Kaptan Mustafa Paşa İş Merkezindeki kalıntılar için dava hazırlığı
Kemeraltı'ndaki çalışmalarda bulunan arkeolojik kalıntıların 3 yıldır sular altında çürümeye terk edildiğini savunan Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü Tuncay Karaçoğlu, herhangi bir adım atılmadığı takdirde gerekli hukuki girişimleri başlatacaklarını açıkladı.
İzmir’in Konak ilçesinde Mülkiyeti Vakıflar Müdürlüğüne ait olan 120 yıllık Kaptan Mustafa Paşa İş Merkezi için 2016 yılında yap-işlet-devret modeliyle yapılan çalışmalar sırasında binanın zemininde tarihi buluntular ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine iş makineleriyle yapılan çalışmalar durdurulurken, 3’üncü derece arkeolojik sit alanında kalan bölge, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından incelendi.
Koruma Kurulu, yapılan sondaj çalışmaları ve incelemeler sonrasında kalıntıların Roma Dönemi’ne ait liman, hamam yapısı olduğu sonucuna vararak bölgedeki tarihi kalıntıların tümünün ortaya çıkarılabilmesi için müze müdürlüğünün çalışma yapması kararına varmıştı. Koruma Kurulunun “Mutlak korunması gereken alan” şeklinde ilan ettiği bölgeyle ilgili aylardır hiçbir çalışma yapılmazken, ortaya çıkarılan yapı kalıntıları yağan yağmur nedeniyle sularla dolmuş durumda.
"Suya gömülen alandaki tarihi eserler geri dönüşü olmayan bir tahribatla karşı karşıya kaldı"
Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü Tuncay Karaçoğlu, Ege Bölgesi’nde çok fazla tarihi eser kalıntılarının bulunduğunu belirterek, bunların yok olmayla yüz yüze olduğunu söyledi. Konak’taki Kemeraltı bölgesinin üçüncü derece arkelojik sit alanı olduğunu vurgulayan Karaçoğlu, gün yüzüne çıkmayan tarihi eserlerin bulunması için çalışmaların da yapılması gerektiğini ifade etti. Karaçoğlu, “Yıkım sırasında tarihi eser kalıntılarına rastlanınca üçüncü derece arkeolojik sit alanı olan bölgede İzmir Müze Müdürlüğü denetiminde sondaj ve kurtarma kazısı yapıldı. Kazı sonucunda antik Roma dönemine ait liman, hamam kalıntısı, imparatorluk salonu, dükkan ve depolama alanları gün yüzüne çıkarıldı. Ancak aradan geçen süre içinde alanda bulunan zemin suyu ile birlikte yağmur suyu tarihi alanı göle çevirdi. Böylece suya gömülen alanda yer alan tarihi eserler geri dönüşü mümkün olmayan bir tahribatla karşı karşıya kaldı. Buradaki arkeolojik kültür mirasının, gelecek kuşaklara aktarılması için belge niteliği vardır. Çıkan eserler, gerçek tarihi aydınlatmada bize yardımcı olacak. Ülkemizde 200 binin üzerinde arkeolojik alan var. Ortaya henüz çıkmamış ve üzerlerinde şehirlerin inşa edildiği alanlar da bulunuyor” diye konuştu.
"Herhangi bir adım atılmadığı takdirde gerekli hukuki girişimleri başlatacağız"
Tarihi eserleri korumanın, Kültür Bakanlığı ve belediyelerin sorumluluğunda olduğunu belirten Karaçoğlu, arşivleme çalışmalarının bile henüz yapılmadığını söyledi. Tarihi eserlerin bir an önce gün yüzüne çıkarılıp halka açık bir müze haline gelmesi gerektiğine vurgu yapan Karaçoğlu, şöyle devam etti: “Bu müze, halka açıldığı takdirde esnaflar için de önemlidir. Ekonomik açıdan Kemeraltı esnafının buna ihtiyacı var. Alanı dolduran suyun bir an önce tahliye edilip, alanın yağmur ve hava koşullarına karşı korunması gerekir. Oradaki suların teknik tesisat ve kompresörlerle çekilmesi, gerektiğini hatırlatıyoruz. Şu an tarihi yerler kaderine terk edilmiştir. Herkes tahribatı görüyor; ama kimse bir şey yapmıyor. En başta Kültür Bakanlığı, fiili maddi çalışmalarının yürütücüsü olmalıdır. Belediyelerin de gerekli adımları atması gerekiyor. Buna ilişkin kampanyalar başlatılıp, gerekli imza ve düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Herhangi bir adım atılmadığı takdirde gerekli hukuki girişimleri başlatacağız.”
Evrensel