Dedektör satışları ruhsata bağlanmalı
TBMM Kültür Varlıklarını Araştırma Komisyonu çalışmalarında dedektör satışlarının ruhsata bağlanması istendi.
Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık Şube Müdürü Yarbay Güven Öngören, metal dedektörlerinin üretimi, ithalatı, ihracatı, kullanımı ve satışının ruhsata bağlanması ile ticaretinin sınırlandırılmasının tarihi eser kaçakçılığıyla mücadelede etkinliği artıracağını söyledi.
Türkiye'den yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerin Anadolu topraklarına döndürülmesi için çalışan TBMM Kültür Varlıklarını Araştırma Komisyonu, Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı yetkilileri ile Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkan Vekili Prof. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı'yı dinledi.
Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Albay Veysel Yanık, Türkiye'nin birçok medeniyete beşiklik yapmış zengin bir kültür mirasına sahip olduğunu ifade etti.
Bu mirasın korunması ve nesilden nesile aktarılmasının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sorunlara neden olduğunu belirten Yanık, "Ne yazık ki kısa zamanda zengin olmak isteyen hayalperest, hasta ruhlu şahıslar, tarihi mirasımızı talan etmektedir. Kültür varlıklarının korunmasında görev alan birimlerden Jandarma Genel Komutanlığı Türkiye genelinin yüzde 93'ünden sorumludur. Sorumluluk bölgemizde kültür varlıklarının korunması adına canla başla çalışmaktayız." dedi.
Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık Şube Müdürü Yarbay Güven Öngören, kültürel mirasın çalınması ve tahrip edilmesinin toplum içinde yüz kızartıcı bir suç olarak görülmediğini söyledi.
Türkiye'de tarihi eser kaçakçılığının daha çok münferit olaylar olarak karşılarına çıktığını, ancak organize şekilde de görüldüğünü anlatan Öngören, şunları kaydetti:
"Son 5 yıl içinde 9 bin 703 kültür ve tabiat varlığı kaçakçılığı olayı gerçekleşirken, 24 bin 432 şüpheli yakalanmıştır. Olayların yüzde 61'ini izinsiz kazı, yüzde 19'unu ise sit koşullarına aykırılık oluşturmaktadır. Olayların kültür mirası yönünden zengin olan Antalya, İzmir, Konya, Muğla ve Manisa illerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu kaçakçılık olaylarında 143 bin 624 parça kültür ve tabiat varlığı ele geçirilmiştir. Ele geçirilen tarihi eserlerin yüzde 60'ını sikkeler oluşturmaktadır. Bunun sebebi ise sikkelerin dedektörlerle kolayca tespit edilmesinden kaynaklanmaktadır."
- "Dedektör satışı ruhsata bağlanmalı"
Öngören, Türkiye genelinde 16 bin 483 sit alanının olduğunu, bu alanların geniş bir sahada ve genellikle korumasız şekilde bulunmasının kaçak kazı ile mücadeleyi zorlaştırdığını dile getirdi.
Kaçak kazı ile mücadelede kolluk kuvvetlerine Kültür ve Turizm Bakanlığının özel güvenlik vasıtasıyla destek olması gerektiğine değinen Öngören, şunları söyledi:
"Kaçak kazıyı teşvik edici yayınlar nedeniyle suç oranında büyük artışlar yaşanmaktadır. Medyada yer alan haberlerin önlenmesi kapsamında tedbir alınması uygun olacaktır. Kültür varlığını teslim edenlere verilen ikramiyelerin artırılması ve ikramiyeyi verme süresinin kısaltılması kaçakçılığın önlenmesine ve eserlerin korunmasında ayrıca önem arz etmektedir. Metal dedektörler kültür varlığının yasal olmayan şekilde araştırılmasında yaygın olarak kullanılmakta olup dedektörlerin üretimi, ithalatı, ihracatı, kullanımı ve satışının ruhsata bağlanması ile ticaretinin sınırlandırılması hususunda çalışmalar mücadelede etkinliği artıracaktır. Kaçak kazıda kullanılan iş makineleri ve taşınmasında kullanılan araçların suçta tekrar kullanılmasının önüne geçmek maksadıyla el konulması caydırıcılığı artıracaktır. Yakalanan şüpheliler, cumhuriyet savcıları tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaktadır. Bu durum kolluğun suçla mücadelede azim ve kararlılığını azaltmaktadır. İhtiyaç duyulan tedbirlerin alınması adeta açık hava müzesi halindeki ülkemize ait mirasın yurtdışına kaçırılmasına da engel teşkil edecektir."
-"Kazı süresi uzayınca kaçak kazı oranları azaldı"
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkan Vekili Prof. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı, aynı zamanda Datça Knidos Antik Kenti Kazı Başkanlığı görevini yürüttüğünü söyledi.
Kaçak kazı çalışmalarının 100-150 yıldır Anadolu topraklarında süren ve hala da devam eden utanç duyulacak konulardan birisi olduğunu ifade eden Doksanaltı, bu durumun engellenmesi adına alınacak tedbirlerin önemine değindi.
Ören yerlerinde kazı faaliyetlerindeki sürekliliğinin kaçak kazı oranlarını da düşürdüğünü savunan Doksanaltı, "Kendi kazı alanımdan örnek verecek olursak daha önceleri iki ay çalışıyorduk, bizden sonra ise kazıyı kaçakçılar devam ettiriyordu. Bizim kazılarımızın süresi uzayınca bölgedeki kaçak kazı oranları da azaldı. Bizler orada olduğumuz müddetçe bir çekince oluşuyor. Kültür varlıklarına yönelik belgeleme çalışmaları çok önemli. Tarihi eserler ne kadar çok belgelenirse sahiplenme oranı da o kadar kolay olacaktır." diye konuştu.
AA İsmail Çimen