Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol, Zeugma arkeoloji kazılarını anlattı
2005 yılından bu yana sürdürülen kazıların başkan yardımcılığını üstlenen arkeolog Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol, Zeugma Antik Kenti'nin Fırat Nehri üzerindeki konumuyla Mezopotamya'ya geçit veren en önemli kavşaklardan birisi olduğuna dikkat çekti.
Fırat Nehri kıyısında yer alan ve "Çingene kızı" mozaiğiyle ünlenen Zeugma Antik Kenti'nde bu yıl yürütülen arkeolojik kazılarda mozaiklerin yanı sıra lejyon birliklerinin giysilerine ait bronz parçaları, gümüş ve demirden üretilmiş çeşitli buluntular, yüzükler, fibulalar, pişmiş topraktan seramikler, fildişi ve kemik iğneler, fresk parçaları gün yüzüne çıkarıldı.
Her yıl binlerce yerli ve yabancının ziyaret ettiği, dünyanın en büyük müzelerinden Zeugma Mozaik Müzesindeki pek çok mozaiğin çıkarıldığı Gaziantep'in Nizip ilçesindeki Belkıs Mahallesi'nde bulunan antik kentte Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutalmış Görkay ve ekibi tarafından 2005 yılından bu yana sürdürülen kazıların bu yılki etabı devam ediyor.
Kazı ekibi, 20 bin dönüm üzerine kurulu Zeugma Antik Kenti'nde "Mousalar Evi" olarak adlandırılan Roma villasındaki çalışmalarını sürdürüyor. Zaman zaman 40 dereceyi aşan sıcaklar altında yürütülen arkeoloji kazıları, bu yıl 18 Eylül'e kadar devam edecek.
Zeugma ne demek?
Kazı Başkan Yardımcısı ve Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zeugma Antik Kenti'nin Fırat Nehri üzerindeki konumuyla Mezopotamya'ya geçit veren en önemli kavşaklardan birisi olduğunu belirtti.
Bu özelliğiyle tarih boyunca siyasi, askeri ve ekonomik önemini sürdüren kentin, tarihi kaynaklarda Büyük İskender'in doğu seferi sırasında Fırat Nehri'ni geçmek için kullandığı yer olarak da geçtiğini ifade eden Erol, "Zeugma, Fırat Nehri'nin üzerindeki konumuyla Mezopotamya'ya geçiş veren, pek çok medeniyet için köprü, geçit işlevinde önemli bir Helen ve Roma kenti. Kent, Helenistik dönemde Seleukos Kralı 1. Seleukos tarafından 'Selevkia' adıyla kurulmuş. M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren burada bir Roma hakimiyeti var. Roma'yla birlikte kentin adı Zeugma olmuş. Zeugma köprü-geçit anlamına geliyor." dedi.
- Eski taş çağının izleri
Doç. Dr. Erol, Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırında yer alan kentin bu konumunu M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısına kadar koruduğunu ifade ederek kentin tarihinin erken paleolitik olarak da bilinen eski taş devrine kadar uzandığını vurguladı.
M.S. 253 yılındaki Sasani saldırılarıyla birlikte önemini yitiren kentteki ilk kazıların 1987'de Gaziantep Arkeoloji Müzesi başkanlığında yapıldığını, ardından 1990'da GAP kapsamında Birecik Barajı yapımının gündeme gelmesiyle kazılara hız verildiğini anımsatan Erol, 1992-1995 yılları arasında kurtarma kazıları yapıldığını, 2000'de baraj projesinin tamamlanmasıyla ivme kazanan kurtarma kazılarında bugün Zeugma Mozaik Müzesi'nde sergilenen çok sayıda mozaik, fresk ve birçok buluntunun gün yüzüne çıkmasına vesile olduğunu kaydetti.
Halen Prof. Dr. Görkay başkanlığında 2005'ten bu yana devam eden arkeolojik kazıların 8 Temmuz-18 Eylül'de yapıldığını aktaran Erol, 25 kişilik bir ekibin "Mousalar Evi" olarak adlandırılan Roma villasında çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.
Erol, "Geçmiş senelerde de çalıştığımız bir alan burası. Bu sene Roma evinin atriumunda yarım kalan çalışmalar tamamlanıyor. Bunun dışında çevre mekanlarda yer alan fresklerin restorasyonu ve konservasyonuyla ilgili işlemler yürütülüyor. Kazı evinde çıkarılan materyallerin değerlendirmesi restorasyonu çalışmaları da yapılıyor." diye konuştu.
- "Çingene kızına eş değer eserler bulunabilir"
Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol, Zeugma 20 bin dönüm alan üzerine kurulu bir kent olduğu için buradaki kazıların Efes Antik Kenti'nde olduğu gibi uzun yıllar devam edeceğini aktararak Erol, şunları kaydetti:
"Oradaki arkeolojik kazılar 100 yılı geçti. Burası da en az o kadar sürecek arkeolojik potansiyele sahip bir yer. Zeugma, Çingene Kızı mozaiğiyle ünlendi. Kentin daha kazılmayan bölümlerinde müzede sergilenen eserlerden daha güzel mozaikler, heykeller ortaya çıkabilir. Gelecekte açılacak mekanlarda da mutlaka 'Çingene Kızı'na eş değer veya rakip olabilecek mozaiklerin çıkmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Bizim kazdığımız alan kentin çok küçük bir bölümü. Burada arkeoloji kazılarında bizi en zorlayan şey çok yoğun bir dolgu tabakasının olması. Çünkü kent yamaca yerleştirilmiş. 13-14 metrelik bir dolgu tabakasını kaldırdıktan sonra ancak eserlere erişebiliyoruz."
Zuhal Kocalar - AA