Erken Osmanlı havzasında Leblebici Hisar ve Lefke Kalesi'nin yeri aranıyor
Grekçe ve Latince yazıtlar üzerinde yapılan epigrafik çalışmalar ışığında Bilecik'te başlatılan arkeolojik yüzey araştırmalarında Roma çağından Erken Osmanlı'ya kadar arkeolojik veriler değerlendirilerek, Bizans ve Osmanlı tarihinin kayıp sayfaları tamamlanmaya çalışılıyor. Araştırmaların geldiği noktada, Leblebici Hisarı, Lefke Kalesi ve Osman Bey'in Yenişehir civarında Samsa Çavuş'a verdiği kalenin yeri tespit edilmeye çalışılıyor.
Arkeolog, tarihçi ve eski çağ bilimcilerinden oluşan 6 kişilik ekibin, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Bilecik'in Osmaneli ilçe merkezi ile İznik-Mekece yolu arasında kalan bölgede 2012 yılından bu yana sürdürdüğü arkeolojik yüzey araştırmalarında Leblebici Hisarı, Lefke Kalesi ve Osman Bey'in Yenişehir civarında Samsa Çavuş'a idaresini verdiği kalenin izleri bulunmaya çalışılıyor.
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Sami Öztürk, İstanbul Üniversitesinden araştırma görevlisi Dr. Hazel Deniz Toktay, Koç Üniversitesinde doktorasına devam eden Ezgi Demirhan Öztürk, Marmara Üniversitesinden yüksek lisans öğrencileri Ümit Necip Oral, Ulaş Yalvaç, Uzay Can Ardal ve lisans öğrencisi Mücahit Kaya ile Düzce Konuralp Müzesinde bakanlık temsilcisi Cihat Topoz'dan oluşan ekip, Lefke Kalesi'nin bulunması için detaylı taramalşarı sürdürüken, Leblebici Hisarı ile Osman Gazi'nin Samsa Çavuş'a idaresini verdiği kalenin kalıntılarına da ulaşmayı hedefliyor.
Osmaneli Belediyesi'nin de desteğiyle, küresel konumlama ağı CORS cihazıyla coğrafi belgeleme ve manyetik taramalar gerçekleştiren ekip üyelerinden Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Sami Öztürk, 2010 yılında Grekçe ve Latince yazıtlar üzerine çalışmalara başlandığını, bu süre zarfında yayımlanmayan 500'den fazla yazıta ulaşıldığını belirterek, "Yazıtlar sayesinde bölgede adı bilinmeyen Roma, Bizans ve Erken Osmanlı dönemine ait yerleşimler, yollar ve köprüler keşfedildi. Ulaştığımız, antik yerleşim isimleri ve bulduğumuz mil taşları, bölgede başka çalışmalar yapmamızı gerektirdi. Bakanlıktan arkeolojik çalışma için izin aldık. Bu çalışmayı daha önce bulduğumuz epigrafik verilerle bir bütün haline getirmeyi amaçladık. Roma çağından Erken Osmanlı'ya kadar arkeolojik veriler üzerine bir çalışma yapıyoruz." dedi.
Öztürk, bölgedeki tarihi unsurları esas aldıklarını dile getirerek, Bilecik'teki yakın dönemlerde kurulmayan bütün köylerin antik yerleşimlerin üzerinde ya da civarında olduğunu tespit ettiklerini anlattı.
Selçik köyü civarındaki köprüyü, üzerindeki monogramdan dolayı "Mauricius Köprüsü" olarak adlandırdıklarını ifade eden Öztürk, "Köprünün ayakları iki tarafında da karadan çok yüksekte. Bunları hesaplayabilmek için CORS cihazına ihtiyacımız vardı. Ayakları arasındaki ölçümleri çok net olarak yaptık ve bunları coğrafi bilgi sistemi olarak yerleştiriyoruz. On-line veri tabanlarını da açık olarak kamuya sunacağız." diye konuştu.
Doç. Dr. Öztürk, çalışmalarda ulaştıkları veriler sayesinde önemli bir aşama kaydettiklerini vurguladı.
Bundan sonraki hedeflerine değinen Öztürk, şu bilgileri paylaştı: "Erken Osmanlı'da özellikle Osman Gazi'nin Leblebici Hisarı olsun, Lefke Kalesi olsun ve Samsa Çavuş'a verdiği kalelerle ilgili bu çalışmalar neticesinde kafamızda birtakım fikirler oluşmaya başladı. Tabii ki daha önceki çalışmalarımın katkısıyla. İnşallah birkaç sene içinde buralarla ilgili 'Şurası Leblebici Hisarı', 'Burası Lefke Kalesi' diyebileceğimiz verilere ulaşıp kamuoyuyla da paylaşmış olacağız. Çalışmalarımız bilimsel açıdan önem arz ediyor. Birincisi buranın bir kültür envanteri çıkmış olacak. Kalelerin, höyüklerin, tümülüslerin ve köprülerin hepsi belgelenmiş olacak. Bizden sonraki çalışmacılar için de büyük bir kolaylık olacak. İkincisi burada insanlar Erken Osmanlı'ya ait izlerin varlığından haberdar olup en azından doğru bilgiye sahip olacaklar. 'Lefke Kalesi' diye gösterildiği zaman tabelada bir yer olacak. 'Leblebici Hisarı' denildiği zaman insanlar orayı bulacak. Akabinde yerli ve yabancı turistler için burası uğrak noktası haline gelebilir. En azından bu kültür varlığını hem kamuoyuna hem bilim dünyasına hem de turizme kazandıracağımızı düşünüyoruz."
Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin de ilçenin konumu itibarıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmış çok eski bir yerleşim yeri olduğunu belirtti.
Tarihi eserleri gün yüzüne çıkarmak ve turizm değerleri haline getirmek için üniversitelerle çalışmalarının sürdüğünü dile getiren Şahin, şunları kaydetti:
"Marmara Üniversitemizin kıymetli hocaları ilçemizde tarihi çalışmalar yapıyor. Bununla birlikte Osmaneli'de var olan mezar taşlarından yola çıkarak gerçek tarihini tam olarak ortaya koymaya çalışıyorlar. Tarihi köprüler üzerinde çok iyi çalışma yürütüyorlar. Şu ana kadar tespit edilen 7-8 köprünün kalıntılarını görüyoruz ki bunlardan Roma köprüleri çok önem kazanıyor. Araştırma başkanı hocamız bunlardan birinin restorasyonuna başlanacağının müjdesini verdi. Bu durum ilçemize turizm yönünde çok olumlu etki yapıyor. İlçemizin tarihi değerlerini ve konumunu ortaya çıkardıkça Osmaneli'ye gelen turist sayısında da artış olmaya başladı. İnşallah ortaya çıkaracağız bu turizm değerlerini halkla buluşturabiliriz."