İstanbul'un küçük müzeleri ziyaretçilerini bekliyor
500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü Allovi: "Mum yakmak için kullanılan Hanukiya'lara baktığınızda bir cami minaresi şeklini görüyoruz. Bunu yapan kişinin iki kültürü ve dini bir araya getirerek sentezlemesi çok anlamlı. Başka bir dinin objesini kendi dini objesine uyarlamış, bu da kültürel birlikteliği, etkileşimi göstermek açısından çok güzel bir örnek"
İSTANBUL: İstanbul'da bulunan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi ziyaretçilerini bekliyor.
İstanbul'da bilinen müzelerin yanı sıra farklı konulara ve eserlere sahip 60'a yakın küçük müzeden biri olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi kapılarını Anadolu Ajansına açtı.
Beyoğlu'ndaki Neve Şalom Sinegogu ile aynı binada ziyaretçi kabul eden ve 3 ayrı bölümden oluşan müze hakkında bilgi veren Müze Müdürü ve Küratörü Nisya İşman Allovi, 2001'de Karaköy'deki Zülfaris Sinogog'u içerisinde kurulan, 2015'te de Neve Şalom Sinagogu'na taşınan müzenin 15 yıl içinde çok farklı sergilerin ve eserlerin yer aldığı, yurtiçi ve yurtdışından ziyaretçilerin geldiği bir mekan haline geldiğini anlattı.
Osmanlı'ya ilk Musevi göçlerinin 1492'den önce başladığını, göç ettikleri yerlerden en önemlisinin de Sultan 2. Beyazıd'ın davetiyle Osmanlı toprakları olduğunu aktaran Allovi, göçlerle birlikte gerçekleşen en önemli olaylardan birinin matbaanın Osmanlı'ya gelmesi olduğunu ifade ederek, "O dönemde Nahmias Kardeşler matbaacılık yapıyor. 2. Beyazıd'dan alınan özel izinle kitap basımları yapılıyor. Özellikle din kitapları basıyorlar. Koleksiyonumuzda bu basımlardan 1512 tarihli örnekler var." diye konuştu.
Sefarad Yahudilerinin İspanya’dan Osmanlı'ya göçlerinin 500. yılı kutlamaları çerçevesinde müze oluşturulduğunu belirten Allovi, "Müzemizde Türk-Yahudi tarihine dair bilgi ve belgeler var. Beratlar, fermanlar, dini objeler, dini ritüellerde kullanılan eserler var." dedi.
Minare şeklinde Hanukiya
Osmanlı ve ardından cumhuriyet döneminde 500 yıl boyunca aynı topraklarda yaşamanın ortak bir kültür oluşturduğunu vurgulayan Allovi, şunları söyledi: "Müzemizde kültürel ve dinsel etkileşimlerin sergilendiği özel bir bölüm var. Hanuka Bayramı'nda 8 gün boyunca kandiller ve mumlar yakarız. Bu bölümde sergilediğimiz eserlerin bizim için farklı bir anlamı var. Burada sergilediğimiz mum yakmak için kullanılan Hanukiya'lara baktığınızda bir cami minaresi şeklini görüyoruz. Bunu yapan kişinin iki kültürü ve dini bir araya getirerek sentezlemesi çok anlamlı. Başka bir dinin objesini kendi dini objesine uyarlamış, bu da kültürel birlikteliği, etkileşimi göstermek açısından çok güzel bir örnek. Yapıldığı materyal değerli olmasa da etkileşimi çok etkili bir şekilde verdiği için bizim için değeri çok yüksek. Minare şeklindeki Hanukiya başta İslam Eserleri Müzesi olmak üzere birçok müzede gezici sergilerde de yer aldı. Sergilediğimiz başka bir Hanukiya'da ise minare ve kubbe işlemeleri yer alıyor."
Müzede, Türk Yahudilerini anlatan bir bölümün de olduğunu anlatan Allovi, "Yahudileri sadece para veya ticarette değil, çok farklı mesleklerde de görebildiğimizi anlatan bir bölümüz var. Spor, hukuk, akademik alan, tıp, veterinerlik, askeri alanda başarılı olmuş bir çok Türk Musevisi var. Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı ordusunda şehit olan çok sayıda Türk Yahudisi var. Bununla ilgili de bir sergimiz var." diye konuştu.
Müzede bulunan birçok etnografik ögeden birinin de düğün ve gelin damat konulu olduğunu belirten Allovi, şöyle devam etti: "Müzemizin en renkli kısımlarından biri düğün bölümü. Burada Tekirdağ Sinegogu'ndan getirilen altında evlilik törenlerinin yapıldığı ahşap bir bölüm var. Arkasına koyduğumuz ahşap kapı ve gelinlik ve damatlık ile hareketlendirdiğimiz bölümde Haydarpaşa Sinegogu'ndan gelme 19. yüzyıl sedef kakmalı sandalyeler de bulunuyor. Bu bölümde 'Ketuba' denilen evlilik sözleşmesi örnekleri de sergileniyor. Bu dini evlilik sözleşmesi geleneği günümüzde de sürdürülüyor. Fransızca, İspanyolca ve Türkçe düğün davetiyelerinden örnekler var. Eski düğün fotoğrafları da bu bölümde yer alıyor. Müzede yer alan bir başka önemli obje sünnet koltuğu. 19. yüzyıldan kalma olan sünnet koltuğu İzmir'den müzemize geldi. Sünnet geleneği Musevilerde çok önemlidir. Erkek çocuk doğduktan 8 gün sonra bir sağlık problemi olmazsa sünnet edilirdi. Bu gelenek dini törenlerle bir sinegogda gerçekleştirilirdi. Sünnet olacak çocuk kirvesi olan dedesinin kucağında bu koltuğa oturtulur ve sünnet edilirdi."
500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe günleri 10.00-16.00, cuma günleri 10.00-13.00, pazar günleri ise 10.00-14.00 saatleri arasında ziyarete açık.
AA Jamaluddin Abdulbasit