Dionysos
Dionysos kimdir?
1. Dionysos: Antik Yunanda Şarap Tanrısı.
Zeus'un ölümlü bir kadından olan oğlu. İkinci derecede tanrılar arasında yer alır.
Latincede: Bacchus yahut: Liber
Mitosu şöyle: Bakkhos da denir.
Zeus'un Thebai'li Semele'den olan oğlu.
Semele, Zeus'u gerçekteki haliyle görmek istemişti. Bu, onun ölümüne sebep oldu. Çünkü Zeus, bir yıldırım şeklinde göründü. Semele öldüyse de Zeus, henüz doğmamış olan çocuk Dionysos'u kurtardı, doğana kadar onu kendi baldırında sakladı Sonra Nysa'daki nymphe'lere verdi; Dionysos'u bu nymphe'ler büyüttüler.
Dionysos, bir Thrakia tanrısıydı. Coşkunluk dolu kültü, Yunanistan'a tarihî devirlerden biraz önce gelmişti Bakkha'lar denen kadınlar, tanrıyı çılgınca kutlarlar, ormanlarda dağlarda raksederlerdi.
Şerefine düzenlenen bu çılgınca şenliklere engel olmak isteyen erkekleri Dionysos cezalandırırdı (Pentheus / Bakkha'lar / Lykurgos).
Sonunda Apollon, Delphoi'deki kâhinlik tapınağına bu yeni tanrıyı da aldı.
Kış aylarında tapınak, Dionysos'un oldu. Dionysos tapınımıı, böylece bir düzene girdi. Atina'da üç gün süren bahar bayramına (Anthesteriai), yanında Satyr'ler. Silen'ler ile Dionysos da katılırdı. Atina'da tragedia, bu maskeli tanrı (Dionysos Eleuthereus) şenliklerinden doğdu, gelişti.
Dionysos'un karısı Ariadne idi (Theseus). İS 5. yüzyılda yaşamış epik Yunan şairi Nonnos, "Dionysiaka" adlı eserinde, Dionysos'un Hindistan'a kadar uzanan zafer alaylarını terennüm etti.
Eski Yunan sanatında Dionysos, uzun elbiseler giymiş, başında sarmaşıklarla örülü bir çelenk, elinde bir şarap kupası, saçlı sakallı bir adam olarak tasvir edilir.
Güzel, narince bir genç olarak tasviri, MÖ 4. yüzyıldan sonradır. BASSAREUS, BROMİOS, LYAİOS; Dionysos'un değişik isimleridir.
2. Dionysos: Hesiodos'un yapıtlarında Dionysos'un adı pek az geçer. Theogonia'nın sonlarında Zeus'un evlenmeleri sayılırken tanrının Kadmos kızı Semele ile birleştiği söyleniyor ve Semele "Şanlı Dionysos'u doğurdu, o coşkun tanrıyı (ölümlü ananın ölümsüz oğlu) ama bugün tanrıdır ikisi de”, deniyor.
Ayrıca Dionysos'un Ariadne'yi kendine eş edip Olympos'a getirdiğini ve ikisini de Zeus'un Olymposlular arasına kattığını ekliyor ozan.
Başka kaynaklarda, özellikle Anadolu'da bulunan yazılı kaynaklarında bunca önemli bir yer tutan Tanrı Dionysos'un Hesiodos'un yapıtlarında bu kadar az anılması, bu Anadolulu tanrının o zamanlar Yunanistan'da pek tanınmadığını kanıtlar.
Ozanın "coşkun" diye nitelendirdiği bu tanrı gerçekten de Hesiodos'un öğretici ve biraz da sıkıcı yapıtlarının genel havasına pek uymaz, dar görüşlülüğüne sığışmaz.
düzenle
3. Dionysos: Dionysos adındaki tanrının ilkçağ din, efsane, sanat ve yazınında ne denli bir yer
tuttuğunu Apollon'a ayırdığımız bölümün girişinde tanımlamaya çalıştık. Sabahattin Eyuboğlu'nun Fransız bilgini Mario Meunier'nin çevirisinden dilimize aktardığı "Bakkha'lar" kitabının önsözünde söylediği gibi, "Euripides'in bu tragedyası eski Yunanistan'da Dionysos dininin İncil'i yerinde" idi. Biz de, dinsel kişiliği dal budak salmış tapımı çeşitli ve ayrıntılı inanç ve görüşleri, insanlığın derine giden birçok düşüncelerini bir araya toplayıp yansıtan bu tanrının incelenmesine "Bakkha'lar" oyunundan aldığımız bir parçayla başlamak istiyoruz. İnanıyoruz ki, bu parçanın gereğince yorumlanması bize Dionysos tanrıyı bütünüyle kavramak ve doğru yolda anlamak olanağını verecektir:
Tragedya'nın açılışında Dionysos sahneye çıkarak şöyle konuşur:
Dionysos — İşte ben, Zeus'un oğlu Dionysos, Kadmos'un kızı Semele'nin yıldırım do şimşekler içinde doğurduğu tanrı, Thebai toprağına ayak basıyorum. Tanrılığımdan soyunup insan suretine girdim... Ben Lydia'nm altın ovalarından geliyorum. İran'ın güneşten kavrulan kırlarını, Baktria'nm uzun surlarını; Media'nm buzlarla örtülü
topraklarını, saadet diyarı Arabistan'ı, tuzlu denizin kıyılarında uzanan bütün Asya ülkesini, Barbarlarla Hellen'lerin karışık yaşadığı, güzel hisarlarla süslü şehirleri dolaştım. Oralarda korolarımı topladım; dinimi, ayinlerimi öğrettim; şimdi kendimi Hellen'lere tanıtmak istiyorum. Heilen toprağında Bakkha'lann keskin çığlıklarıyla çınlattığım, kadınlarının çıplak vücutlarını ceylan postlarıyla sarıp ellerine thyrsos'u, sarmaşıklı asayı verdiğim ilk şehir Thebai oldu.
Tanrı Thebai'de gerçekleştirmek istediği amacı da anlattıktan sonra, Bakkha'lar korosu girer ve aşağıdaki ezgiye başlar:
Bakkhalar korosu:
Asya topraklarından geldim,
yüce Tmolos'u aştım,
tanrımız Bromios uğrunda durmadan, yorulmadan koşuyorum. Euhoi diye bağırarak
Bakkhos'un şerefine.
Kim o, yolda gezen?
Kim o, kim o, yolda gezen? Çekilsin herkes damının altına, temizleyip kapansın bütün ağızlar; şimdi ben, Euhoi sesleriyle Dionysos'u kutluyorum.
Ne mutlu bahtı açık olana,
ne mutlu tanrıların sırlarına erene! Hayatını temizleyipgünahlardan, ruhunu Bakkhos'a verene!
Yıkayıp bütün kirlerini dağlarda, Tanrının delisi olana!
Ne mutlu, yoluyla kutlayana Kybele anamızın cümbüşlerini;
ne mutlu, tyrsos'u sallayarak
basına sarmasıklı celengi takarak Dionysos'un ardından gidene!
Haydi, Bakkha'lar, durmayın,
indirin Bromios'u Phrygia dağlarından; getirin Dionysos'u, tanrı babanın tanrı oğlunu,
Hellen ülkesinin mutlu şehirlerine.
O tanrılar ki bu, anası, eski bir zamanda, doğum sancıları içinde,
çarpıldı Zeus'unyıldırımlarına;
can verdi düşürüp karnındakini.
O zaman Kronos'un oğlu Zeus
aldı düşen çocuğu,
görmesin diye karısı Hera,
sokup kendi baldırına
altın kancalarla kancaladı.
Sonra, Moira'lar vakti doldurunca
Zeus doğurdu boğa boynuzlu tanrıyı; başına bir çelenk taktı yılanlardan.
Onun için Mainad'lar,
yılanları toplar, saçlarına örerler.
Ey Thebai, Semele'yi besleyen toprak, takın artık sarmaşık celenklerini.
Acilsin çiçekleri, acilsin
güzel meyveli yeşil saparnanın!
Bürün yapraklarına meşelerin, çamların! Giyin benek benek ceylan postunu,
süslen ak koyunların yününden örgülerle, yansın elinde narteks'lerin sönmez ateşi!
Yakındır yeryüzünün korolarla coşup tasması.
Bromios geliyor, olaylarıyla, dağdan dağa, Dionysos delisi kadınların
gergeflerini, mekiklerini bırakıp
kaçtıkları dağlara.
Ey karanlık diyarı Kureta'lann,
Girit'te Zeus'un doğduğu kutsal mağaralar, orada icat ettiler, benim için,
üç sorguçlu miğfer giyen Korybant'iar çemberegerilen deriyi,
Orada karıştı coşkun davul sesleri
Phrygia kavallarının tatlı nefeslerine. Korybant'iar davulu Rhea anamıza verdiler Bakkha 'ların çığlıkları arasında gümbürdesin diye.
Onu coşkun Satryr'ler Ana Tanrıçadan aldılar,
sesinikorolara karıştırdılar,
Dionysos'a hoş gelen Trieterit Bayramlarında
Koşmak ne güzel, dağlarda
Bakkhos alaylarının ardından!
Sarılıp gezmek benekli ceylan postuna, serilip yatmak toprağa!
Yakalayıp boğazlamak yaban tekelerini. Kanlarını içmek, çiğ çiğ yemek etlerini! Euhoi! diye bağırınca Bromios.
atılmak Lydia'nm, Phrygia'nm dağlarına! O zaman yeryüzünde derelerde süt akar, derelerde şarap akar, bal akar;
yükselir sanki yerden,
Lübnan buhurunun dumanları.
Bakkhos, elinde kızıl alev saçan narteks, sihirli gür saçları rüzgârda,
koşturur peşinden dağlara düşmüş koroları.
Ve haykırır ruhları coşturan sesiyle: "Hey Bakkha'lar, koşun,
koşun Bakkha 'lar!
Irmağından altın akan Tmolos'u şenlendiren kadınlar!
Kutlayıη Dionysos'u
derin gümbürtülü davullarınızla;
Euhoi sesleriyle çağırın Euhios tanrıyı! Phrygia 'dan kopup gelen güzel çığlıklar karışsın, sizi dağdan dağa koşturan kavalların tatlı seslerine".
O zaman Bakkha, sevinç içinde,
sıçrar, çayıra giden bir tay gibi anasının ardından;
atılır bir ok gibi ileri.
(1) ADLARI.
Bu metinde de görüldüğü gibi tanrıya bir adla değil, birçok adlarla seslenilmektedir: Dionysos, Bakkhos, Bromios ve Euhios, biraz ötede Dithyrambos ve başka metinlerde de İakkhos ve İobakkhos. Hiçbir Olympos tanrısı bu kadar çok adla anılmaz, çok adlılık olsa olsa Anadolu Ana Tanrıçası Kybele ve onun benzeri Artemis'te görülür. Aynı kaynaktan olduğu yukarda okunan parça boyunca da anlaşılan Dionysos'un adları anlamlıdır. Birincisi yani Dionysos adı bugüne bugün büsbütün açıklanmış değildir. Dio-ve -nysos diye iki kökenden katışıktır, Dio-Zeus'un özneden gayrı hallerinde görülen (Dios, Dia, D/7) kökeni taşımakta, ki bu köken Latince Deus'ta görüldüğü gibi tanrı anlamına gelmektedir, buna Nysa eklenince, Dionysos Nysa tanrısı, giderek Nysa Zeus'udur demek. Neymiş bu Nysa? "Vahşi hayvanlar yatağı Nysa dağı" deniyor Bakkha'larda, tıpkı İda dağı için Homeros metinlerinde söylendiği gibi. Ama Nysa, İda ile bir tutulmuyor, açıklamalarda Nysa, efsanelik bir dağ diye gösteriliyor: Hermes, Zeus'un buyruğuyla Dionysos'u çocukken bu dağın perilerine emanet etmiş (tıpkı Zeus'un Girit mağaralarında nympha'larca büyütüldüğü gibi), bu dağ ise Homeros'un İlyada'sında Trakya'da gösterilir (İl. VI, 133), ama Tesalya'da, Makedonya'da, giderek Hindistan ve Arabistan'da da Nysa dağları vardır, Anadolu'da aynı adı taşıyan birkaç dağ ve Aydın yöresinde Nysa (Sultanhisar) adlı bir kentin yıkıntıları da görülür. Dionysos'un baştanrısı olduğu dağ hangisidir? Herhalde özellikle hiçbiri, bu Nysa adı Olympos ve İda gibi yüksek dağlara
verilen bir genel ad olsa gerek, tanrı da bir doğa tanrısı olarak yüksek bir dağın doruğunda doğmuş ve o dağla simgelenmektedir.
Dionysos adının etimolojisi böylece açıklanmadığı gibi (kimi mitograflar bu adın iki kez doğan anlamına geldiğini ileri sürerler, ne var ki bu açıklama Yunancada desteksiz kalır) tanrıya verilen öbür adlar da anlamsızdır. Bakkhos ne demek? "Bakkheuo" diye bir fiil, "bakkheion" diye bir isim geçer sözlüklerde, bunlar Bakkhos coşkusuna kapılmak, Bakkhos gizemlerini kutlamak anlamını taşır ve Bakkhos adının kendisini açıklamaz. Bakkhos adının Trakya kaynaklı olduğu ileri sürülse de, İobakkhos olarak da karşımıza çıkması düşündürücüdür ve Bromios, Euhios ve İakkhos gibi, tanrının öbür adları gibi bir ses benzetmesi, bir ünlemden türediği kanısını uyandırır. Gerçekten de Euhios, Bakkha'lar alayının kırda, bayırda kendinden geçmiş olarak tanrı coşkusu içinde koşunca bağırdığı "Euhoy" ya da "Euhay" seslerinden türemedir, İakkhos ise çığlık anlamına gelen "iakkhe" sözcüğünün erkek adına çevrilmesidir. Bromios'a gelince, açıkça bir ses benzetmesidir ve gürleyen, gümbürtülü anlamındaki bu sıfatın ve ondan türeme su, ateş, fırtına ve davul gürültüsünü yansıttığı görülür. Dionysos doğayla karışan, doğayı simgeleyen ve tanrı olduğuna göre, adları da insanın doğa karşısında çıkardığı ses ve ünlemlerle dile getirilir. Bu adlarının ardında ya da kaynağında insan düşüncesi ve mantığıyla kurulmuş bir kavramsal sözcük arama boşunadır. Dionysos coşkusu, yani
şarap ve sarhoşluk insanları içinde yaşadıkları kalıpların baskısından da kurtardığı içindir ki, bu tanrıya Yunanca "Eleutheros", hür, özgür, özgürlük veren sıfatı takılmış, Roma dininde de Dionysos'un Latince adı, tam bu anlama gelen Liber olmuştur.
(2) DOĞUŞU.
Dionysos dışardan gelme bir tanrıdır, hem yabancı, hem de Hellen pantheon'una aykırı düşen bir tanrıdır. Bu tanrıyı benimsemekte Yunanistan'ın güçlük çektiği, ona karşı direndiği Dionysos üstüne anlatılan efsane ve masallarda dile gelir. Denebilir ki, bütün efsaneleri bir tek motif üstüne kuruludur: Tepki ve direnç.
Doğuş efsanesi buna örnektir: Anası Kadmos kızı Semele Zeus'la birleşir, ama seviştiği tanrının gücüne tam inanmamıştır ki, onu bütün araç ve gereçleriyle görmek ister, böylece yıldırımla çarpılıp ölür. Karnındaki yedi aylık çocuğu da Zeus alıp baldırına koyar ve ikinci bir doğumla meydana çıkarır. Bu ikinci doğum motifini Athena'da da görmüştük, şu farkla ki Athena Zeus'un kafasından, Dionysos ise baldırından doğar. Efsanenin anlam ve simgesi de şudur: Hellen'lerin baştanrısı Zeus'tur, dışardan gelme bir tanrısal varlığı ne yapıp yapıp onun buyruğuna sokmak, ondan çıkmış olarak göstermek gerekiyordu. Semele efsanesi işte bu amaçla uydurulmuş, böyle bir bağlantı kurma çabasının ürünüdür. Bu efsanenin merkezi olarak gösterilen bölge de önemli: Boiotia ve başkenti Thebai Yunanistan'da en tutucu ve gerici bir yöre sayılırdı, nitekim Semele'yle doğum efsanesinden sonra, Pentheus tipi de buradan çıkmıştır (Semele, Pentheus).
Homeros destanlarında adı bir tek kez geçen Dionysos için aynı tepkiyi dile getiren bir başka efsane anlatılır: Lykurgos efsanesi. Lykurgos Trakya'lıdır, ama o da Pentheus gibi kovalamaya kalkar "Dionysos'un sütannelerini", yani Bakkha'ları, bu yüzden de ceza görür, kör edilir (Lykurgos). Ne var ki llyada'daki bu parçada Dionysos insandan korkup kaçan ve denizin içindeki tanrılara sığınan bir ödlek gibi gösterilir. Homeros destanlarının zamanından Euripides'in "Bakkha'lar"ı yazdığı çağa kadar çok şey değişmiş ve Dionysos, dışardan gelme bu güçlü tanrı Yunanistan'da epey tutunmuştur besbelli.
(3) KAYNAK VE NİTELİKLERİ.
Sonradan ve bir amaçla uydurulduğu besbelli olan Semele ve Thebai hanedanından doğuş efsanesi, tanrının kaynaklarını açığa vuran anlatımlarda da tutarsız değişiklikler yapılmasına yol açmıştır. Dionysos Thebai'de Semele'den doğmuşsa, ta Hindistan ve Arabistan'dan gelişi ne oluyor? Çelişki şöyle çözümlenmiş: Yunanistan'da doğduğu halde tanrının Uzakdoğuya bir yolculuk yaptığı - turistik bir gezi gibi bir şey - sonra da asma kütüğü, şarap ve kendisine tapınanların alayıyla birlikte yurda döndüğü ve dışardan getirdiği bu armağanları kendi yurttaşlarına (Pentheus Dionysos'un teyze çocuğu olur) bin bir zorla benimsettiği anlatılıyor. Oysa Euripides'in tragedyasından da Dionysos'un asıl kaynağı açıkça ve bütün ayrıntılarıyla belli olmaktadır. Dionysos bir Lydia-Phrygia tanrısıdır, Homeros destanlarında düpedüz Asia diye anılan yöreden gelmedir.
Bakkha'lar korosunun İlk sözü "Asia topraklarından geliyorum" ve "Tmolos'uaştım" deyimi, tanrının kendini tanıtlamasına da tıpatıp uygundur: "Ben Lydia'nın altın ovalarından geliyorum". Daha sonra da Pentheus'la konuşurken, "Vatanım Lydia'dır" der Dionysos. Kılığı kıyafeti; tavırlarıyla bu bölgenin özelliklerini taşır da ondandır ki kadınca gördüğü bu tutumu yadırgar Pentheus. Şöyle der: "Yabancı bir sihirbazdan da bahsediyorlar; Lydia'dan gelmiş; kokulu saçları, sarı perçemleri, mor yanakları varmış; siyah gözlerinde Aphrodite'nin sihri parlıyormuş". Davul, dümbelek, tef ve flüt de Asya denilen bölgenin törelerindendir. Dionysos'un Manisa-Bozdağ-Sardes yöresiyle ilişkisi dram boyunca sık sık belirtilir: Dionysos şöyle der Bakkha'lara: "... Alın Phrygia'dan getirdiğimiz davulları, anamız Rhea ile benim için icat edilmiş olan davulları...", bu Rhea denilen tanrıça Manisa dağı eteklerinde kayaya oyulmuş heykeli bulunan Ana Tanrıçadan başkası değildir. Dionysos cümbüşleriyle Kybele'ninkilerin bir olduğunu Bakkha'lar da söyler (yukarda. "Ne mutlu yoluyla kutlayana/Kybele anamızın cümbüşlerini"). Kybele ve Dionysos dinlerinin özünde bulunan orgiastik coşku, kendinden geçme, vect karakteri her iki tapımda aynı simgelere, aynı davranışlara, araç ve gereçlere başvurulmasıyla da belirir, Bakkha'ların çılgınlığı Kybele törelerinde kendilerini hadım eden Pessinus rahiplerinin tutumunu andırır. Kaldı ki gene aynı yukardaki parçada geçen Korybant ve Kureta gibi deyimler Dionysos kültünü hem Kybele, hem de Girit'ti Zeus kültüne bağlamaktadır. Her üçünün de Anadolu-Girit kaynağından fışkırdığına hiç şüphe kalmamıştır (Kybele, Zeus).
Dionysos tanrının niteliklerini ele alacak olursak, iki büyük alan ve akımı kavradığı göze çarpar. İlkin bir doğa tanrısıdır, topraktan fışkıran bitkileri ve bu bitkiler arasında insanı en çok etkileyenleri, yaşamına yön verenleri simgeler. Kybele ve öbür doğa tanrıları gibi, doğayı en belirgin biçimlerle yansıtan dağlarda, ormanlarda, yabani hayvanlar ve yaratıklarla bir arada yaşar ve coşar gösterilir. Osiris, Adonis, Attis gibi doğanın mevsim mevsim değişmelerini de kişiliğinde simgeler. Dionysos her bakımdan doğaya çevriktir, ama onun simgelediği asıl büyük kuvvet doğanın kendisi değil, insanla doğa arasında bir ilişki, insanı doğanın sırlarına erdiren büyülü bir güçtür. Yunan dili bu güce eren insanın durumunu iki sözcükle yansıtmıştır: "Mainomai" ve "enthousiasmos". Doğa sırlarına ve gücüne ermek, yani tanrılaşmak, insan için ulaşımı en çok özlenen bir aşamadır. Dionysos bu ereğe varmanın yolunu herkes için ve kolay kolay açar: Bu yol şarap ve sarhoşluktur. Asma kütüğünün yeryüzüne yayılmasıyla uygarlığın buğdaydan sonraki aşaması gerçekleştirilmiş, ama insanlığın evresinde de yalnız tarımla açılamayan bir çığır açılmıştır, insan ancak şarabı elde ettikten sonradır ki, yaratıcılığın kökeninde bulunan değişim yapma gücüne kavuşmuştur. "Mainomai" de "enthousiasmos" da işte bu tanrıya erme, tanrıyla karışma ve tanrılaşma yetisini dile getirir. Adları "mainomaiden türemiş olan Mainad'lar bir çeşit çılgınlık içinde doğayı dolaşırlar, ama yaratıcılığın bu tanrısal soluğun dışarıya vurmasıyla elde edilebileceğini anlamıştır insan. Dionysos işte bu gerçeği, hem doğal, hem de doğaüstü bir olayı dile getirip
simgeler.
Dionysos'un öbür doğa tanrılarından daha etkili, dininin öbür sanat kollarından daha üstün, şiirin en insancası sayılacak bir yazın türü olan tragedyayı esinlemiş olmak bu tanrının bir tek tanrısal güç olarak değil de, kolektif bir güç olarak gerçekleşmesinden ileri gelir. Adından ya da adlarından da belli ki Dionysos bir değil, bütün bir insanlık halidir. Bu yüzden durgun değil, sürekli devinim, değişim halindedir, evrensel yaşamın özellikle insanın beden ve ruhu aracıyla yansıyıp oluşmasıdır. Bakkha'lar tragedyasında bu halin parlak bir belirtisi dile getirilmiştir: Dionysos hem tanrıdır, hem insan. Bakkha'lar yerine ve anına göre kadın kişiliğinden vahşi hayvana, yırtıcı azmana dönüşür, böylece gerçeğin gerçeküstüne ulaşması ve gerçeğe gerisin geri inmesiyle doğal bir kasırga olan hayatın dalgaları yansıtılmış olur. Bu dalgalanmanın insanlık dünyasında açtığı yaralar, yarattığı korkunç dramlar, facialar, afetler tragedya denilen o şaşırtıcı, tüyler ürpertici hayat aynasında görülür. Kişinin bilinçüstü ve bilinçaltına dek erişebilmesi bu tanrının etkisiyle olmuştur. Dionysos tanrının insana verdiği bu gücü akıl ölçüsüne vurup değerlendirmek Euripides'in "Bakkha'lar" oyununun belli başlı bir konusudur. Kaba aklı simgeleyen Pentheus, Bakkha'ların çılgınlığını bir ayıp, törelere ve ahlaka karşı işlenmiş bir suç sayar. Oysa tam tersine bu coşku insanı doğayla birleştiren, ona cenneti yeryüzünde yaratan bir mutluluktur. Asıl akıl yolu da bu mutluluğa erişmenin çarelerini arayıp bulmaktır. Bu gerçek "Bakkha'lar" tragedyasında kimi kez kâhin Teiresias'ın, kimi kez de Bakkha'ların ağzından şöyle dile getirilir:
Teiresias — Yalnız, ikimiz, doğru düşünüyoruz; ötekilerin akılları başlarında değil... En yüksek zekâların varacağı hikmet bile onlar karşısında âcizdir... Senin (Pentheus'un) sözlerinde sağduyudan eser yok... Senin alaya aldığın bu yeni tanrının Yunan dünyasınd ne büyük bir yer tutacağını anlatmaya benim gücüm yetmez. Delikanlı, insanlar için en başta gelen iki tanrı vardır: Biri Demeter tanrıça yahut toprak; ona dilediğin adı verebilirsin; ölümlülerin kuru yiyeceklerini veren odur. Öteki de Semele'nin oğludur ve Demeter kadar kudretlidir: Üzüm suyunu bulup insana veren odur. Bu içki dertlilerin derdini avutur; onu içenleri tanrı uykuya kavuşturur, onlara günlük üzüntülerini unuttutur. İnsanların dertlerine başka deva yoktur. Bu tanrı, insanların tanrıları memnun etmek için içtikleri şarabın kendisidir; bundan ötürü saadetimizi ona borçluyuz... Bakkhos'un sarhoşluğunda da, çılgınlığında da geleceği görme kudreti saklıdır... Azgın kadınları Aphrodite'ye iten Dionysos değildir. Bu itiliş onların tabiatında vardır; insanın tabiatında olan herşeydeyse, bir hikmet saklıdır".
Bakkha'lar korosu da şöyle ünler:
Bromios, mutlu tanrıların en mutlusu, Güzel celenkli şölenlerin bas tacı! Odur koroların başında koşan,
kaval sesleriyle sevinip coşan; odur tanrı sofralarında,
kederleri dağıtan,
akıncaşarap testilerinden
pırıl pırıl özü salkımın,
dağılınca insanlara uyku sarmaşıkla bezenmiş şölenlerde.
Zeus 'un oğlu Dionysos
düşkündür sevincine şölenlerin! Sever Dionysos Barış'ı,
insanları rahata kavuşturan, çocukları besleyip büyüten tanrıçayı. Odur veren zengine de, fakire de keder dağıtan şarabın ferahlığını. Sevmez Dionysos,
cömert günlerin, gecelerin
sevincine varamayan insanı.
Uyaklın dediklerine,
kapılma gurura ve derin düşüncelere; inan en basit halkın inandığına
onun yaşadığı gibi yaşa.
Bu sözlerden Dionysos dininin Euripides'in bu son tragedyasını yazdığı İ. Ö. V. yüzyılın sonlarında Yunanistan'da ne kadar yaygın ve tutunmuş olduğunu gösterir. Bütün insanlara seslenen Dionysos tapımı bir halk dini olmuştur. Kara kafalıların, Pentheus gibi yarım akıllı yobazların kovmaya uğraştıkları bu tanrı, bin bir işkenceyle daha da yücelttikleri bu ermiş ilkçağda İsa dinine örnek olmuştur ve tıpkı Meryem Ana nasıl Artemis'in ve Kybele'nin özelliklerini benimseyip tutunabilmisse, İsa da ancak Dionysos dinine sırtını dayayarak yayılabilmiştir geniş halk kitleleri arasına.
(4) ETKİSİ.
Dionysos dininden tragedyanın nasıl doğduğu,Dithyrambos denilen bu tanrıya
övgünün nasıl gelişip de akıllara durgunluk verecek bu şiir türünü ortaya çıkardığını anlatmak bu sözlüğün sınırlarını aşmak olur. Biz Dionysos tanrının mistik akımlar, tarikatlar üstündeki etkisi ve özellikle bunun Anadolu'da gelişen biçimi üstünde durmak istiyoruz. Bektaşiliğin ve günümüze dek yaygınlığını yitirmeyen başka tarikatların kaynağında ilkçağın Dionysos dini bulunduğu artık herkesçe görülen, ama daha etraflıca incelenmediği için büsbütün gün ışığına çıkmamış bir gerçektir. Halikamas Balıkcısı'nın ortaya attığı bir görüşe göre zeybekler, ilkçağdan kalma "İobakkhi" adlı bir topluluktan türemedir.