Elazığ Değirmenönü tümülüsü
Kültür ve Turizm Bakanlığınca 3 yıl önce tescillenen Mastar Dağı eteklerindeki Değirmenönü tümülüsünde Fırat Üniversitesinden 12 kişilik ekip yüzey araştırması yaptı
Elazığ'da Mastar Dağı eteklerinde Roma dönemine ait olduğu tespit edilen Değirmenönü tümülüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2017 yılında tescillenerek, koruma altına alındı.
Mastar Dağı eteklerinde Fırat Nehri Havzası ve Uluova'ya hakim bir konumda yer alan, 20 metre yüksekliğinde, 50 metre çapındaki tümülüs yığma taşlardan oluşuyor.
Fırat Üniversitesi (FÜ) Arkeoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Abdulkadir Özdemir başkanlığındaki 12 kişilik ekip, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni doğrultusunda tümülüsün bulunduğu alanda "prehistorik dönem arkeolojik yüzey araştırması" yaptı. Araştırma sonucu Değirmenönü tümülüsünün, doğusundaki bir tepenin zirvesinde yeni keşfedilen ve Roma dönemine tarihlendirilen kale kalıntıları ile bağlantılı olduğu tespit edildi.
Bundan yola çıkılarak Değirmenönü tümülüsünün krala ya da kraliyet ailesine ait olabileceği sonucuna varan araştırma ekibi, tarihe ışık tutacak tümülüsün gizeminin ortaya çıkarılması amacıyla arkeolojik kazı yapılması için çalışma başlattı.
- Tümülüsün soylu bir kişiye ait olduğu tahmin ediliyor
Özdemir, kentin tarihi zenginliklerini tespit etmek amacıyla prehistorik dönem arkeolojik yüzey araştırması yaptıklarını söyledi.
Bölgede yaptıkları kapsamlı araştırmanın sonucunda Değirmenönü tümülüsünün doğusunda Mastar Dağının zirvesine doğru yeni kale kalıntıları keşfettiklerini ifade eden Özdemir, "Değirmenönü deresi ile birbirinden ayrılan kale ve tümülüsün aynı dönemde yapıldığı anlaşılmıştır. Kalenin Horosan harcıyla inşa edilmiş sur duvarları ve burçlarının temel seviyeleri korunurken, duvar yıkıntıları da görülmektedir. Kalenin güneyindeki tepede yer alan, Fırat Nehri ve Uluova'ya hakim bir noktada konumlandırılan tümülüsün kalenin kralı veya kraliyet ailesinden soylu bir kişiye ait olduğu tahmin ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kralın ölümünün ardından hakim bir noktaya mezarının inşa edildiği ve üzerinin yaklaşık 20 metre yükseklikte ve 50 metre çapında yığma taş ile konik biçimde kapatıldığının anlaşıldığını aktaran Özdemir, Roma Dönemi'ne tarihlendirilen kalenin sur duvarlarının örgü taşlarıyla, tümülüsün üzerini kapatan yığma taşların bire bir aynı olduğunu, dolayısıyla Roma Dönemi'ne tarihlenmesi gerektiğini kaydetti.
- Defineciler kaçak kazı yapmış
Özdemir, yüzey araştırması kapsamında incelenen tümülüsün defineciler tarafından yapılan kaçak kazılar sonucu tepe noktası formunda bozulmalar görüldüğünü ancak üzerinin tonlarca yığma taşla örtülü olmasından dolayı mezara ulaşılamadığını tespit ettiklerini bildirdi.
Asırlar öncesine ışık tutan tümülüsün arkeolojik kazı çalışması ile bir an önce turizme kazandırılması gerektiğini ifade eden Özdemir, "Nasıl ki Mısır'da krallar kendileri için büyük devasa mezar odaları, piramitler yaptırmışsa buradaki kalede yaşayan insanlar da kendi kralları veya kraliyet ailesi için tümülüs yapmış." dedi.
Özdemir, kalenin yerinin stratejik açıdan öneminin kralının da önemli bir şahsiyet olduğuna işaret ettiğini aktardı.
Doğal sebeplerden büyük bölümü tahrip olan kalenin sadece temel kalıntılarının görülebildiğini anlatan Özdemir, "Tümülüsler soylu kişiler için yapılıyor. Tümülüs üzerinde çok fazla kaçak kazı ve defineci çukurları bulunmakta. O yüzden ilgili kurumlarca burada arkeolojik kazı yapılarak mezar odası ve hediyeler çıkartılıp, ilgili müzeye teslim edilerek bölge arkeolojisine, kültürüne ve turizmine kazandırılmalı." diye konuştu.
- Piramitleri andıran görüntüsüyle ilgi çekiyor
Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Cografya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Şengün ise tespitleri sonucu Roma Dönemi'ne ait olduğunu düşündükleri kalenin, büyüklüğü, piramitleri andıran görüntüsü ve Keban Baraj Gölü manzarasıyla ilgi çektiğini belirtti.
Kalenin ve tümülüsün bölge turizmi açısından önemli olduğunu ancak kalenin maalesef yok olma noktasına geldiğini aktaran Şengün, "Coğrafi açıdan oldukça önemli bir konumda yer alıyor. Bu bölge geçmişte çok yoğun olarak kullanılmış. İnsanların bu bölgede çok uzun zamanlar yaşadığına dair izler mevcut." şeklinde konuştu.
AA İsmail Şen