İstanbul Çinili Köşk Müzesi
İstanbul Çinili Köşk Müzesi Arkeoloji Müzeleri Bünyesindeki 3 müzeden biridir.
İstanbul Çinili Köşk Müzesi koleksiyonlarında 11.- 20.yüzyıl başlarına tarihlenen Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 2000 civarında eser bulunmaktadır. Müze'nin koleksiyonlarını 1981 yılında konum olarak yakınlığı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'ne bağlandığında mevcut olan eserler ile arkeolojik kazılarda bulunan, satın alma, bağış ve müsadere yoluyla giren eserler oluşturmaktadır.
Bu koleksiyonlardan seçilen çini ve seramikler; girişin solundaki odada Selçuklu Dönemi, sol taraftaki dışa açılan eyvanda Slip teknikli ve Milet işi, orta salon ile birlikte beş köşeli çıkıntılı odada İznik yapımı, Gülhane Parkı'na bakan sağ köşe odada Kütahya yapımı ve dışa açılan sağ eyvanda ise Çanakkale yapımı eserler olmak üzere girişin solundan başlayarak devam eden bir yerleşim düzeni içinde sergilenmektedir.
ESERLER
ÇİNİ MİHRAP
Çinili Köşk Müzesi - Salon 3
14. yüzyılın ikinci yarısı 15. yüzyılın başlarına tarihlenen ve Erken Osmanlı dönemi çini sanatına hakim olan renkli sır tekniği ile yapılmış, 1432 tarihli Karamanoğlu İbrahim Bey İmareti'ne ait çini mihrap, orta salonda girişe göre sağ tarafta bulunmaktır.
19. yüzyılın sonlarında Karaman'da zamanla tahrip olan İbrahim Bey İmareti'nden Halil Edhem Bey tarafından söktürülerek İstanbul'a taşıtılan mihrap, 20. yüzyılın başlarında Çinili Köşk'teki yerine monte edilmiştir. Bitkisel ve geometrik bezemeli çini levhalardan oluşan mihrabın kitabe panosunda; nesih hatla Bakara Suresinin 255. (Ayet-el Kürsi) ayeti, kufi hatla da 256. ve 257. ayetleri yazılıdır.
İZNİK YAPIMI ESERLER
KANDİL
Çinili Köşk Müzesi - Salon 3
15. yüzyılın sonuyla 16. yüzyılın başlarında İznik atölyelerinde yepyeni bir dönem başlamıştır. Daha evvel gezgin olarak çalışan çini ustalarının İznik'e yerleşmesi ile Fatih Sultan Mehmed'in (1451-1481) Topkapı Sarayı'nda kurduğu Nakkaşhane arasındaki iletişim, üslupsal gelişimi hızlandırmıştır.
Osmanlı Döneminin en kaliteli seramiklerinden olan bu çok renkli kandilin boynunda "Kelime-i Tevhid" yazılı olup, İstanbul Kadırga'daki Sokullu Mehmed Paşa Camii (1571-1572) için yaptırılmıştır. 16. yüzyılın en belirgin özelliği olan "mercan kırmızısı"nı bu eserde görmek mümkündür.
AB-I HAYAT ÇEŞMESİ
Çinili Köşk Müzesi - Salon 2
Gülhane Parkı'na bakan sol köşe odasının nişlerinden biri, III. Murad zamanında (1574-1595), selsebil şeklinde bir çeşmeye dönüştürülmüştür. Ayna taşındaki bitkisel motiflerin ortasında yer alan tavus kuşu figürü dikkati çekmektedir. Süslemelerde kalem işi tekniği ile altın yaldız kullanılmıştır.
Yan duvarlarında ta'liq hatla yazılmış on iki beyitlik iki mermer kitabeden, çeşmenin Hicri 999 (Miladi 1590) tarihinde yapıldığı ve Çinili Köşk'e o yıllarda "Sırça Saray" denildiği anlaşılmaktadır.
Çeşmenin karşısındaki nişe ise 2004 yılında başlayan son düzenlemelerde, Osman Hamdi Bey'in yaptığı, 1904 tarihli "Ab-ı Hayat Çeşmesi" adını taşıyan yağlıboya tablonun bir kopyası konulmuştur. Bu tabloyu Osman Hamdi Bey, çeşmenin yanında durarak çektirdiği fotoğrafından yapmıştır.
TABAK - ÇANAKKALE
Çinili Köşk Müzesi - Salon 6
Çanakkale, 17. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl ilk çeyreğine kadar farklı formlu, ilginç desenli eserleriyle, İznik ve Kütahya'dan ayrılan mahalli bir seramik merkezidir. 17. yüzyıl sonlarında, Çanakkale'ye giden gezginler, eserlerinde burada yapılan seramiklerden söz ederler. Bu sergide yer alan eserler 18.-20. yüzyıl başlarına aittir.
Stilize ağaçların ortasında siluet halinde bir zürafanın canlandırıldığı bu tabak, 19. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen kaliteli örneklerdendir.
KANDİL ASKISI (SÜS TOPU) - KÜTAHYA YAPIMI ESERLER
Çinili Köşk Müzesi - Salon 5
Kütahya'daki çini ve seramik üretimi, başlangıcından itibaren İznik'le paralel bir gelişme göstermiştir. İznik ve Kütahya'da bulunan çini ve seramik parçaları üzerinde yapılan bilimsel analizler, her iki şehirde de birkaç farklılık dışında aynı teknolojinin kullanıldığını ortaya koymuştur. İznik'te üretimin 18. yüzyılın başlarında tümüyle son bulmasından sonra Kütahya atölyeleri ön plana çıkmış; daha çok halkın gereksinimini ön planda tutan bir üretim politikası ve kendine özgü üslubu sayesinde varlığını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Müze koleksiyonlarında bulunan Kütahya üretimi eserler, 18. - 20. yüzyıl başına tarihlenmektedir.
18. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen ve bir kilise için yapılmış bu kandil askısının üzerinde kanatlı melek figürü (Seraphim) dikkat çekicidir. Genellikle yumurta biçiminde yapılan kandil askıları, kandillerin üzerine bir zincirle asılıdır.