Hiyel: Hiyel bilimi
Hiyel nedir?
Hiyel; Arapça'da hîle (hüner, tedbir, çare, yöntem) kelimesinin çoğuludur;
Hiyel bir Hukuk terimi olarak; şekil bakımından hukuka uygun bir işlemi vasıta kılarak yasaklanmış bir sonucu elde etmek amacıyla yapılan muamele anlamına gelir. (Hile-i Şerriye de bu kavramdan doğmuştur)
Hiyel; bir İslam Bilim tarihi terimi olarak ise, “makine bilgisi” veya “mekanik teknolojisi” anlamında aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik, mekanik, sibernetik gibi alanları kapsayan bilim alanı anlamına gelmektedir.
TDV İslam Ansikolopesinin Hiyel maddesinde Cevat İzgi, konuyla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir.
Fârâbî, İḥṣâʾü’l-ʿulûm (İlimlerin Sayımı) adlı eserinde hiyeli matematiksel blimlerin uygulamaya yönelik bir şubesi olarak gösterir. Onun açısından bu ilim dalı, matematik verilerle fiziğin gerçekleri arasındaki uygunluğu gösteren işlemlere veya bu uygunluk esasına göre çalışan aletlere dair pratik bir disiplindir. Dolayısıyla aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik, ağırlıklar ilmi gibi riyâzî ilim dallarının her birine ait işlem, uygulama ve aletler hiyel kapsamına girer.
10. yüzyılda hiyelden bahseden ilk kaynaklardan Hârizmî’nin Mefâtîḥu’l-ʿulûm’unda bu disiplin çok daha dar sınırlar içinde tanımlanmaktadır. Hârizmî hiyeli ağırlıkların kaldırılması için gerekli olan kaldıraçların, mancınık gibi savaş aletlerinin, hidrolik makinelerinin, su cenderelerinin ve otomatların yapımı olarak tanımlamaktadır. Onun tanımı, hiyel adı kullanılarak yazılan eserlerin muhtevalarına da uygun düşmektedir.
Ayrıca Hârizmî, Fârâbî’nin aksine bu ilmin onun sadece aritmetik, geometri, astronomi ve müzikten ibaret gördüğü riyâzî ilimlerden tamamen müstakil, ayrı bir disiplin olduğunu vurgulamaktadır. Hârizmî’nin eseri o devirdeki hiyel terminolojisi hakkında da ilgi çekici bilgiler verir.
İbnü’n-Nedîm ise el Fihrist'inde İslâm dünyasında yetişmiş mekanik bilginlerini matematikçiler ve astronomlarla birlikte anmakta ve ilk sıraya bu üç alanda da uzman olan Benî Mûsâ ailesini yerleştirmektedir
İslâm dünyasında mekanik teknolojisi hakkındaki çalışmalar Helenistik dönemde yazılan eserlerden yararlanmışsa da, kısa sürede onları aşmıştır.
İslâm dünyasında makineler hakkında bilinen en eski telif eser Benî Mûsâ künyesiyle tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan adlı üç kardeş tarafından IX. yüzyılda Kitâbü’l-Ḥiyel başlığı altında yazılmıştır. Tercüme faaliyetlerindeki rolleriyle de meşhur olan bu kardeşler matematikçi, astronom ve fizikçi oldukları için mekanik teknolojisinin gerektirdiği teorik temele de sahip bulunuyorlardı. Huneyn b. İshak ve Sâbit b. Kurre gibi bilginlerin bu alandaki çevirilerinden de faydalanıldığı anlaşılan Kitâbü’l-Ḥiyel’de 100 kadar mekanik aracın tasviri yapılmıştır. Bunların seksenden fazlası otomatik kaplardan, geri kalanı ise otomatik fıskıyeler, yakıtı ve fitili otomatik devreye giren lambalar, havası zehirli kuyularda çalışanlar için gaz maskeleri, havayı temizleyen körükler ve su çekmeye yarayan tulumba gibi aletlerden oluşmaktadır. Bu otomatik kaplardan yirmi kadarı Philon ve Heron’dan alınmışsa da diğerleri orijinaldir ve tercüme edilen Grekçe eserlerdekilerden köklü farklılıklar arzetmektedir. Kitapta dikkati çeken en önemli unsur otomatik kontrol mekanizmalarıdır. Hava ve su basıncındaki en küçük değişmeleri bile teknolojiye dönüştüren yaklaşımıyla bu eser faydalandığı Grek metinlerini hayli aşmıştır.
İsmâil b. Rezzâz el-Cezerî tarafından kaleme alınan Kitâb fî maʿrifeti’l-ḥiyeli’l-hendesiyye (el-Câmiʿ beyne’l-ʿilmi ve’l-ʿameli’n-nâfiʿ fî ṣınâʿati’l-ḥiyel) adlı kitap, İslâm klasik çağının mekanik teknolojisi alanında yazılmış en önemli eseridir. Cezerî kitabını bir mukaddime ve altı bölüm halinde düzenlemiş, özellikle mukaddimede hiyel disiplinine temel yaklaşımını ortaya koyup bu ilim dalı hakkında kıymetli tesbitler yaparak ilginç yorumlar getirmiştir. Cezerî, gerek kendinden önceki birikimi derleyip sistemleştirme gerekse uygulama imkânlarını araştırma konusunda büyük çaba sarfetmiş ve Hısnıkeyfâ Artuklu Sultanı Nâsırüddin Mahmûd’un teşvik ve himayesiyle alanında tek olduğunu düşündüğü eserini telif etmiştir. Eserin bölümleri ana hatlarıyla şu konulardan oluşmaktadır: “Benkâm” denilen su saatleri, otomatik kaplar, insan ve hayvan şeklindeki makineler, fâsılalı çalışan fıskıyelerle otomatik müzik aletleri, çeşitli tulumbalar, muhtelif hizmetlerde kullanılan makineler ve şifreli kilitler. Kitapta tanıtılan otomatik makinelerde genellikle hidro-mekanik güçten faydalanıldığı ve şamandıralarla palangalar arasındaki karşılıklı etkileşimden hareketle ilgi çekici otomatik kontrol mekanizmaları geliştirildiği görülmektedir. Eserdeki en önemli hususlardan biri de Cezerî’nin makinelerin çalışma prensiplerini anlatırken kendi bulduğu birtakım sembolleri kullanmasıdır. Kitapta tanıtılan makinelerden bazıları günümüzde tariflerine uygun biçimde imal edilmiş ve başarıyla çalıştırılmıştır (
Alâeddin el-Kirmânî’nin Fâtih Sultan Mehmed’e ithaf ettiği Bedâyiʿu’l-ʿamel fî ṣanâyiʿi’l-ḥiyel (Bodleian Library, nr. 1872) adlı eserden sonra bu konuda yapılmış bir başka önemli çalışma da ünlü Osmanlı astronomu Takıyyüddin er-Râsıd’ın Vezir Şehid Ali Paşa’ya 959 (1552) yılında sunduğu eṭ-Ṭuruḳu’s-seniyye fi’l-âlâti’r-rûḥâniyye’dir,
İçinde elli iki şekil ve yedi minyatür bulunan eserde su saatleri, ağırlıkların kaldırılmasıyla ilgili aletler, yüksek yerlere su çıkarmanın yolları vb. konular ele alınmış olup bunların içinde en dikkat çekeni altı silindirli bir monoblok su pompasıdır.