İpek Yolu 4 bin yıl önce de Bozkır çobanlarınca kullanılmış
Arkeolojik veriler ve bilimsel araştırmalar, İpek Yolu'nun ticari taşımacılık için kullanılmaya başlamasından en az bin yıl önce dağ çobanlarının yol güzergahı olduğunu gösteriyor. Parça parça olmuş hayvan kemiklerinden oluşan zooarkeoloji verileri, Kütle Spektrometresi ve ZooMS teknikleri ile incelendi.
Sibirya'daki Rusya Bilimler Akademisi Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü (IAET) ile Max Planck İnsanlık Bilimi Enstitüsü (MPI-SHH) arkeologları İpek Yolu mecrasından toplanan küçük hayvan kemiklerini inceleyerek ve DNA'ları kullanarak ilginç bulgular ortaya çıkardılar.
PLOS ONE dergisinde yayınlanan makaleye göre, sığır, koyun ve keçi gibi evcil hayvanlar dört bin yıldan fazla uzun bir süre önce güney Kırgızistan'ın yüksek dağ koridorları kullanılarak güdülüyordu.
Plos One dergisinde 31 Ekim tarihinde William Taylor, Svetlana Shnaider, Aida Abdykanova, Antoine Fages, Frido Welker, Franziska Irmer, Andaine Seguin-Orlando, Naveed Khan, Katerina Douka, Ksenia Kolobova, Ludovic Orlando, Andrei Krivoshapkin, Nicole Boivin imzaları ile yayınlanan "Antik İpek Yolu Boyunca Erken Pastoral Ekonomiler: Kırgızistan Alay Vadisi'nden biyomoleküler kanıtlar" (Early pastoral economies along the Ancient Silk Road: Biomolecular evidence from the Alay Valley, Kyrgyzstan) başlıklı makaleye göre tarihi kayıtlara göre İpek Yolu ticari mallar için kullanılmadan çok önce de Orta Asya dağlarında yaşayan Bozkır çobanları tarafından kullanılmıştı.
Doğu ve Batı Avrasya arasında kıtasal iç mekanı kullanarak ulaşım sağlayan İpek Yolu'nun karmaşık ticaret yolları sistemi, yeni kültürel bağlar ile biyolojik ilişkiler oluşturulmasına önemli katkılar sağlasa da hâlâ bu yoll hakkında bilinmeyen çok şey var. Örneğin İpek Yolu'nun en önemli kanallarının geçtiği Kırgızistan'ın Alay Vadisinde (ki Kuzeybatı Çin'i, Buhara ve Semerkant gibi önemli vaha kentleriyle bağlayan büyük bir dağ koridorudur) yüzyıllarca yaşanan olaylar ve İpek Yolu döneminden bin yıl önce orada yaşayan insanların yaşamları hakkında çok az şey bilinmektedir.
IAET'den Svetlana Shnaider'ın yönettiği Amerikan Orta Asya Üniversitesinden Aida Abdykanova ve MPI-SHH'dan William Taylor'un da aralarında olduğu uluslararası araştırma ekibi, 2017 yılında, Kırgızistan'ın Alay Vadisindaki dağ koridorunda daha önce hiç görülmemiş bir yerleşim alanı tespit etti. Kırgızistan'ın Tacikistan ile güney sınırını oluşturan alandaki arkeoloji araştırmaları ve test kazıları ortaya çok sayıda hayvan kemiği çıkarttı. Kemikler üzerindeki incelemeler insanların geçmişte Alay bölgesini nasıl kullandıklarına ışık tuttu.
Ancak arkeologların tüm çabalarına rağmen kurtarılan kemikleri çok küçük parçalar halindeydi ve oldukça kötü şekilde kırılmışlardı. Bu nedenle araştırmacılar kemiklerin hangi türlere ait olduklarını boyutlarını ve şekillerini kullanarak tespit edemediler.
O anki hislerini anlatan ekip başkanı Svetlana Shnaider, "Biz çok üzgün ve acınacak haldeydik. İpek Yolu'nun en önemli kanallarından birinin erken ekonomisini anlamaya çok yaklaşmıştık ama ellerimiz boş kalakalmıştık. Bulunduğumuz kemik kalıntılarının durumu inanılmaz şekilde ümit kırıcıydı" diyor
Ancak ekibi sevindiren bir gelişme ile Kütle Spektrometresi (Mass Spectrometry) yöntemi ZooMS olarak bilinen bir Zooarkeoloji tekniği ile kemikler kullanılarak önemli veriler elde edildi.
Bu teknikler sayesinde yapılan incelemeler ile ekibin bulduğu kemiklerin koyun, keçi ve sığırlara ait olduğu tespit edildi. Böylece Alay Vadisi'nde yaşayan insanların en az 4300 yıl önce koyun, keçi ve sığır sürüleri otlattığı keşfedilmiş oldu.
Ekip daha sonra bulgularını Fransa'nın Toulouse Üniversitesi'ndeki antik DNA araştırmasıyla birleştirdi. Bu sayede daha sonraki yüzyıllarda hangi tür sürülerin güdüldüğü de anlaşıldı. İpek Yolunda daha sonraki yıllarda evcil at ve Bactrian deve sürülerinin önem kazandığı anlaşıldı.
William Taylor, araştırmaın olasılıklar aralığı nedeniyle özellikle heyecan verici olduğunu belirterek, "İç Asya'nın yüksek dağlarındaki arkeolojik araştırmalarda elde ettiğimiz belki de pek çok arkeolog için sıradan bulguları analiz ederek önemli bilgilere ulaştık. Bu çalışma bize Kütle Spektrometresi, ZooMS ve antik DNA gibi biyomoleküler arkeoloji yöntemleri sayesinde parçalanmış kemik yığınlarının da arkeoloji bilimine önemli bilgiler kazandırabileceğini gösteriyor ve Orta Asya'daki insanların hikayesine dair yeni bir algılama biçimin kapılarını açıyor" dedi.
arkeolojikhaber.com