Kibro-Minoan Yazısı: Kıbrıs-Minos yazısı
Kıbrıs adasında kullanılan ilk yazı olduğu tahmin edilen Kibro-Minoan Yazısı, adadaki muhtelif arkeolojik buluntularda yazılı 63 sembolden oluşan henüz çözülememiş yazı sistemdir.
Kibro-Minoan Yazısı (The Cypro-Minoan script = Kıbrıs-Minos yazısı); Kıbrıs adasında kullanılan ilk yazı olduğu tahmin edilen, adada bulumuş muttelif arkeolojik buluntularda yazılı 63 sembolden oluşan henüz çözülememiş yazı sistemdir.
Ardışık metinler taşıdığı tahmin edilen tabletlerin yanı sıra daha kısa metinler içeren kil kaplar, ne için kullanıldığı bilmeyen ama terazi ağırlığı olduğu tahmin edilen kil toplarda, metal nesnelerde, yüzük ve mühür taşlarında görülmüştür.
Grek alfabesinin yaygınlaşmasından önce Kıbrıs adasında kullanılan yazılar içinde en eskisidir. Minos Giriti’ndeki Doğrusal (Linear) A yazısına benzediğinden dolayı Kibro-Minoan olarak adlandırılmıştır. İngiliz araştırmacı Sir Arthur Evans yazının isism babasıdır, yazıları deşifre etmeye çalışaırken, Girit’teki Linear A ile Linear B yazılarından etkilendiğini vurgulamak için metinlere “Kıbrıs – Minos yazısı” adını vermeyi uygun görmüştür.
1953 yılında Enkomi arkeoloji kazıları sırasında Porphyrios Dikaios ile Claude Schaeffer tarafından keşfedilen İlk yazılı tabletlerın bir kısmı Lefkoşa Kıbrıs Müzesinde, bir kısmı ise Paris Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı'ndan Eskiçağ Tarihçisi Dr. Ahmet Gözlü, 2011 yılında “Kıbrıs Eskiçağı ve Jeopolitiği” başlıklı doktora tezinde yazının kökeni hakkında şu bilgilere yer vermektedir.
Kibro-Minoan yazısının kökeni sorunu
Kibro-Minoan yazısının kökeni sorunu, araştırmacılar arasında tartışmalıdır. Kimileri, yazının kaynağını Girit Linear A yazısına dayandırırken, kimileri bu görüşü reddetmektedir. Kibro-Minoan’ın Girit ayağını reddedenler, her iki yazının (Girit Linear A ve Kibro-Minoan) kaynağı için Güney Anadolu, Kuzeybatı Suriye veya Levant yazısını göstermektedir.
Doğu ve güney Kıbrıs’ta büyük şehir merkezlerinin büyümesiyle birlikte, ticaretin, endüstrinin ve Geç Bronz I Dönemi’nde (Geç Kıbrıs I: M.Ö. 1650-1475) başlayan kültürel ve toplumsal hayattaki yeni bir devrin gelişimi, yönetimsel ve diğer amaçlara hizmet etmesi için yazının gereksinimini ortaya çıkarmıştır.
En erken yazılı döküman, üzerine yatay sırayla kazınmış pişmiş bir tablet-tir. Alaşya (Enkomi)’da bulunmuştur ve Alaşya’yı kazan ekip tarafından M.Ö. 1500 civarına tarihlenmiştir.
Bazı araştırmacıların, Ege etkisini gösterdiğini reddetmelerine rağmen yazı, Girit Linear A (Doğrusal A) yazısı ile kıyaslanmıştır. Sir Arthur Evans, bunu Kibro-Minoan olarak etiketlendirmiştir. Kıbrıs ve Girit arasındaki doğrudan ilişkiler, Kıbrıs bu yazıyı kullanmaya başladığında en az seviyedeydi. Buna alternatif olarak, Kibro-Minoan yazısı, bir Doğu temeline sahip olabilir. Kıbrıs tabletlerinin minder şekilli ve Doğu geleneğindeki gibi fırınlarda pişirilmiş olması, Kıbrıs okur-yazarlığındaki Doğu etkisini kesinlikle açıklar.
Tabletler, ardışık metinler taşır; daha kısa metinler kil kaplarda, ne için kullanıldığı belli olmayan kil toplarında, metal nesnelerde, yüzük ve mühür taşlarında görülür Sağlam bir şekilde oluşturulmuş yazının gelişimi, M.Ö. 14. yüzyıldan itibaren gözlemlenebilir.
Kibro-Minoan’ın 3 tipinden söz edilmektedir. İlki Kibro-Minoan I olarak bilinen yazıdır. Çeşitli nesnelerde görülür. M.Ö. 12. yüzyılda daha yaygın olmakla beraber, M.Ö. 11. yüzyıla kadar devam eder. Kibro-Minoan I’de yaklaşık 80 işaret bulunmaktadır. İşaretlerin sınıflandırılması ve bunların çözümlenmesi üzerine çalışan uzmanlar, yazının ve bunun temsil ettiği dilin Ada’nın genelin- de yaygın olduğunu ve bunun dilsel bir bütünlük içerdiğini doğrulamaktadır. Bronz Çağı’nda Kıbrıslıların kullandığı alfabenin çözülememesi gibi, hangi dili konuştuğu da çözülememiş bir problemdir
M.Ö. 13. yüzyılın sonuna doğru, Alaşya (Enkomi)’daki büyük tabletlerde görülen Kibro-Minoan II ortaya çıkar. Bunlar ya minder şeklinde ya da silindi- rik olan dörtgen tabletlerdir ve bir fırında pişirilmişlerdir. Yazı, Yakın Doğu tarzında dikey sütunlara bölünmüştür. Tabletlerin ortalama ölçüleri 22x19 cm’dir. Bunların mısralar halinde yazılmış dinî veya edebî metinler olduğu dü- şünülmektedir. Kibro-Minoan II, altmış işaret içermekte ve Kibro-Minoan I’den farklı bir dili temsil etmektedir. Kibro-Minoan III’ten de söz edilmektedir. Ugarit’te bulunan bir kil tablette Ugarit tarzında semitik isimler listesi bulun- muştur. Bu tabletteki toplam 25 isimden 20’sini Madam E. Masson çözümlemiş olmasına rağmen, dilin kendisi hâlâ belirsizdir.
Yazı üzerine araştırmalar yapan Arkeolog Tuncer Bağışkan, Adres Kıbrıs dergisinde yayınlanan Kıbrıs'ta İlk Yazı başlıklı makalesinde yazıya dair şu bilgilere yer vermektedir:
Kibro-Minoan yazısının bulunduğu metinler
Kıbrıs ilkin Geç Tunç devrinin erken döneminde (M.Ö 1550 – 1400 ) kullanılmaya başlanan bu el yazmaları üzerinde yıllarca çalışılmış olmasına karşın bir türlü deşifre edilebilmiş değildir. Konuşma dilinde bir heceye tekabül ettiğine inanılan 63 sembolden oluşan bu yazı sistemi çok karmaşık ve çeşitli olduğundan, bilim dünyasını halen meşgul etmektedir. Bu dönemdeki semboller Kıbrıs’a özgü olduğundan, içlerinde Grek alfabesinin harfleri bulunmamaktadır.
Üzerinde çalışma yapılan metinlerin yayınlanmamış olması itibarıyla haklarında pek bilgi sahibi olunamamıştır. Ancak ilerleyen yıllarda daha çok yazıtın bulunması halinde bu sorunun aşılması büyük bir olasılıkla mümkün olabilecektir. İlk yazılı tabletler 1953 yılında Enkomi kazıları sırasında Porphyrios Dikaios ile Schaeffer tarafından ele geçirilmiştir. Bunların bir kısmı Lefkoşa Kıbrıs Müzesinde, bir kısmı ise Paris Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Dikdörtgen bir yazıtın kırık üst parçası olan bir levha 1955 yılında Dikaios tarafından Enkomi kazılarında bulunmuştur. Yazıt sadece levhanın arka kısmında bulunmaktadır. Üç satırlık yazının araları ise yatay hatlarla birbirlerinden ayrılmış durumdadır. Bu yazıdaki semboller oldukça büyük ve karmaşık olması nedeniyle Girit Linear A yazısıyla oldukça benzerlikler gösterdiği belirlemesinde bulunulmuş ve Geç Tunç I (M.Ö 1550 – 1400) devrine tarihlendirilmiştir.
Ayrıca bu döneme ait vazolar üzerine işaretlerin kazılı olduğu örneklere adanın kuzeybatısındaki Katydata’da da rastlanır. Geç Tunç II döneminde (M.Ö 1400 – 1230) vazoların üzerlerinde kazınarak, ya da boyayla yazılmış semboller de görülür.
Nihayet Geç Tunç III dönemine ait (M.Ö 1230 – 1150) kırılmış durumda yazılı levhalara da rastlanır.1953 yılında Dikaios’un yıpranmış durumda bulduğu ve halen Lefkoşa’daki Kıbrıs Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen levhanın ön ile arka yüzlerinde 8 paragraflık Kıbrıs-Minos el yazısı bulunmaktadır.
Yine 1953 yılında Enkomi kazılarında bulunan iyi durumdaki levhanın her iki tarafında kazınarak yazılmış Kıbrıs-Minos el yazıları yer almaktadır. Yazılar çok küçük, sıkışık, çok düzenli ve yaklaşık 50 değişik karakterde semboller içermektedir. Bu yazıtların benzerleri 1953 – 1956 yılları arasında Suriye’deki Ugarit’te (Ras Shamra’da) kazı yapan Schaeffer tarafından da bulunmuş ve Enkomi ile Ugarit’in Geç Tunç Devrinde ilişkilerinin üst düzeyde olduğu belirlenmiştir. Ele geçen Kıbrıs-Minos el yazılarının antik Yunan ve Hitit karakterleriyle deşifre edilmeleri denenmiş olmasına karşın, başlatılan girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Pişmiş toprak levhalar üzerindeki karakterlerin yazılabilmesi için fırınlanmadan önce kemikten sivri uçlu bir kaleme ihtiyaç duyulduğu görüşüne varılmıştır. Nitekim kazılarda bulunan sivri uçlu kemik aletler şimdilerde Lefkoşa Kıbrıs Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
1967 yılının sonbaharında sürdürülen Enkomi kazılarında, üzerinde Kıbrıs-Minos yazıları bulunan balçıktan yapılmış 5 X 4 cm ebadında bir silindir mühür de bulunmuştur. M.Ö XII’inci yüzyıla tarihlenen mührün yüzeyine kazınarak yazılmış harfleri ayırmak amacıyla mühre 27 sıra hat çizilmiş durumdadır. Bir benzeri olmayan bu mührün ne amaçla yapıldığı bilinmiyor olmasının yanı sıra, bugüne kadar Enkomi’de bulunan yazıtlarda tanımlanabilecek herhangi bir şifre, ideogram ve sembolle de benzerlik göstermemektedir. Ayrıca üzerlerindeki yazılar da Girit ile antik Yunanistan’da bulunan Linear A ile Linear B yazılarındaki karakterleri içermemektedir.
Ancak yazıt şekli itibarıyla Enkomi’de bulunan bilye şeklindeki kilden yapılmış cisimler üzerindeki el yazılarının bir benzeridir. Üzerinde kazınarak yazılmış Kıbrıs-Minos yazıları bulunan bilye şeklindeki cisimler ilkin 1896 yılındaki Enkomi yerleşim yeri kazıları sırasında İngiliz kazı ekibi tarafından bulunmuş ve deşifre edilmeleri için Schaeffer tarafından Girit kazmanı Sır Arthur Evans’a verilmiştir.
Benzer buluntular o günden sonra da ele geçmiş olup sayıları 70’in üzerindedir. Bunların bir tanesi Geç Tunç Devrine tarihlenen Hala Sultan Tekke’si yerleşim yerinde, diğerlerinin tamamı ise ayni döneme tarihlenen Enkomi yerleşim yerinde bulunmuştur. Böylece bunların tamamının mezarlarda değil, yerleşim yerlerinde bulundukları belirlenmiştir. Kilden yapılmış olan bu cisimler 20 mm’den daha küçük olup üzerlerindeki yazıtlar fırınlanmadan önce kazınarak yazılmıştır. Üzerlerinde 3 ile 7 arasında harf karakteri vardır. Bunların benzerlerinin başka yerlerde bulunup bulunmadıklar ve işlevlerinin ne olduğu halen bilinmediğinden bir muamma olarak kalmıştır. Yine de bunların ağırlık taşları, oyun taşları, ya da oyun zarı olabileceği varsayımında bulunulmuştur.
Üzerlerinde “Kıbrıs-Minos” el yazısı bulunan kaseler, ziraat aletleri, küçük adak ingotları ve vazolar devir sonu olarak kabul edilen M.Ö 1150-1050 yılları arasında bir yayılma eğilimi göstermiştir. Bu buluntular arasında gövdeleri ile kulplarında kazınarak, ya da boyayla yazılar bulunan vozolar, doğu özelliği gösteren silindirik mühürler, üzerleri kazınmış değişik mücevheratlar ve dokuma amacıyla kullanılan ağırlık taşları da yer almaktadır.
Bunlar genellikle Lefkoşa, Enkomi ve Arpera’da, ayrıca Kukla, Kourion, Maroni, Myrtou-Pighades, Kition, İdalion, Sinda, Verghi ve daha bazı yerlerde de ele geçmiştir.Bu devirde ada genelinde sadece bir dil değil, birden çok dil konuşulmaktaydı. O sırada adada var olan değişik kültürlerin büyük bir olasılıkla kendilerine özgü değişik dilleri ve yazıları vardı. Bu dilleri, daha sonra gelen Arkaik (M.Ö 750 – 475) ve Klasik (M.Ö 475 – 325) dönem yazıtlarıyla karşılaştırırsak, Kıbrıs’ta Grekler, Fenikeliler ve Kıbrıs’ın yerli halkı olarak bilinen Eteocypriots’lar yan yana yaşamaktaydı. Ve dahası, Yunan oldukları kabul edilen Kıbrıs’taki Akaların yanı sıra adada diğer dilleri konuşan insan gruplarının varlığı da söz konusu olduğu unutulmamalıdır.
arkeolojikhaber.com