Gaziantep'te 2. Uluslararası Yesemek Sempozyumu başladı
Gaziantep Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin, Yesemek'in eski ön Asya'nın en büyük taş ocağı ve heykel atölyesinden biri olduğunu, bu açıdan önem taşıdığını söyledi.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Yesemek Sempozyumu başladı.
Yesemek Alan Yönetim Başkanı Ali Zafer Okuducu, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mavera Kongre ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada, Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi ile ilgili arkeolojik kazıların Alman bir heyet tarafından 1888 yılında başlatıldığını söyledi.
Araştırmalarda arkeologlar Refik Duru, Bahadır Alkım ve İlhan Temizsoy'un ciddi emeklerinin olduğunu aktaran Okuducu, buranın 2012'de UNESCO'nun geçici miras listesine alındığını anımsattı.
KUDEP tarafından Yesemek ile ilgili saha çalışmaları yapıldı
Yesemek'in tanıtımı için yürütülen çalışmalara değinen Okuducu, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan KUDEP tarafından Yesemek ile ilgili saha çalışmaları yapıldığını anlattı.
Okuducu, şu bilgileri verdi: "Alanda bulunan heykellerin yerleri belirlendi, numaralandırıldı, envanter çalışması yapıldı. 518 eser yerinde belgelendi. Jeolojik araştırmalar başlatıldı. Tüm bunların yanı sıra Yesemek halkıyla da görüşülerek projeler hakkında bilgi verildi. En büyük paydaşlarımız onlar olduğu için fikirlerini aldık. Sonrasında bölgeye yakın 4 üniversitenin arkeoloji bölümü öğrencileriyle 3 günlük kamplar düzenledik. Hocalarımız, Yesemek hakkında bilgiler verdi. Bu öğrenciler de burada yaşayan halkla anketler yaptı. Biz de bu anketler doğrultusunda çalışmalarımızı yönlendirdik."
Prof. Dr. Atilla Engin: Eski ön Asya'nın en büyük taş ocakları ve heykel atölyelerinden biri
Gaziantep Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin de şunları kaydetti: "Yesemek, eski ön Asya'nın en büyük taş ocakları ve heykel atölyelerinden biri. Belki heykel okuluydu. Bu anlamda önemli bir kültür varlığı. 2012 yılında UNESCO geçici miras listesine alınması da bizi çok mutlu etti ama bunların yanı sıra yerel anlamda korunması biz arkeologları daha da mutlu ediyor. Kültür varlıkları insanlığın geçmişine ait değerlerdir. Saygıyı ve korunmayı hak ederler. Geçmişin yanı sıra gelecek nesillere de saygının gereği olarak korumak, yaşatmak gerekiyor."
Akademisyenlerin, arkeologların katıldığı sempozyum, sunumlarla ve oturumlarla yarına kadar sürecek.
Feride Pelin İnal- AA