Anasayfa / Etkinlikler

İstanbul'da Koku ve Kültür sempozyumu düzenlendi

koku uzmanı Bihter Türkan Ergül, Türkiye'ye baktığınız zaman burası bir koku uygarlığı. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Antik Yunan, Roma, Urartular ve Hititler'in içinden geçtiği bir koku uygarlığında yaşıyoruz, dedi.

 

Koku Kültürü Derneği tarafından koku kültürü, parfüm tarihi ve koku ile insan sağlığı arasındaki ilişkiyi ele alan "Koku ve Kültür" başlıklı sempozyum, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Oyuncu Asuman Dabak'ın yöneticiliğini üstlendiği sempozyumda, Koku Kültürü Derneği'nin kurucusu ve koku uzmanı Bihter Türkan Ergül, tıp tarihi uzmanı Prof. Dr. Ayten Altıntaş, kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, tıbbi biyoloji ve genetik uzmanı Doç. Dr. Emel Ergül ve fotoğraf sanatçısı Taner Yılmaz konuşmacı olarak katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy'un eşi Pervin Ersoy, kokulara karşı ilgili olduğunu belirterek, koku uzmanlığı eğitiminin artık Türkiye'de de olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Ersoy, yurt dışında koku uzmanlığına önem verildiğinden bahsederek, "Ne kadar güzel ki bizim ülkemizde özellikle pilot bölge olarak İstanbul'da seçilip, uzmanlık eğitiminin burada olması sevindirici bir haber. O yüzden herkese teşekkür ediyorum. Harika bir şeye imza atıyorlar. Burada olmaktan çok mutluyum." dedi.

Konuşmasının ardından Ersoy'a, 72 ülkeden toplanan güller ile kendisine özel tasarlanan bir koku takdim edildi.

Bihter Türkan Ergül: Türkiye bir koku uygarlığı"

Koku Kültürü Derneği'nin kurucularından ve koku uzmanı Bihter Türkan Ergül de Türkiye'de koku uzmanlığını bir meslek haline getirmeye çalıştıklarına dikkati çekerek, insanların koku seçimini doğru yapamadığını ifade etti.

Ergül, parfüm seçimlerinde de hatalar yapıldığına işaret ederek, koku uzmanlığı eğitimine dair şu bilgileri verdi:

"Burada müşteri talebini doğru belirleyip, doğru kokuyu sunmak aşamasından başlayacak bir temel eğitimden bahsediyoruz. Nasıl ki estetisyen, güzellik uzmanlarının aldığı klasik bir eğitim varsa ve olmazsa olmaz bir eğitimse, koku uzmanları da parfüm sunumlarında doğru seçim yapmayı, koku ailelerini öğrenecekler. Bu bakımdan çıktığımız uzun yolculuk, yaklaşık 18 ay sürdü. Dernek başkanımız Deniz Çelik, bunun için ciddi bir efor sarf etti. 17 ayda 43 defa Ankara'ya gitmiş. Bu kolay bir efor değil."

Koku Kültürü Derneği çalışmalarının merkezi olarak İstanbul'da devam ettiğini aktaran Ergül, "İstiyoruz ki ülkemize bir turist geldiğinde Isparta'da gül tarlalarını gezsin. Şanlıurfa'daki kara gülümüzü öğrensin. Kaz Dağları'ndaki kekiği, endemik bitkilerimizi bilsin. Aslında Türkiye'ye baktığınız zaman burası bir koku uygarlığı. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Antik Yunan, Roma, Urartular ve Hititler'in içinden geçtiği bir koku uygarlığında yaşıyoruz. Bu düşünceyle uzun bir yolculuğun sonunda artık koku uzmanlığı mesleğini toplumla buluşturuyoruz." diye konuştu.

Prof. Dr. Ayten Altıntaş: Güzel kokunun ana vatanı, Arap dünyasıdır.

Tıp tarihi uzmanı Prof. Dr. Ayten Altıntaş da insanlığın var oluşundan beri toplumda kokunun önemli bir noktada bulunduğunun altını çizerek, "Dünyada eskilerden beri her coğrafyada ve her tarihte kokular tanrılara sunulmak için hazırlanırdı. Daha sonra bu güzel kokular, aristokratların elinde kullanılmaya başlandı. Kraliçeler etrafı etkilemek adına güzel kokular kullanırdı. Yani insan var olduğundan beri güzel kokuyu hissediyor, var ediyor ve kullanıyordu." dedi.

Altıntaş, insan beynini en hızlı etkileyen şeyin koku olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

"İlk insandan beri insanlar güzel kokunun peşinden koşmuşlardır. Onu elde etmek istemişler ve elde etmek için elinden gelen her şeyleri yapmışlardır. Osmanlı alimleri de insanı etkileyen 3 şey olduğundan bahseder. Bunlar musiki, tat, yani lezzet ve kokudur. Batı, İslam coğrafyasını kokular sayesinde tanımıştır. Güzel kokunun ana vatanı, Arap dünyasıdır. Arap dünyasında aslında Yemen'deki Arap tüccarlar güzel kokulu her şeyi toplayarak develerle Mekke'ye, Medine'ye daha sonra da Akdeniz'den gemilerle Batı dünyasına taşımışlardır."

- "Hz. Muhammed'in kokusu gül kokusu olarak tanımlanır"

Gül kokusunun insanlığın ilk döneminden bugüne kadar herkes tarafından sevildiği yorumunda da bulunan Altıntaş, "Tarihin her döneminde ve her coğrafyada insanlar tarafından gül kokusuna karşı pozitif görüş vardır. Bu genlerimize işleyen bir şey. Türkiye bu konuda çok şanslı. Dünyada en çok kokulu gül yetiştiren ülkeyiz. Gül yağı elde ediyoruz ve dışarıya satıyoruz. Bugün gül yağı sadece parfüm dünyasının değil, sigara ve gıda dünyasının en çok kullandığı madde haline geldi." şeklinde konuştu.

Altıntaş, Hz. Muhammed'in kokusunun da gül kokusu olarak tanımlandığına dikkati çekerek, "Bir araştırmaya göre çiçekler arasında en yüksek enerjiye sahip çiçek güldür. Gül dolu çuvallara elimizi soktuğumuzda ellerimiz yanar. Eğer toplanan güller hemen damıtılmayacaksa hemen yere serilir, yanmasın diye. Yani gülün büyük bir enerjisi vardır. Dolayısıyla Hz. Muhammed'in o büyük enerjisinin gül kokusu ile bağdaştığını söyleyebiliriz." değerlendirmesini yaptı.

Doç. Dr. Emel Ergül: Koku günlük yaşantımızda çok önemli

Tıbbi biyoloji ve genetik uzmanı Doç. Dr. Emel Ergül de insanın tüm kromozonlarında koku ile ilgili genler olduğundan bahsederek, "Bu durum kokunun insan için ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Sadece genetik açısından değil, koku günlük yaşantımızda, özellikle besin alırken çok önemli." dedi.

Ergül, konuşmasında ayrıca kanser hastalığında ve tedavi sürecinde koku ve tadın nasıl etkilendiği, çeşitli hastalıkların önemli risk faktörlerinden biri olan iyi sindirememenin tat ve koku ile olan ilişkisinden bahsetti.

Sempozyum kapsamında açılışı yapılan görüntü ve kokunun birleştiği "Koku ve Doku" adlı serginin sahibi fotoğraf sanatçısı Taner Yılmaz ile Doç. Dr. Aytuğ Altundağ da koku duyusu ve kimyasal evren üzerine birer konuşma yaptı.

Aişe Hümeyra Bulovalı- AA