Anasayfa / Etkinlikler

Müze Müdürlerine göre müzelerin görevi sadece eser sergilemek değil

Mardin Müzesi Müdürü Nihat Erdoğan ve Çorum Müzesi Müdürü Metin Çakar, müzelerin toplum bilinci ve eğitim açısından önemine dikkat çektiler.

 

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Hollanda'nın Ankara Büyükelçiliği ve Hollanda'nın İstanbul Başkonsolosluğu iş birliğinde düzenlenen "Sanat ve Kültür Yoluyla Bağlantılar Kurmak" konferansı "Sanat Yoluyla Öğrenme" oturumuyla devam etti.

Müze eğitimcisi ve yazar Hüsne Rhea Çiğdem'in yönetici olduğu oturumda, Mardin Müzesi Müdürü Nihat Erdoğan, tiyatro eğitmenleri Tamer ve Caner Karataş, Çorum Müzesi Müdürü Metin Çakar konuşmacı olarak, eğitmen ve sanatçı Maria Sezer ise yorumlayıcı olarak yer aldı.

Oturumda, konuşmacılar, özellikle çocuklar ve gençler için okul dışında geliştirilen sanat programlarını ve bunların çocuklar üzerindeki etkisini anlattı.

Nihat Erdoğan: Toplumun kalkınması için çalışan bir müzeyiz

Mardin Müzesi Müdürü Nihat Erdoğan, bir şehrin belleğini oluşturan müzenin içerisinde müzecilikle ilgili neler yapılabilir diye düşündüklerini ifade ederek, "Mardin, bir arada yaşama kültürünün inanılmaz hafızasını devam ettiren somut ve somut olmayan kültürel mirasıyla var olan bir kent. Müzenin yaklaşık 45 bin koleksiyonu var. Her biri geçmişin bir bilgi kaynağı. Bu bilgiyle ilgilenen bu bilgiye bir şekilde ihtiyaç duyan yapıyı oluşturmak hayalimizdi. Biz burada bu koleksiyonu nasıl tanıtabiliriz diyerek bununla ilgili tematik bir sergileme yöntemine geçtik." diye konuştu.

Müzelerin insanlar için var olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Müzenin görevi korumak, sergilemekle sınırlı değil. Müzelerin toplumun kalkınmasında önemli bir rol aldığını görüyoruz. Toplumun kalkınması için çalışan bir müze olarak 10 yıldır çalışmalarımız devam ettiriyoruz. Şehrin kültürel çeşitliliğine baktığımızda aslında farklılıklara saygıyla yaklaşmak, tarafsız bir şekilde her kültürün kendinden bir şeyi, kendini temsil eden bir şeyi bulması için mücadele vererek, kolektif bir çalıma oluşturmaya çalışıyoruz." açıklamalarında bulundu.

Metin Çakar: Çorum Müzesi'nin içinde otel bulunan dünyadaki ilk müze

Çorum Müzesi Müdürü Metin Çakar, küçük yaşlarda babasıyla yaşadığı bir anının kendisini arkeoloji alanına yönlendirdiğini şu sözlerle anlattı:

"1975 yılında babamla Kayseri'ye giderken Boğazköy denilen bir yerde arabamız bozulmuştu. Ben de oradaki kalıntıları o yaşımda inceleme fırsatı buldum. Binalar, yollar, yıkılmış harabe yapılar ve ne olduğunu anlayamadığım bir sürü şey gördüm. Hemen koşarak babamın yanına geldim 'Baba bunlar nedir?' diye sordum. Babam da 'Bundan birkaç bin yıl önce burada yaşayan insanlardan kalan kalıntılar' diye cevap verdi. Ben tabi çocukluk merakıyla, 'Kim yaşamış baba, ne zaman yaşamış baba?' diye sorunca babam 'Oğlum işte oku büyük adam ol, hepsini kendin öğren, ben bilmiyorum' dedi. Babamın bu sözü hiç aklımdan çıkmadı ve yıllar sonra Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümünü kazandım."

Çakar, Çorum'da milattan önce 6 bin yılından bugüne uzanan kesintisiz bir yerleşim olduğuna dikkati çekerek, Çorum Müzesi'nde bu dönemlerin hepsine ait tarihi eserleri sergilediklerini söyledi.

Çorum Müzesi'nin öğrencilere yönelik faaliyetlerinin artarak devam ettiğini dile getiren Çakar, "Müzede öğrencilerimize eğitim vermek istedik. Bunun için Çocuk Eğitim Atölyesi kurduk. Önce okulları telefonla arayarak çocuklarımızı davet ettik. Projeler hazırlamaya başladık. Atölyemizde çocuklarımız için Hitit çivi yazılı tablet etkinliği, kil çalışmaları, pano çalışmaları, cam, kumaş ve seramik boyama, afiş çalışmaları, takı tasarımı, donuk imge ve ara buluculuk etkinliği gibi çok sayıda uygulama yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

Çakar, Çorum Müzesi'nin içinde otel bulunan dünyadaki ilk müze olduğunu vurgulayarak, Çorum Müzesi'ni ziyarete gelen öğrencilerin müzede daha çok vakit geçirebilmeleri ve aktif olarak katılım sağlayabilmeleri için bir yatakhane inşa ederek çocukları yatılı ağırladıklarını anlattı.

Maria Sezer: Artık anlatmak yetmiyor, eyleme geçmek gerekiyor

Panelde yorumlayıcı olarak yer alan eğitmen ve sanatçı Maria Sezer ise konuşmalarda ortak olarak göze çarpan şeyin hayal kelimesi olduğuna dikkati çekerek, "Herkes konuşmasına bu kelimeyle başladı. Herkes birbirinden bağımsız bir şekilde bir şeyi hayal ettiğini anlattı. Hayal etmek ve tutkulu olmak son derece önemli şeyler. Buradaki herkes kendi alanlarında çok tutkulu bir şekilde çalışıyor. Hayal ve tutku yetmiyor. Herkeste bir araştırma yapma ve öğrenme ihtiyacı duyduğunu gördüm. Biz bunu kimin için yapıyoruz, ne anlatmak istiyoruz ve bunu nasıl yapacağız diye düşünmek gerekiyor. Bunu yapanlar sadece eğitim vermiyorlar, kendileri de eğitim alıyorlar." değerlendirmesini yaptı.

Sezer, çocuklar için yapılan etkinliklere işaret ederek, "Artık anlatmak yetmiyor, eyleme geçmek gerekiyor. Bir şey vücutla, beyinle tekrarladıkça, yani oynayarak dokunarak öğrenilir." dedi.

Güzel sonuçların ilk etapta gelmediğinin altını çizen Sezer, "Her şey her zaman devam etmeyebilir ama siz bir taş atarsanız bir suya değişen dalgalar oluşuyor. Bazen de eğitimde ne yaptığımızı hemen fark edemiyoruz. Bir şekilde ümit ederek birkaç tohum atarsak, bu tohumlar bir şekilde yeşerir. Başka birinin sizin yaptığınız işi devam ettireceğine güvenmelisiniz. Ümit etmek lazım. Ne zaman ve nerede olacağını bilemeseniz de ektiğinizi mutlaka biçersiniz." ifadelerini kullandı.

İki gün boyunca sürdürülebilir şehirlerden kültürel mirasa, festivallerden kültür yönetimine farklı başlıkların konuşulduğu 7 oturuma ev sahipliği yapan konferans, sona erdi.

AA