Anasayfa / Arkeoloji / Ortadoğu

Ermenistan’da bir mezarda iki iskelet ve 3 altın kolye bulundu

Polonyalı ve Ermeni arkeologların yer aldığı kazı ekibi, Ermenistan’ın Metsamor antik alanındaki arkeoloji kazılarında içinde iki iskelet, 3 altın kolye, çok sayıda seramik ve ünik bir de şişe bulunan bir mezar ortaya çıkardı.

 

Metsamor antik alanı, Ermenistan topraklarında bilinen en eski altın mücevherlerin bulunduğu kazı alanı,

Ermeni Yaylaları’nda ve Antik Yakın Doğu’da MÖ V-I yüzyılın en çok çalışılan arkeolojik alanlarından Metsamor; Tunç-Demir Çağı yerleşimini (kale, şehir bölgeleri ve göksel gözlem platformu) ve mezarlığı içeriyor. Arazi alanı 200 hektarı aşıyor. Site, Taronik idari bölgesinde, Erivan’ın yaklaşık 35 kilometre batısındaki Ararat ovasında yer almaktadır.

Son olarak Polonyalı ve Ermeni arkeologların yer aldığı kazı ekibi, Ermenistan’ın Metsamor kentindeki arkeoloji kazılarında içinde iki iskelet ve 3 altın kolye bulunan bir mezar ortaya çıkardı.

Keşif bir cist mezarıydı. Toprağa kazılmış ve büyük taşlarla kaplanmış oda mezarda  iki iskelet ve 3 altın kolye, bir düzine kadar tam seramik kap ve ünik bir fayans şişesi ve  ahşap bir mezar yatağı kalıntısı buldular.  Şişe bölgede yapılmamıştı. Araştırmacılara göre, Suriye-Mezopotamya sınır bölgesinden getirilmiş olması muhtmeldi.

İskleletlerin kemikleri iyi korunmuştu. 30 ila 40 yaşları arasında öldüğü tahmin edilen her iki iskelet de bacakları hafifçe çömelmiş şekilde gömülmüştü.

Kazı Alanı Başkanı Varşova Üniversitesi Arkeoloji Fakültesi’nden Profesör Krzysztof Jakubiak;  “Ölümleri bizim için bir gizem, nedenini bilmiyoruz, ancak her şey aynı anda öldüklerini gösteriyor, çünkü mezarın yeniden açılmasının izleri yok

Profesör Krzysztof Jakubiak, bunun eşsiz bir bulgu olduğuna inanıyor çünkü çok zengin donanımlı mezar soyulmadı. Arkeologlar mezarın içinde yüzden fazla boncuk ve altın kolye keşfettiler. Bazıları Kelt haçlarına benziyor. Ayrıca çok sayıda carnelian kolye vardı.

Arkeologlar, katmanda hiçbir yazılı metin ve bilinen kültürlere ait karakterisk bulgu bulamadıkları için MÖ 2. binyılın ikinci yarısında hangi kültüre ait insanların yaşadığını bilmiyorlar.  

Jakubiak: “Ama çok büyük bir yerleşim yeriydi. Büyük taş bloklardan yapılmış surlar bile günümüze kadar gelmiş, tepedeki sözde kaleyi çevrelemiştir. MÖ 2. binyılın sonunda bölgede önem ve büyüklük bakımından karşılaştırılabilecek başka bir yerleşim yeri yoktu.” diyor.