Dravid dillerinin analizi için dilbilim, arkeoloji ve genetik el ele verdi
Dravid dil ailesine ait sağlıklı bir harita çıkartılabilmesi için; dilbilim, arkeoloji ve antik DNA genetiğinin ortaya koyduğu veriler derleniyor.
Bir dilin “eski” olduğunu söylendiğinde insanların bununla ne kastettiğini anlamak zordur. Uzun zaman önce doğmuş bir insan yaşlıdır, ancak bir dil konuşmacıları tarafından her nesilde yeniden yaratılır – bu yüzden her nesilde değişir.
Yine de, bir dil ailesinin yaşını belirlemek daha kolay. Doğası gereği, ilgili dillerden oluşan bir grup, nihayetinde ortak bir atadan gelir ve bu ortak ata, belirli bir zamanda var olmuş olmalıdır. Bu dil tabii ki de bir yerlerden gelmiş olmalıdır, ancak kendisinden daha önce gelenler için herhangi bir dilsel kanıtımız bulunmamakta.
Yakın zamana kadar, eski dil ailelerinin kaç yaşında olduğunu öğrenmek, uzmanların bilinçli tahminlerine dayanıyordu. Ancak, dilbilimdeki modern hesaplama yöntemleri artık dil ailelerinin yaşlarını daha kesin bir şekilde ortaya çıkarmamıza izin verebilir. Örneğin, bu yeni yöntemler, son zamanlarda Dravid dili ailesi için yeni bir yaş belirlenmesine izin verdi: 4.500 yıl.
19. yüzyılın ortalarından bu yana, Hindistan’daki 462 dilin çoğunun iki ana gruba ait olduğu kabul edildi: Dravid ailesi ve Hint-Avrupa ailesi. Hindistan’da bir milyardan fazla insan yaşıyor. Bunların yaklaşık %20’si Telugu, Malayalam, Tamil ve Kannada gibi bir Dravid dili konuşuyor. Bu arada, %75’i Hintçe, Pencap dili ve Urduca dâhil Hint-Avrupa dilini konuşuyor.
Her iki ailedeki bazı dillerin 2000 yıldan daha eskilere dayanan edebi gelenekleri var; diğerleri ise yazılı değiller. Dravid dili, ağırlıklı olarak alt kıtanın güney ucunda konuşulmaktayken; Hint-Avrupa dilleri kuzeyin çoğunu kapsamakta ve Avrasya’ya yayılmakta (İngilizce, Galce, Fransızca, Rusça, Yunanca ve Farsça da Hint-Avrupa dilleri).
Bu dillerin konuşmacılarının güncel konumlarına nasıl ulaştıkları ise insanlık öncesi tarihin kalıcı bir gizemi. Her disiplin bize hikâyenin sadece bir bölümünü anlatıyor.
Dilbilim ve arkeoloji ile ilgili göreceli araştırmalar birleştirildi
Elbette dilbilim, tarih öncesi hakkındaki iddialarında yalnız değil. Özellikle arkeoloji ve antik DNA genetiğinin geçmişte insan nüfusu hakkında bize anlatacak çok şeyi var. Ancak bu disiplinlerin her biri tarih üzerine sadece bir bakış açısı veriyor.
Dilbilim, bize kültürel geleneklerin aktarımı hakkında bilgi veriyor, ancak bu kültürleri aktaran insanların kim olduğunu söylemiyor. Genetik, insanları biyolojik kökenleri yoluyla onları izlememize olanak tanıyor, ancak bu insanların aynı bir gruba ait olup olmadıklarını söylemiyor. Arkeoloji, geçmişteki kültürlerden kalan maddi öğeleri, ancak bu kültürlerin ne olduğunu, nereden geldiğini ve kim olduklarını söyleyecek kadar ele alıyor.
Her bir disiplin bize hikâyenin sadece bir bölümünü anlatıyor. Ve bu yüzden tarih öncesinin en gerçek resmi, bu bağımsız kanıtların nirengisi ile oluşuyor.
Dravid dil ailesinin tarihini araştırmak ve bu nedenle, Dravid dillerini ve onların konuşmacılarını incelemek için dilbilim ve arkeoloji ile ilgili göreceli araştırmalar birleştirildi ve karşılaştırıldı.
Dravid dili için önerilen yaş – 4.500 yıl – Dravid dilinin dağılmasını, Güney Hindistan Neolitik’ine bağlayan arkeolojik hipotezlerle tutarlı. Bu, yaklaşık 5.000 yıl önce, Güney Deccan platosunda, yerel olarak evcilleştirilmiş ürünler ve hayvanlar için arkeolojik kanıtların bulunduğunu ve bu nedenle muhtemelen daha yerleşik bir yaşam tarzının ortaya çıktığı dönemdi. Bu yaşam tarzı, toplumlar ve çiftlik hayvanlarının güney, doğu ve kuzey yönlerine doğru hareket etmesi ile yayıldı ve değişti.
Dravid’in ortak dilsel atalarının, aynı zamanda, bugünün Dravid dilini konuşan nüfusunun çoğuna katkıda bulunan kültürlerin ve halkların dağıtımıyla aynı anda konuşulduğu anlamlıdır. Ancak makul bir hipotezin olması ispattan hala çok uzak.
Popülasyon genetiği, kültürel ve demografik değişimler
Ancak, elbette, genetikten daha fazla bilgi sağlamak mümkün. Hint nüfus tarihinin genetik olarak yeniden yapılandırılması, bugün Hintlilierin çoğunun “Kuzey Hintliler” (ANI) ve “Güney Hintililer” (ASI) şeklinde iki soy taşıdığını gösteriyor. ANI, Orta Asyalılar, Orta Doğulular, Kafkasyalılar (yani, Kafkasya halkları) ve Avrupalılar ile ilişkiliyken, ASI ise, altkıta dışındaki herhangi bir nüfusla yakından ilişkili değil. Her bileşenin gücü Hintli gruplara göre değişmekte. ANI, Hint-Avrupa konuşmacıları ve geleneksel olarak “daha yüksek” kast üyeliği ile ilişkilendiriliyor.
Diğer araştırmalar, ANI ve ASI atalarının karışımının 1.900–4.200 yıl önce meydana gelen nispeten yeni bir olay olduğunu gösteriyor. Hint tarih öncesindeki bu dönem, farklı gruplar arasında evlenmenin yaygın olduğu kültürel normlardaki değişimi de içeren büyük kültürel ve demografik değişimler ile belirleniyor.
Güney Hindistan Neolitik dönemi, yerel mahsullerin evcilleştirilmesiyle dikkat çekmekte ve bu ona kendine has bir karakter kazandırmakta. Bu, ASI’nin belirgin biçimde yerel, Dravid’in ise alt kıtada “yerli” olarak nitelendirilmesiyle eşleşmekte. Bu da, dil ailesinin 4.500 yıllık olduğunu bulmamızı kolaylaştırıyor.
Antik DNA’dan beklentiler fazla değil çünkü korunabilen DNA çok az
Yapılan çalışma, Dravid dil ailesinin tarihini bulmaya ve aynı zamanda ana dallarının zaman içinde nasıl geliştiğini tahmin etmeye odaklandı. Araştırmacıların yapmadığı ama gerçekten ilginç olan şey, sadece dil ailesinin tarihinin değil, ata dillerinin konumlarının yeniden yapılandırıldığı filografya. Bu, araştırmacıların Dravid’in vatanı ile Güney Hindistan Neolitikiği arasındaki bağı daha yakından değerlendirmelerini sağlayacak.
Böyle bir çalışma, binlerce yıllık kalıntılardan elde edilen antik DNA üzerindeki çalışmalarla birleştirilebilir. Güney Hindistan Neolitik döneminde yaşayan insanların Antik DNA’sı bize Güney Hindistan’da tarım geliştiren insanların kökenini anlatabilir. Dilbilimdeki filocoğrafik analizler ile üçgenleme, bu insanların Dravid dili konuşmacıları olma ihtimalleri hakkında bizi bilgilendirebilir.
Ne yazık ki, Hindistan’daki kullanılabilir antik DNA’yı açığa çıkarmak için mevcut beklentiler, tropik iklim nedeniyle korkunç derecede az. Ancak antik DNA’yı çıkarma teknikleri hala yeni olduğundan, gelecekte disiplinler arasında heyecan verici yeni bağlantılar umut edilebilir.
Michael Dunn - Annemarie Verkerk / The Conversation. (Çeviri: Asena Esen Kaya - Arkeofili)