Kazakistan’da ok yarasıyla yaşamış İskit savaşçı iskeleti bulundu
Bir kurganda kemikleri bulunan İskit savaşçısı'nın MÖ 7. veya 6. yüzyılda uzun süre ok yarası ile yaşadığı tespit edildi.
Kazakistan’da bir Erken Demir Çağı soylu mezarında yapılan arkeoloji çalışmasında, İskit göçebesinin omurgasında saplanmış bronz ok ucu olduğu ortaya çıktı. Omurgada ok ucunun etrafındaki iyileşme izleri, İskit savaşçısının bu yaradan sonra ölmediğini ve omurgasında saplanmış ok ucuyla hayatına devam ettiğini gösteriyor.
Forbes'ta Kristina Killgrove imzası ile yayınlanan habere göre Koitas isimli alandaki kurgan, yani mezar höyüğünün kazılarında 25 ila 45 yaşlarında olan bir erkeğin kemikleri bulundu. Kalıntılar karbon 14 testiyle MÖ 7. -6. yüzyıllara tarihlendirildi.
Solda omur ve içindeki ok ucu CR taramasıyla görülüyor. Sağda, ok ucunun etrafında kemiğin iyileştiği görülüyor (okla gösterilen) .
İskit savaşçısı, kendi zamanına göre uzun boyluydu ve 175 cm’ydi. Boyunun normalden uzun olması büyük ihtimalle ait olduğu seçkin tabakayı ve elit yetiştirilme biçimini yansıtıyor ve gerekli kaynaklara erişimi olduğunu gösteriyor.
Göçebe adamın kaburgalarından birinde uzun süre önce iyileşmiş bir kırığın izleri bulundu. Adamın omurgasında da eklemlerin aşırı yıpranmasıyla oluşan osteoartrit hastalığı başlangıcı bulundu.
Adamın belinde, belin içeri kıvrıldığı bölümde arkeologlar bir ok ucu keşfetti. İskitlerin döneminde, bu örnekteki gibi omurgayı delen bir yara çoğunlukla bir insanın hemen ölmesine neden olurdu. Fakat bu elit İskit savaşçısı hayatta kalmış. Hatta 11. torasik (göğüs bölgesi) omurgası, bronz ucunun etrafında iyileşmiş.
Arkeolog Svetlana Tur ve meslektaşları, ok ucuna daha yakından bakmak için CR ve CT taraması yöntemlerini kullanmış. CT taraması ok ucunun kırık ve enine kesitte üçgen şekilli olduğunu gösterdi. Büyük ihtimalle ok atıldıktan sonra kemiğe çarptığında kırılmıştı.
Bronz ok ucu, kemiğin sol tarafında görlüyor (okla gösterilen) . Görsel: Svetlana Svyatko
Ok ucunun kemikteki konumuna göre araştırmacılar, ok ucunun sağdan ve yukardan, bir açıyla adama doğru geldiğini düşünüyor. X-ışını floresans tekniğiyle yapılan analizler, ok ucunun yüksek kalay oranına sahip bir bakır alaşımından yapıldığını gösterdi. Elit savaşçının şansına, ok ucunun alaşımında yüksek oranda kurşun yoktu: vücut içinde kalan bir kurşun obje zehirlenmeye neden olabilir.
Erken Demir Çağı’nda Avrupa ve Asya’daki diğer ok uçlarıyla yapılan karşılaştırmalar sonucu, şekline göre bu ok uc askeri amaçlı olduğu düşünülüyor. İskit adamı belki de bir savaşta vuruldu, bunun üzerine biri okun tahta sapını çekip çıkardı ve metal ucu da omurganın içinde saplı kaldı.
Böyle yaralanmalar çoğu zaman kanama ve iltihaplanma nedeniyle ölümcül olsa da, bu adam kemiklerinin iyileşmesine, ve hatta omurgasındaki metalin paslanmaya başlamasına izin verecek kadar uzun yaşamış.
İskit savaşçısına herhangi bir tıbbi bakım yapıldığına dair bir kanıta rastlanmadı, fakat mezarda iskeletten geriye sadece birkaç kemik kalmıştı. Mezarda bulunamayan diğer kemiklerin, başka yaralanmalar ya da tedavi izleri taşıması mümkün bir ihtimal. Fakat savaşçının kaburga kırığı ve omurgasına saplanmış bir ok ucuna rağmen hayatta kaldığı ve hayatına devam edebildiği düşünülürse, acıya oldukça dayanıklı bir kişi olmalıymış.