Anasayfa / Kütüphane / Sözlük

Gladyatör Gladiator

Gladyatör Gladiator nedir?

 

1. Gladyatör - Gladiator: Antik Roma amalarında vahşi hayvanlar veya insanlar ile ölümüne dövüşen kişiler.

Gladiator dövüşleri Roma’da ilk kez M.Ö. 264 yılında Decimus Iunius Brutus tarafından ölen babasının onuruna düzenlenmiştir.

Kanlı gösteri üç çift köle arasında bir pazar alanı olan Forum Boanum’da yapılmıştır.

İlk gladiator dövüşleri (munus) son derece basitti ve dinsel bir seremoni olarak görülmekteydi.

Daha sonraları bu gösterilerin yerini munera almıştır. 

Dövüşleri munearius ismi verilen kişiler düzenlerdi. Her yılın Aralık ayında düzenlenen ve günlerin kısa olması nedeniyle, gece de süren ve arenanın kandiller ile aydınlatıldığı gladiator dövüşlerine munera quaestoria denmekteydi. Prensipte herhangi bir kişinin munus düzenleyebilmesine engel yoksa da, genellikle gösterinin ardından izleyiciler için görkemli bir ziyafeti içeren oyunları sahnelemenin yüksek maliyeti, yalnızca zengin olanların ev sahipliği yapmalarına olanak tanımaktaydı. Bu ziyafetlerde yalnızca en güzel ve en egzotik yemekler sunulurdu. Giriş yemeği olarak; marul ve pırasa, arkasından da yumurtalar ile süslenmiş salamura ton balığı verilmekteydi. Sonraki yemekler ise daha çeşitlilik gösteriyordu. Bunlar arasında domuz memesi, yaban tavuğu, çiftlik tavuğu, erkek domuz, antilop, yaban tavşanı, ceylan ve hatta flamingo vardı.

Gladiator olacak kişiler, suçlular veya köleler arasından seçilirdi. Bu kişiler katı bir disiplin altında yaşarlardı. Gladiator okulundaki (ludus) eğitimini tamamlayarak yasal gladiator olan kişiye gladiator legitimus, belli bir ücret karşılığında arenaya çıkarak dövüşen bir Romalı’ya ise gladiator sestertiarius denmekteydi.

Silahları ya da dövüşme şekilleri açısından farklı gladiator grupları vardı, bunlar;
 

Samnites: Orta İtalya’daki Samnium bölgesinde yaşayan savaşçı Samnit kavmi ile Romalılar arasında uzun süren savaşlar sırasında esir alman samnitler, kendi giysi ve silahları ile arenalarda dövüştürülmüşler ve böylece ortaya bu gladiator tipi çıkmıştır. Samnitlerin en ilginç yanları, giydikleri giysileri ve kullandıkları silahların ağır olmasıdır. Samnitler uzun, dar ve dikdörtgen şeklinde bir kalkan (scutum), kısa bir kılıç (gladius), bazen bir mızrak (hasta) taşırlar ve kendilerine heybetli bir görünüm vermek için yüksek sorguçlu bir miğfer (galea) giyerlerdi. Ayrıca aya bileğinden dize kadar yükselen koruyucu zırh (ocrea) ile bellerine bir kemer (balteus) takarlardı. 

Suhligaculum: Bu gladiator türünün kısa önlükleri vardı. Bacaklarını koruyan, kumaş ya da deriden yapılmış bantlar (fasciae) ile kollarını koruyan ve yine bantlardan oluşan, çevresi metallerle süslü olan (manicae) bantlar karakteristik aksesuarlarıydı. Secutor Aslında samnit olan, ancak İmparator Caligula (M.S. I. yüzyıl) zamanından itibaren secutor olarak anılan bu gladiatorlar, alışılmış samnit silahları ile dövüşmekteydiler.
Secutorlar genellikle retiarius ismi verilen gladiator türü ile dövüşürdü. Bu nedenle onlara contraretiarius da denmiştir. Secutorların karakteristik giysileri; miğfer (galea), kısa kılıç (gladius), kalkan (scutum) ve zırh (ocrea) dır.
 

Hoplamachus: Daha çok thrax türü gladiatorlara karşı dövüştürülen ve samnit silahları kullanan gladiator türü.
Provocator Cicero’nun yaşadığı M.Ö. I. yüzyıldan sonra ortaya çıkan ve bir kılıç türü olan spatha kullanan gladiator. Bu gladiatorlar ayrıca, scutum ve ocrea da kullanırlardı. Bazı araştırmacılar ise; provocatorların yalnızca venatiolarda vahşi hayvanlara karşı dövüşen gladiator türü olduklarını ileri sürmüşlerdir.
 

Retiarius: Secutorların rakibi olarak dövüşen bir gladiator türü. Bu gladiatorların en belirgin özellikleri bir ağ (iaculum) ile üç dişli bir mızrak (trident) kullanmaları idi.
Iaculumun bir ucu gladiatorun sağ elinde bulunur, diğer ucu ise kemerine bağlanırdı. Üzerlerine yalnızca ince bir tunica giyerlerdi. Bu gladiatorların asıl hedefleri, rakibine fazla yaklaşmadan ağını atmak suretiyle onu yakalamaktı. Ancak her karşılaşmada ağ kullanmadıklarını ve değişik kılık ve silahlarla dövüştüklerini, bazen mızrak ya da kılıç ve kama kullandıklarını bazı betimlemelerden anlamaktayız. Karakteristik aksesuarları; subligaculum, balteus ve manicaedir. Ancak bu gladiatorlar manicaeyi sol kola takarlardı. Miğfer kullanmazlar, başlarını ve sol omuzlarını, sol omuza taktıkları metal sica yerine gladius kullanan gladiatorlar da olmuştur. Bundan başka karakteristik aksesuarları; galea,manicae, balteus, subligaculum, ocrea ve fasciaedir.

Gallus: Gallialı anlamına gelmektedir. Bu da, bu gladiator türünün Gallia’yı fetheden Caesar döneminde (M.Ö. I. yüzyıl) ortaya çıktığını düşündürmektedir. İmparatorluk döneminde ortaya çıkan ve murmillo ismi verilen gladiator türünün aslında gallus ile özdeş olduğu ileri sürülmektedir. Ancak gallus sözcüğü ortadan kalkmadığı gibi zaman zaman da murmillo ile yan yana kullanılmıştır. Murmillo bir balık (mır mır balığı) ismidir ve bu gladiatorların miğferlerinde de balık betimlemesi yer almaktadır. Murmillonun asıl rakibinin retiarius olduğu düşünülmektedir. Zira murmillo bir balığı, retiarius da dövüş sırasında ağ kullandığından balıkçıyı simgelemektedir. Ancak murmillonun thrax ve provocator ile de dövüştüklerine dair betimlemeler vardır. Karakteristik aksesuarları, kesin olmamakla birlikte ellerinde bir tür kalkan (murmillonicum scutum) bulunmaktadır. Onları diğer gladiatorlardan ayıran en belirgin özellik, sadece ayak bileklerini örten fasciaeleridir. Sade ve siperliksiz bir miğfer giyerler ve küçük bir önlük (subligaculum) takarlardı.

Dimachairus: Bu gladiator türü ile ilgili bilgimiz çok azdır. Ancak machaira sözcüğü Yunanca’da kılıç anlamına geldiğinden, bu gladiator türünün kılıç kullandığı düşünülebilir.

Equites (Hippeus): Yunanca ve Latince isimlerinden bu gladiatorlerin at sırtında dövüşen gladiatorlar olduklarını anlıyoruz. Bu tür gladiatorlar yalnızca kendi aralarında teke tek ya da grup (turma) olarak karşılaşırlardı. Bu atlı gladiatorlar tunica giyerler, başlarında siperli bir galea ve sağ kollarında manicae taşırlardı. Ellerinde bir hasta ile saldırıya geçer ve kendilerini küçük bir parma ile korurlardı.

Laquearius: Bu tür gladiatorlar retiariusları anımsatır. Ayakları ve başı çıplaktır. Sol omuzlarında bir galerus taşırlar. Karakteristik aksesuarları laqueus ismi verilen bir tür kementtir. Dövüş sırasında kementi rakibinin boynuna geçirmeye çalışarak sağ eldeki bastona benzer bir sopa ile rakiplerine vurmaya çalışırlardı.

Scissor: Latince’de bölen, doğrayan anlamına geldiği için, bu gladiator türünün bazı kesici silahlar ile dövüştükleri düşünülebilir.

Andabata: Bu gladiator türü hakkında fazla bir bilgimiz bulunmamaktadır. Ancak andabataların cataphracti ismi verilen askerler gibi zırhlı giysileri olduğu sanılmaktadır. Bu gladiatorların, gözlerini kapatan bir miğfer giymeleri ve rakiplerini görmeden dövüşmeleri en ilginç yanlarıydı. Cumhuriyet döneminden sonra bu gladiator türü muhtemelen ortadan kalkmıştır.

Veles: Bu gladiatorlar ile ilgili bilgimiz fazla değildir. Ancak ismini Roma ordusundaki hafif silahlı bir asker türünden (velites) almıştır. Hasta amentata ismi verilen son derece hızlı giden bir mızrak türü kullanıyorlardı. Bu mızrağın ortasında elle tutmak için deriden yapılmış bir ilmek yer almaktaydı.

Sagittarius: İsmini Latince’deki sagitta (ok) sözcüğünden alan bir gladiator türüdür. Bu gladiatorların birbirlerine ok atarak dövüştükleri sanılmaktadır. Bu gladiatorların bellerinde kalın bir kemer ile kollarında kolluk bulunmaktaydı.

Essedarius: Haklarında çok az bilgi olan bu gladiatorlar, esseda olarak isimlendirilen iki tekerlekli savaş arabaları ile dövüştükleri için bu ismi almışlardır.

Paegniarius: Gladiator dövüşleri öncesinde veya arasında arenaya, çıkarak bazı gösteriler yapan kişiler. Ellerinde öldürücü olmayan silah taşırlardı. Çoğunlukla, birbirlerini baston şeklindeki sopa ve kamçılar ile dövmekte ve kendilerini minyatür bir kalkan ile korumaktaydılar. Bu gösterinin (ludus meridianus) amacı, gün boyu süren kanlı ve ölümcül gösterileri izleyen seyircileri sakinleştirmekti. Bu kişiler, gladiator oyunları sırasında verilen aralarda seyircileri eğlendiren palyaçolar da olabilmekteydi.

Venator: Yukarıda bahsedilen her bir gladiator türü arenalarda vahşi hayvanlarla dövüşebilirdi. Bu gösterilere de venatio denmekteydi. Venatorlar hayvanlarla dövüşürken venabulum ismi verilen, demir uçlu mızrağa benzer bir silah kullanırlardı. Vahşi hayvanlarla dövüşmek üzere arenaya çıkarılan bir secutor ise, bu gladiator türü aynı zamanda venator ya da bestiarius diye anılmaktaydı. Mahkeme kararı ile arenada vahşi hayvanlarla dövüştürülen mahkumlara silah verilmez ve elleri kolları bağlanırdı. Gladiatorlara bazı onursal unvanlar verildiği bilinmekledir, bunlar: Gladiator okullarında görev yapanlara verilen unvanlar, onların kazandıkları dövüş sayısına göre belirlenmekteydi. İlk kez arenaya çıkan gladiatora deneyimsiz, acemi anlamında tiro denirdi. İlk dövüşte başarılı olan ya da kazanamadığı halde hayatı bağışlanan bir gladiator ise artık deneyimli sayılarak kendisine veteranus denirdi. Belli bir ustalık ve deneyim kazanmış olan gladiatorlara rudis isimli tahta bir kılıç hediye edilerek kendilerine de rudiarius ismi verilirdi. Bir rudiarius olan gladiator artık gladiator okulunda (ludus) eğitmenlik yapabilmekte ve bir süre sonra en yüksek mevki olan doctor unvanını alabilmekteydi. Rudiarius unvanını kazanmış gladiatorlar arasında da bazı onursal unvana sahip kişiler bulunmaktaydı. Bir ludusta en ustaca kılıç kullanan gladiatora primus palus, prima rudis veya summa rudis denirdi. İkinci derece usta olanlar ise; secundus palus veya secunda rudis olarak isimlendirilmiştir. Çok sayıda galibiyeti olan gladiatora palus tertius denmekteydi. Kemik, fildişi veya metalden yapılmış, gladiator isimlerinin yazıldığı thesserae gladi-atoriae ismi verilen etiketlerin amphitheatrumlann duvarlarına asıldıkları düşünülmektedir.

Gladiator dövüşlerinden önceki akşam, ertesi gün arenaya çıkacak olan gladiator için verilen akşam ziyafetine cena libera denirdi. Bu ziyafet sırasında birçok gladiator, ertesi gün ölme olasılığına karşı, eş ve çocuklarını bir arkadaşına emanet ederdi. Gösteriler, gladiatorların arenada toplu yürüyüşü ile başlar; dövüşler ahşap kılıç ve mızraklarla yapılan gösteri niteliğinde bir dövüşle (prolusio, praelusio) açılırdı. Dövüşün başlatılması bir boru sesiyle verilmekteydi. Bu gösteriler sırasında bazı trompet türleri (tuba, lituus, cornu), flüt (tibia) ve org (hydraulus) çalınmaktaydı. Bazen yaralı rakipler birbirlerine karşı üstünlük sağlayamayabilirdi. Çok uzun süren böyle dövüşlerde her iki gladiatorun de affedilmesi istenebilirdi. Bazen bu istek kabul edilmekteydi. Ancak halk bazen dövüşün sürmesini isteyebilirdi. O zaman bu gladiatorlar, ilk dövüşünde başarısız olup da hayatı bağışlanmış ve suppositicius ismi verilen diğer gladiatorlarla dövüştürülebilirdi. Rakibinin insafına kalmış yaralı gladiator halktan bağışlanmasını isteyebilirdi ve bunun için de işaret parmağını havaya kaldırırdı. Çünkü Cumhuriyet döneminin sonlarında, gösteriyi düzenleyen kişi tarafından gladiatorun affedilmesi ya da öldürülmesi kararı halka bırakılmıştı. İzleyiciler gladiatorun bağışlanmasını istiyorlarsa mendillerini sallarlar, ölmesini istiyorlarsa başparmaklarını yere doğru çevirirlerdi. Seyircilerin sık sık öldür, gırtlağını kes şeklinde bağırdıkları olurdu buna iugula denirdi. Diğer yandan, ordinarius olarak isimlendirilen gladiatorların dövüşlerinin kısa sürmesi halinde, halkın tepkisini çekmemek için, yedekte bekletilen diğer bazı gladiatorlara (postulaticius) gösteri yaptırılırdı. Gösteri aralarındaki boşlukları doldurmak amacıyla bazı eskrim gösterileri yapılırdı, ancak öldürücü silah kullanılmazdı. Paegniariuslar tarafından yapılan ve prolusio ismi verilen bu gösterilerde daha çok amatör gladiatorlara yer verilirdi.

Başarılı gladiatorlara verilen en önemli ödül olan palmiye veya hurma yaprağına palma denmekteydi. Bu ödülü alan gladiator arenada bir tur atardı.

Lanistalar (gladiator gruplarını kuran ve çalıştıran kişiler). daha çok köle pazarlarından ucuz bir ücret karşılığı satın aldıkları güçlü kuvvetli köleleri gladiator olarak eğitiyorlardı. Gladiator gruplarına ise familia gladiatoriae denirdi.

Başlangıçta kadınların gladiator gösterilerine katılmalarına izin verilmezken daha sonraları kadınların da katılabildiği gladiator gösterileri M.S. IV. yüzyılda yasaklanmıştır.
 

2. Gladyatör: Roma'da profesyonel dövüşçü.

Gladyatörler başlangıçta Etrüsklerin cenaze törenlerinde dövüşürlerdi. Bu dövüşlerin amacı, ölüye öbür dünyada silahlı bir hizmetkâr sunmaktı; bu nedenle bazı istisnalar dışında dövüş ancak gladyatörlerden birinin ölmesiyle sonuçlanırdı. Roma'daki gösterilerde gladyatör dövüşleri iyice yaygınlaştı. MÖ 264'te Brutus adında birinin cenazesinde yapıldığı bilinen ilk gösteride, dövüşen gladyatör çiftlerinin sayısı üç iken Julius Caesar döneminde bu sayı 300 çifte kadar yükseldi. Daha önce bir günde tamamlanan gösteriler imparator Titus döneminde 100 gün kadar sürmeye başladı. İmparator Traianus'un zafer kutlamalarında (MS 107) 5000 çift gladyatör vardı. Amfi tiyatro kalıntıları, bu tür gösterilerin Roma imparatorluğunun öteki kentlerinde de düzenlendiğini göstermektedir. Birbirinden silahları ya da dövüş biçimleri bakımmdan ayrılan çeşitli gladyatör sınıfları vardı. Kendilerine özgü silahları bulunan samnitler büyük ve dikdörtgen bir kalkan, bir miğfer siperliği, tüylü bir miğfer ve kısa bir kılıçla dövüşürlerdi. Küçük ve yuvarlak bir kalkan ile tırpana benzeyen eğri bir kama kullanan İrakların karşısında genellikle, Galyalılar gibi miğfer, kılıç ve kalkan kullanan, miğferlerine sorguç olarak taktıkları balığın adından dolayı mirmillo denilen gladyatörler dövüştürülürdü. Benzer biçimde retiariuslarla (ağcı) secutorlar (takipçi) eşleşirdi. Retiarius yalnızca kısa bir tunik ya da önlük giyer, sağ elinde taşıdığı fırlatma ağıyla tepeden tırnağa silahlı takipçisini yakalamaya çalışırdı. Retiarius başanlı olursa sol elinde taşıdığı tridentle (üç dişli mızrak) takipçisini öldürürdü.

Öteki gladyatör türlerinden bazıları şunlardı; andabatalar at sırtında ve kapalı miğfer siperlikleriyle, yani gözleri görmeden dövüşürlerdi; geç imparatorluk döneminde ortaya çıkan dimachaerlev (iki bıçaklılar) iki ellerinde birer kısa kılıç taşırlardı; essedariuslar (arabalılar), eski Britonlar gibi araba üzerinde dövüşürlerdi; hoplomachuslar (zırhlılar), tamamen zırhlara bürünürdü; laquearius\ar (kementtiler) ise hasımlarını kementle tutmaya çalışırlardı.