Anasayfa / Arkeoloji

Hattuşa’daki Gizemli Yeşil Taş Ne İçin Kullanılıyordu?

Hattuşa’daki Büyük Tapınak kalıntıları arasında yer alan ve dilek taşı olarak anılan yeşil taş ne zaman ve ne için kullanıldı?

 

Çorum’un Boğazkale ilçesinde yer alan Hattuşa’daki Büyük Tapınak’ın kalıntıları arasında dikkat çeken bir taş bulunuyor: küp şeklinde nefritten oyulmuş büyük bir monolit.

Bölge halkının “dilek taşı” olarak adlandırdığı taş, MÖ 2.000’lerden itibaren bölgeye yerleşen ve MÖ 1.340 yıllarında Orta Doğu’nun hakim güçlerinden biri haline gelen Hitit imparatorluğunun kalıntıları arasında bulundu. Hitit başkenti Hattuşa, en parlak döneminde muhtemelen 40.000-50.000 kişiyi barındırıyordu ve MÖ 1.200 civarında birkaç on yıl boyunca kademeli olarak terk edilmeden önce bir dizi tapınağa, kraliyet konutuna ve surlara ev sahipliği yapıyordu.

Büyük Tapınak ve içindeki gizemli nefrit parçası da dahil olmak üzere bu yapıların birçoğu, kötü durumda da olsa, günümüze kadar ayakta kaldı; ancak maalesef taşın orijinal amacına dair çok az ipucu bulunuyor.

Hattuşa Kazı Başkanı Prof. Dr. Andreas Schachner’e göre, yeşil taş bu arkeolojik alandaki diğer taşlardan çok farklı ve bu yüzden bu kadar ilgi görüyor. Monolitin oyulduğu “serpantinit” veya “nefrit” (yeşim), yörede bulunabilen bir taş türü. Taşın kendisi çok özel olmasa da yekpare olarak korunmuş olması dikkat çekici.

Schachner, “Bu taşın antik çağlardaki kültürel değeri hakkında bir bilgi bulunmamakla birlikte, mevcut konumunda kullanılmadığı kesin olarak biliniyor.” diyor.

Aslında bu yeşil taşın kullanım amacı hakkında bugüne kadar birçok teori ortaya atıldı. Bazıları bunun kralın dini törenler sırasında oturduğu bir taht olabileceğine inanıyor. Aynı zamanda tören sunağı olarak da kullanılmış olabilir. Hititler’in gök cisimleriyle manevi bir bağı vardı; astronomik veya astrolojik konularla ilgili 50’den fazla belge bulundu. Bir teori, taşın zamanın geçişini ve mevsimlerin değişimini izlemek için kullanılmış olabileceğini öne sürüyor.

Fakat bu taşın tarihsel işlevine dair kesin bir kanıt bulunmadığından, bu teorilerin tümü sadece varsayımlardan ibaret. Taşın gerçek amacı hiçbir zaman çözülemeyebilir.

Kazı başkanı Schachner, “Yeşil taşın solunda yer alan Hitit dönemi kapı eşiği, insanların yürüdüğü zemin yüksekliğini gösteriyor ve bu taş, o eşiğin bir metre altında yer alıyor. Bu durum, taşın Hitit döneminde burada kullanılmadığını gösteriyor. Tapınak alanı, Hititlerden sonra da mezarlık ve yerleşim alanı olarak kullanılmaya devam ettiği için taşın hangi döneme ait olduğunu kesin olarak belirlemek oldukça zor” diyor.

Yakındaki Alaca Höyük yerleşiminde görüldüğü gibi, taşın Hitit İmparatorluğu’nda yaygın olan kültlerle birlikte dini öneme sahip olabileceği yönünde de öneriler var.

Arkeolog Damien Stone’un “Hititler: Kayıp Medeniyetler” (The Hittites: Lost Civilizations) kitabında belirttiğine göre, Hitit İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Alaca Höyük önemli bir kült merkezi haline gelmiş gibi görünüyor. Stone kitabında, “Hitit kayıtları buranın muhtemelen bir Güneş tanrıçasına adandığına dair ipuçları veriyor. Eski adını tanımlayan bir yazıt henüz bulunamadı ancak en olası aday Güneş Tanrıçası şehri Arinna.” diye yazıyor.

Ancak bölgedeki nefrit bolluğuna rağmen benzer taşların bulunamaması, monolitin çok fazla önem taşımadığını düşündürüyor. Bu taşın nihai amacı hala bilinmiyor; bir heykelin kaidesi olarak hizmet etmiş olabilir. Alanda veya çevredeki diğer yerlerde önemli bulgular elde edilmediği sürece, muhtemelen gerçek amacını şimdilik bilemeyeceğiz.