamına girer, bu yasa bir yönetmelik veya uyarı veyahutta bölge kurulu kararlarıyla kesinlikle değiştirilemez. Yani mümkün değil. Siz bir yasayı bir yönetmelikte değiştiremezsiniz ancak kanun çıkartırsanız o kanun yok sayarsınız başka bir kanun yaparsınız, o olur. Ama şu anda öyle bir durum da yok.
Yani dolayısıyla o yer 2863 sayılı yasa kapsamındadır. Arkeolojik alanda burada yapılan tahribat, eski eser tahribatıdır ve cezası vardır. Yani ceza mahkemelerince yargılanır. Garip bir olay, orada bu tahribat üstüne bizim yaptığımız paylaşımlardan sonra müze orada bir çalışma yapıyor, bu çalışma sonucu Muğla Bölge Kurulunun kararı tam olarak o kararı görmedim ama CİMER'in yazdığı yazıyı biliyorum. Müzenin yaptığı bu çalışma sonucu, efendim, "Burada haberden vermeden çalışma yapılmaması için uyarıda bulunulmuştur " diye bir cevap geldi Cimer'den. Bu kabile devletinde bile olmaz. Uyarı ne demek, birisi kanunu çiğniyorsa yasal işleme geçer. Bunun cezai müeyyidesi vardır. Ki çocuk değil karşınızdaki 5 yaşındaki çocuğa uyanıyorsunuz, evladım bunu alırsan, kırarsan, bak sonra olmaz filan gibi.
Bunu yapanları mahkemeye vermek lazım kesinlikle. Böyle uyarı gi şeylerle filan olmaz. Yani bölge kurulunuda ben tanımıyordum. Bölge kurulu eğer kanuna aykırı bir şey veriyorsa, o da kanunsuz iş yapıyodur. Bu kadar açık ve net.
Bölge kurulu da yanlış çalışıyor. Bölge kurulunun bir müdürlük kısmı vardır. Büro kısmı vardır. Bu gelen bildirimleri bu bilimsel kurula sunar. Bilimsel kurul, eğer normal kanunlara uygun olmayan bir karar gelirse, ki bunu Muğla yaptı, hep yaptı. Dağıtıma geçmeden önce büro müdürlüğü, Eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü'ne sorar,der ki, bu kuruldan kanunlara uygun çıkmayan bir karar çıkmıştır ne yapılacak? Genel müdürlük cevap verir, neyse gereğini yapar. Hiç böyle bir çalışma yapılmadan, direk hemen gereği diye işte müzelerde veya neyse inşaat sahibine veya sondaj isteyene veya bir yerlere bu kararlar gidiyor. Bu da yanlıştır, eksik çalışıyor, hatalı çalışıyor. Böyle çalışma olmaz.
Muğla bölge kurulu'nun, daha önce de verdiği, böyle verdiği yasaya uygun olmayan kararlar neticesi, Lagina ile ilgilidir. Eski Stratonikeia'daki Lagina antik bölgesi için önemlidir. Orası için de yanlış bir karar vermiştir ve İzmir 4. İdare Mahkemesi tokat gibi bir cevap vermiştir. Bu ayıptır. Yani bölge kurulu için müthiş bir ayıptır. Idari mahkeme sen yani meali şu verdiği idare mahkemesinin; Sen ne biçim bilimsel çalışma yapıyorsun. Senin sit bölgesi saymadığın alanda 163 küsür tane eski eser var diyor. Bu ne demektir diyor. Nasıl sitten çıkarırsın diyor. Bu ayıp değil mi, Bölge olduğu için, bilimsel bir kurulun için bu ayıp değil mi?
Bunları çok açık ve net söylemek lazım. Evet, çok açık ve net söylemek lazım. Yani bir mahkeme eğer benim mesleği olduğum ve imza attığım bir şeye, bakın böyle bir karar veriyorsa bu benim için çok büyük ayıp. O meslekten benim çıkmam lazım. O işi benim bırakmam lazım. Normali söylüyorum tabii.
> Bodrum Belediyesi'nin bir dahli var mı?
> Hayır, olayın belediye ile hiç ilgisi yok. Çevre Bakanlığı üzerinden alınıyor karar. Ben 2 gündür bu kanunlara da bakıyorum. Doğal sitleri Kültür Bakanlığı'ndan aldılar. Doğal sit güya 2863'e göre bir Doğal sit yaptık, Çevre Bakanlığı'na bağlayınca işleyişini tamamıyla oraya bağlanmış. Tamamıyla çevreye bağlamış, izin veren Çevre Bakanlığı.
> Peki müze ne diyor bu işe?
> Müze bir şey diyemez. Müze bürokratik bir yerdir. Sonuç olarak da emredilen yere gider. Çok açık ve net konuşayım. Hangi müze müdürü bugün çıkar da Çevre Bakanlığı'nın veya Çevre Genel Müdürlüğü'nün söylediği bir şeye karşı gelebilir. Sürerler Ağrı'ya, Erzurum'a bilmiyoruz mu biz bunu, biliyoruz, örnekleri çok. Yani müze ne diyordu demeyelim, onlar bir şey diyemez. Onlar ne söylenirse onu yapar. Bürokratik yerler çünkü.
Tespit yapıyor ediyor, tamam, "şu çıktı bu çıktı" diyor ama Bölge kurulunun verdiği karara bakın, "uyarı verilmiştir" diyor. Uyarıyı veren müze değil, kurul. Müze yalnızca ne gördüyse onu yazar. Çok muntazam meslektaşlarımız var. Genel müdürlükte de öyle çok iyi çalışan meslektaşlarımız var ama maalesef durum böyle işte...
ARKEOLOG X : KURUL KARARLARI YENİ DURUM ORTAYA ÇIKTIĞINDA DEĞİŞTİRİLEBİLİR
(İsmi ve konuşmanın yayınlanmayan ön kısmı bizde mahfuz)
> Niye arkeologlar bu olaya ses çıkartmıyorlar gibi bir sorgulama var, sosyal medyada buna ne dersiniz?
> Şimdi Arkeoloji Derneği var, Türkiye Arkeologlar Derneği var. Uygulamayı bilirsiniz zaten kendi çalıştığımız alanla ilgili haber yapmaya gelirken bile izin almanız gerekiyor. Beyanat veremiyoruz. Yani bence bunu müze müdürlüğü, bakanlık kurumu ve kuruluşlarına sormak lazım. Belediye olabilir, kaymakamlık olabilir... Koyla ilgili hakikaten bir arkadaşım bana da şey göndermiş. Işte bilmiyorum yani... Şöyle söyleyeyim kurulun aldığı kararlar, yeni durumlar ortaya çıktığı zaman tekrar değerlendirilir. Kurul Kararları kati şeyler değildir, değişir. Yani Anayasa'nın ilk 3 maddesi gibi değildir. Öte yandan biz şundan çekiniriz; yani ismimizin zikredilmesinden rahatsız oluruz,
> İsminizi kullanmayız, hocam sorun yok.
> Yani kullanmayın, yani gidin mesela işte Kurul'u var, şusu var var busu var, gidin mesela Bakanlık var değil mi? Ne bileyim Arkeologlar Derneği var ki, bu şeyler zaten şeye girdiğinizde ilke kararları var. Ilke kararları işte yönetmelik, her şey orada var zaten, her şey var yani.
> Anlaşıldı, çok teşekkür ederim hocam.
***
Şimdi karar sizin. "Sistem bu katliama dur diyebilir mi, diyemez mi?"
Diyelim ki diyebildi! Muhakkak ki arkeolojik miras ve çevre koruması adına büyük bir zafer olur bu ama en çok sevinen kim olur?
Peki, karar vericiler daha da cesur olabilir ve 'bundan önce zaman sınırı tanımadan bu alandaki tüm inşaatlar yıkılmalı?' diyebilse tepkiler ne olur?
Bu sorulara cevap vermeden önce daha önemli bir soruya cevap vermeniz gerekiyor: "Siz, "sistemin" neresindesiniz?" Çünkü vereceğiniz cevap, büyük oranda bulunduğunuz yerin bakış açısından olacak!
Sosyal Medya'da Çevrecilerin eylemi sonrası Cennet Koyu ile ilgili gelişmelere isyan edenler "arkeologlar nerede?" diyordu.
Arkeologları bilemeyiz, her biri "sistemin içindeki yerine göre" bir yerdedir mutlaka ama arkeolojikhaber olarak biz buradayız ve "Cennet Koyunu korumakta ne kadar samimisiniz?" diye sorarak bitiriyoruz haberimizi...
Kıssadan hisseleri de sizin yorumunuza bırakıyoruz.
Hâlâ konuyu anlamadım diyenler varsa, tavsiyemiz: Aynı konudaki gelişmelerin hangi aşamasını kim haber yapmış, kim görmezen gelmiş, hangi aşamada kim neden susmuş, kim konuşmuştur size olayın aslında ne olduğunu anlatmaya yetecektir... Herkes Arkeolojikhaber değil ki olayın her aşamasını her gelişmesini size haber versin :)
-------
Not: Bodrum'un en büyük şirketlerinden Çağdaş Holding tarafından yapılan otelin mimari projesi CDW (Contemporary Design Works) tarafından tasarlanmış olup, 7000 metrekarelik bir alanda konumlandırılan otelde özenle tasarlanmış 23 oda ve 2 suit bulunuyor. (Basından: 24 Haz 2021)
Editörün notu: Haberdeki röportajlar Temmuz ayında yapılmış, haber Temmuza ayında kaleme alınmış, yayın kurulumuzun gördüğü lüzum üzerine bugüne dek bekletilmiştir.
Editörün notu: Arkeolojik alan tahribatlarının bilinçli veya bilinçsiz şekilde özellikle antik Karia bölgesinde yoğunlaşması özellikle sorgulanmayı hak etmektedir. Bu konu ilerleyen günlerde ayrıca gündeme gelecek, önemi kavranacak ve çok tartışılacaktır...
Yaşar İliksiz - Adnan Erdoğan - Arkeolojikhaber.com