Anasayfa / Müzeler

İstanbul Deniz Müzesi

Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı olan müze dünyanın kendi alanında sayılı müzelerinden biridir.

 

Türkiye'de denizcilik alanında en büyük müzesi olan Deniz Müzesi, içeriği, koleksiyon çeşitliliği açısından dünyanın sayılı müzelerinden biridir. 

Koleksiyonunda yaklaşık 20 bin eser bulunmaktadır. 

Deniz Kuvvetliri Komutanlığına bağlı olan müze, Türkiye'de kurulan ilk askeri müzedir. 

Ana sergi binası 3 katlı olup 20 bin metrekarelik alana sahiptir.

4 ana galeri, 2 oda, çocuk odası, sinevizyon odası, çok amaçlı salon, 2 sanat galerisi ve fuaye bulunan bina çağdaş müzecilik anlayışıyla hizmet vermektedir. 

Müzenin Açık olduğu gün ve saatler:

Yılbaşı, dini bayramların ilk günü ve pazartesi günleri kapalı

Hafta içi: 09.00-17.00,

Yaz saati süresince hafta sonu: 10.00-18.00, 

Müze Ücreti: Yetişkin 7 TL, Öğrenci:  Ücretsiz

İletişim 

Tel.: +90 212 327 4345

Faks: +90 212 236 6893

E-Posta: muze.istanbul.iletisim@dzkk.tsk.tr

TARİHÇE

Deniz Müzesi, Türkiye'nin denizcilik alanında en büyük ve içerdiği koleksiyon çeşitliliği açısından dünyanın sayılı müzelerinden biridir. Deniz Müzesi, Türk denizcilik tarihini açıkça ortaya koymasının yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını ve görkemini yansıtan tarihi kadırga ve saltanat kayıklarıyla zengin koleksiyonlardan birine sahiptir. Kurulduğu tarihten beri Türk Deniz Tarihine ait, bilgi, belge ve nesneleri muhafaza ederek ve yeni nesillere aktarılmasını sağlayarak önemli bir görevi yerine getirmektedir.

Deniz Müzesi, 1897 yılında, II. Abdülhamit’in izni, Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emirleri ve Amiral Hikmet Paşa ile Binbaşı Süleyman Nutki’nin büyük çabaları sonucu “Müze ve Kütüphane İdaresi” adıyla Tersane-i Amire’de küçük bir binada kurulmuştur. II.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eserler korunma amacıyla Anadolu’ya nakledilmiştir. Savaş sonunda 1946 yılında müzenin tekrar İstanbul’a taşınmasına karar verilmiş ve müze Dolmabahçe Camii’ne taşınmıştır. Müze müdürü Haluk Şehsuvaroğlu idaresinde 2 yıllık bir çalışmadan sonra 1948’de ziyarete açılmıştır. Daha sonra müzenin tekrar taşınma gerekliliği ortaya çıkmış ve son olarak 1961 yılında Beşiktaş’taki (önceleri maliye binası olarak kullanılan) bugünkü yerine taşınmış ve “Deniz Müzesi ve Arşivi Müdürlüğü” adıyla hizmete girmiştir. Müze Ana Teşhir Binası'nın hemen yanında yer alan XX. Yüzyıl başlarında inşa edilen ve önceleri uçak hangarı, tekne onarım atölyesi ve garaj olarak kullanılan bir depo müzeye tahsis edilmiştir. Bina çeşitli ilavelerle 1971 yılında “Tarihi Kayıklar Galerisi” adı altında müze koleksiyonunda yer alan kadırga ve saltanat kayıklarının muhafaza edilerek sergilendiği galeri olarak kullanılmaya başlanmıştır. 

Tarihi Kayıklar Galerisi'nin müze olarak inşa edilmemiş olmasından ve yeterli büyüklükte olmamasından kaynaklanan sıkıntılar giderilemediğinden 2005 yılında mimari proje yarışması açılmıştır. 2008 yılında yeni müze binası ihalesi sonuçlanmış ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak Ana Teşhir Binası, Tarihi Kayıklar Galerisi, Kültür Sitesi ve Açık Sergi Alanları'ndan oluşan müze inşaatına başlanmıştır. İlk olarak Tarihi Kayıkların inşaat sürecinde korunabilmesi için geçici bir depo inşa edilmiş ve 2009 yılında kayıklar bu depoya taşınmış, Tarihi Kayıklar Galerisi de yıkılmıştır. Nihayet 2013 yılında müze inşaatı tamamlanmış ve 04 Ekim 2013 tarihinde ziyarete açılmasına karar verilmiştir. Denizcilik kültürümüzün eşsiz eser ve objelerini en etkili biçimde sergilemek için gerekli fiziki koşulları sağlamayı hedefleyen Deniz Müzesi, yeni binalarıyla üstlendiği misyonları eksiksiz bir şekilde yerine getirecek ve varlığını sürdürmeye devam edecektir.

 

KOLEKSİYONLAR

Deniz Müzesi, yaklaşık 20.000 objeden oluşan koleksiyonlarının zenginliği kadar geniş bir yelpazede çok çeşitli kültürel varlıkları bir arada sergilemesi açısından da seçkin bir müzedir. Konularına göre gruplandırılan koleksiyonların arasında Atatürk'ün Eşyaları, Tarihi Kayıklar, Silahlar, Haritalar, Resimler, Gemi Modelleri, Gemi Baş Figürleri, Seyir Aletleri, Gemi Aksamları, Plaketler, Çanlar, Armalar, Tuğralar, Sancaklar, Fenerler, Beratlar, Fermanlar, El Yazmaları, Üniformalar, Nişanlar, Madalyalar, Sikkeler, Damgalar, Mühürler, Mezar Taşları, Kitâbeler, Taş Baskılar, Amforalar, Saatler, Mobilyalar ve Fotoğraflar sayılabilir. 

Yerli ve yabancı uzmanlar tarafından yapılan uzun akademik ve bilimsel araştırmalar sonucunda XVII. yüzyılda inşa edildiği belirlenen “Kadırga” şu anda dünyanın yaşayan en eski tarihi gemisidir. 

Kralların ve padişahların kullanmış olduğu “Saltanat Kayıkları”'ndan günümüzde sadece kırkiki adet bulunmaktadır. Bunların ondördüne ev sahipliği yapan müzemiz bu alanda da dünyanın en geniş ve zengin koleksiyonuna sahiptir.

SERGİLER

TARİHİ KAYIKLAR SERGİSİ

Deniz Müzesi Tarihi Kayık Koleksiyonunun görülebileceği bu sergide; dünyanın yaşayan en eski gemisi olan Tarihi Kadırga, XIX. Yüzyıla ait Osmanlı Padişahlarının ve yakınlarının törenler ve günlük geziler için kullandıkları görkemli Saltanat Kayıkları, piyade kayıkları, M.K. Atatürk tarafından kullanılan kayıklar, Ertuğrul Yatına ait 5 çifte Filika ve İnebolu Kayığı gibi kayıklar sergilenmektedir.

Tarihi Kadırga: Çekdiri (kürekli) sınıfından bir kalita olup günümüze dek saklanmış, yaşayan tipte dünyanın en eski teknesidir. Üzerinde top yeri ve savaşçıların oturma yerleri bulunmadığından padişahın gezinti teknesi olduğu düşünülmektedir. Yapımında en az dokuz farklı tipte ağaç kullanılmıştır. Bunlar; Türk meşesi, sedir, karaağaç, kayın, çınar, dişbudak, şimşir, karaçam ve cevizdir. Üzerindeki kabartma ve heykellerde Bizans sembolleri bulunduğundan Sultan II. Mehmet tarafından, Bizans’tan savaş ganimeti olarak ele geçirildiği ve korunduğu izlenimini doğurur. Ancak teknenin yapım tekniği bu iddiayı çürütür. Bazı kaynaklarda Sultan Avcı Mehmet (1648-1687) devrinde, Venedik Doçu tarafından yapılarak, sultana hediye edildiği bildirilmektedir. Uzunluğu 39,64 metre, kanatlar arası genişliği 5.72 metre, su kesim derinliği 0,94 metre olan kadırganın ağırlığı yaklaşık 57.4 tondur. Her bir küreği 3 kişi tarafından çekilmekte olup, 24 çifte küreklidir. 144 kürekçisi vardır. 

Saltanat Kayıkları: Padişahın ve yakınlarının yakın mesafelerde gezi amaçlı kullandıkları kayıklardır. Bu kayıklar devletin ve saltanatın ihtişamını ve gücünü simgeleyecek şekilde yapılmış ve süslenmişlerdir. Hemen hemen hepsinin baş kısmında bulunan kuş figürleri saltanatın gücünü temsil etmektedir. Köşklü ve köşksüz olmak üzere iki çeşit saltanat kayığı bulunmaktadır. Ortalama 15 – 32 metre uzunluğunda ve 1.5-3 metre genişliğinde olan saltanat kayıklarının tüm gövdesi süslemelerle bezenmiştir. Bu süslemeler daha çok baş ve kıç tarafta yoğunlaşmıştır. Ancak saltanat kayıklarının en göz alıcı kısımları saltanatı temsil eden hükümdarların ve yakınlarının oturmaları için yapılmış köşkleridir. Çoğunlukla fildişi, sedef, bağa, abanoz ve sedefle süslü olan köşklerin tavanları ve iç kısımları değerli taşlarla bezelidir. Altın varakla yapılan köşklerin üstüne sultanların amblemleri ve armalar, içine ise minderli, yastıklı koltuk ve kanepeler konulmuştur. Padişah kayıklarında, köşkün dört cephesinin üst kısımlarında ay-yıldız ve sancaklarla süslü armalar, baş ve kıç kısımlarında çeşitli silah ve yaprak motifleri yer almaktadır. Hareme ait kayıklar ise yaprak, çiçek ve meyve motifleriyle süslenmiştir. Koleksiyonda bulunan saltanat kayıkları genelde 19. yüzyıla ait olup koleksiyonda toplam 14 saltanat kayığı bulunmaktadır.

Atatürk Kayıkları: Koleksiyonda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Florya Köşkü’nde ve Ankara Gazi Çiftliği'nde kullandığı kayıklar da bulunmaktadır. Bu kayıklar maun ağacından bindirme tekniğiyle yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamlı ve görkemli saltanat kayıklarına karşın, Cumhuriyetin mütevazılığını ortaya koyan bu kayıklar, sadece işlevsellikleriyle ön planda olup sade ve bezemesizdirler. Tarihi kayıklar koleksiyonumuzda ATATÜRK’ün kullanmış olduğu 3 adet kayık bulunmaktadır.

OSMANLI AHŞAP SANATI SERGİSİ

Bu sergide, Osmanlı Donanmasında kullanılan ahşap eserlere ait örnekler yer almaktadır. Dünyanın en büyük arması olma özelliğini taşıyan, 14,50 m. uzunluğundaki Orhaniye Fırkateynine ait baş arması ile 8 m.lik uzunluğuyla yine dünyanın sayılı armaları arasında yer alan Aziziye Fırkateynine ait armanın bulunduğu sergimizde, gemi baş figürleri, tuğralar, armalar ve muhtelif ahşap süslemeler ile çeşitli gemi modelleri yer almaktadır. Bu eserlerin yanı sıra bahriyeye ait gemilerde, kayıklarda ve binalarda kullanılan ahşap süslemeler de bulunmaktadır. Bütün bu eserlerin ortak özelliği Tersane-i Amirede'ki atölyelerde çalışan sanatkarların ellerinden çıkmış olmalarıdır. Osmanlı savaş gemilerinde ve bahriye binalarında kullanılmış bu eserler kullanıldıkları yerlere estetik bir özellik kazandırmalarının yanı sıra, sadece gemi inşaa edilen bir yer olarak düşünülen Tersane-i Amire'nin bilinmeyen farklı bir yüzünü de göstermektedir.

Gemi baş figürleri, denizci bir çok devletin gemilerinde karşımıza çıkmaktadır. Diğer devletler hayvan figürlerinin yanı sıra insan figürü de kullanmışlardır. Osmanlı gemilerinde ise İslam geleneğine uygun olarak kuş, aslan, kaplan, at, ejder gibi güçlü ve yırtıcı hayvanlar kullanılmıştır. Bunlar hem estetik hem de düşmanda korku uyandıran hayvanlardır. Gemi baş figürleri üç boyutlu olmaları sebebiyle Osmanlı Ahşap Sanatı açısından önem arz eden eserlerdir.

TÜRK DENİZ TARİHİNDEN SAYFALAR SERGİSİ

Türklerin denizle ilk tanışmaları Oğuz Türklerinin Türkistan’dan Anadolu’ya göç etmeleriyle gerçekleşmiştir. Yerleşik hayata geçtikten sonra Türkler, açık denizleri incelemeye ve bu denizlerde faaliyet göstermeye başlamışlardır. Geçmişten geleceğe uzanan köklü bir mirasa sahip Türk denizciliğinin temelleri bu faaliyetlerle atılmıştır. Çaka Bey, Umur Bey, Kemal Reis, Piri Reis, Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis gibi büyük denizciler ile Türk denizciliği Dünya Denizcilik Tarihi’ne damgasını vurmuştur. 

Osmanlı döneminde Türk denizciliği altın çağını yaşamaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u fethettikten sonra, 1455 yılında Kasımpaşa’da Tersane-i Amire’yi kurmuş ve filoyu geliştirmiştir. Fatih döneminde imparatorluk kara ve deniz imparatorluğu haline gelmiştir. 

Kanuni Sultan Süleyman döneminde de Osmanlı donanmasının gelişimine büyük önem verilmiş; Tuna’dan Don kıyılarına, Nil’den Fırat’a, Karadeniz, Adalar Denizi ve Akdeniz Türk suları haline getirilmiştir. 1538 yılında, Preveze’de Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması Haçlı donanmasına karşı büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zaferle Osmanlı İmparatorluğu Akdeniz’in mutlak hakimi olmuştur. 

Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra tahta geçen diğer padişahların denizciliğe gereken önemi vermemelerinden dolayı büyük zaferler kazanılamamasına rağmen, Kırım Harbi’ndeki (1853 – 1856) Sivastopol Muharebesi’nde dönemin gözde gemisi Mahmudiye kalyonuyla önemli başarılar elde edilmiştir. Bu savaşta müttefik donanması ağır hasarlar almış olmasına rağmen, Mahmudiye kalyonu efsaneleşerek “Gazi” unvanını almıştır. 

20. yüzyılın başından itibaren, donanmayı eski gücüne kavuşturmak, gemilerin imkan ve kabiliyetlerini artırmak için yenileştirme çalışmaları başlatmıştır. Bu amaçla bazı gemiler onarılmış; Almanya, İngiltere, Amerika, Fransa ve İtalya gibi ülkelerden yeni gemiler alınmıştır. Bu gemilerden biri olan Hamidiye kruvazörü, Balkan Savaşı sırasında Adalar Denizi ve Akdeniz’de akın tipi harekat icra ederek, Yunan donanmasına büyük kayıplar ve hasarlar verdirmiştir. Hamidiye kruvazörü, göz kamaştırıcı başarıları ile deniz harp tarihindeki yerini almıştır. 

Bu olaydan 2 yıl sonra gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’nin savaşa devam etmesini engelleme ve Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul’a ulaşıp Rusya’ya Boğazlar üzerinden destek sağlama amacı, şanlı Türk tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale deniz zaferine giden yolun başlangıcı olmuştur. İtilaf devletlerinin bu tehdidi karşısında, eldeki imkanlar dahilinde en uygun savunma stratejisi belirlenmiştir. 7-8 Mart 1915 gecesi Nusret mayın gemisi Karanlık Limanı’na gelmiş ve sahile paralel olarak 26 mayın dökmüştür. 18 Mart 1915 günü bu mayınlara çarpan İngiliz ve Fransız savaş gemileri batmıştır. Nusret’in döşediği bu mayınlar, Çanakkale Savaşı’nın kaderini ve seyrini değiştirmiş, Osmanlı donanmasına büyük bir zafer kazandırmıştır.

“Türk Deniz Tarihinden Sayfalar” sergisi de işte bu köklü Türk denizcilik tarihine ışık tutmaktadır. Bu sergide, Türk denizcilik tarihine damgasını vurmuş şahıs, gemi ve olaylar kronolojik ve tematik olarak ziyaretçiye sunulmaktadır.

BÖLÜMLER

DENİZ TARİHİ ARŞİV MÜDÜRLÜĞÜ

XIX. Yüzyıl içerisinde Bahriye Nazırlığı'na bağlı Evrak-ı Umumiye Müdürlüğü içerisinde “Mahzen-i Evrak Mümeyyizliği” olarak bilimsel anlamda oluşturulmuş olan Deniz Tarihi Arşivi, ilk kez İstanbul Kasımpaşa'daki bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Binası'nda hizmete girmiştir.

II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ihtimali belirince, 1939 yılında Deniz Müzesinin objeleri ile Arşiv Belgelerinin güvenlikleri için Anadolu'ya taşınması işlemi yapılmıştır. Savaştan sonra Dolmabahçe'ye oradan da Beşiktaş ve Lalahan'a taşınmış olan arşiv, halen Beşiktaş'ta Deniz Müzesi bünyesinde faliyetini sürdürmektedir. Bu arşiv yaklaşık 20 milyon belge, 8 adet klasik katalog ile 1 indeks kataloguna sahiptir. Bu aşamada 15 katalog ile araştırmacılara hizmet vermektedir. Belge Arşivi, Fotoğraf Arşivi ve Harita Arşivi olmak üzere üç ana gruptan oluşmaktadır.

DENİZ İHTİSAS KÜTÜPHANESİ

Yaklaşık 21.395 adet kitap mevcuduna ulaşmış olan bu kütüphane, Türkiye'de sahasındaki en kapsamlı, en doyurucu kütüphane olma özelliğine sahiptir. Kitaplar içerisinde; Osmanlıca, İngilizce ve Fransızca kitaplar mevcuttur. Kütüphanede Piri Reis'in istinsah edilmiş dört adet el yazması da bulunmaktadır.

PİRİ REİS ARAŞTIRMA MERKEZİ

Piri Reis Araştırma Merkezi, ülkemiz üniversitelerinde denizcilik tarihimizin araştırılması ve öğretilmesine yönelik herhangi bir bölüm bulunmadığından, bu boşluğu doldurmak amacıyla Deniz Müzesi Komutanlığı bünyesinde 27 Mart 2005 tarihinde kurulmuştur. Bünyesinde tarihçi, çevirmen ve grafikerlerin bulunduğu merkezde, üniversitelerin tarih bölümleri ile bunlara bağlı Sosyal Bilimler Enstitülerinde deniz tarihi ile ilgili yapılan çalışmalar ile yurt içinde ve dışında yayımlanan dokümanların takibi yapılmakta, makale, bildiri ve kitaplar hazırlanmaktadır.