Narkissos
Narkissos nedir?
Narkissos: Nergis çiçeğine adını veren Narkissos'un öyküsü hemen her çağda şairleri esinlemiş bir öyküdür.
Onu en güzel anlatanlar arasında da Latin şairi Ovidius önde gelir. Ovidius, Narkissos'la Ekho efsanelerini birleştirerek iki insanın ask uğruna harcadıkları boşuna çabaları bir tek dram olarak canlandırır. Onun ustaca anlatımından birkaç parçayı aşağıya almayı uygun gördük. Verdiğimiz çeviri, 1944 yılı Tercüme Mecmuası'nda çıkan Can Yücel'in çevirisidir:
Ekho görünce Narkissos'u bir ıssız kırda dolaşırken
arzu sardı gönlünü,
düştü gizlenerek izlerinin ardına;
bir çıranın ucuna sürülmüş
yanıcı kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa
Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla.
Kaç kere okşayıcı gözlerle ona sokulmak,
kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak istedi;
yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,
bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara cevap yollayacak.
Narkissos'la Ekho arasında anlamsız diyalog şöyle sürdürülür:
Bağırdı: "Orada kim var?",
"Var" diye cevap verdi yankı.
Narkissos, "Burada buluşalım" der,
Ekho da koşa koşa çıkar ormandan,
ama oğlan kızı görünce kaçmaya koyulur:
"Ölmek yeğdir" diye bağırıyordu
"olacaksa senin her şeyim".
Ekho başka bir şey söylemedi:
"Senin her şeyim ".
Bundan sonra da asıl Narkissos efsanesi baslar:
Berrak bir pınar vardı,
dalgalarında gümüşler oynaşır,
Ona ulaşan ne bir çoban,
ne otlayan bir keçi, ne bir sürü,
Ne vahşi bir hayvan,
ne ağaçtan düşen bir dal;
tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu bozan.
Çevresinde en yakın suyla beslenir bir çayır,
ve oranın güneş ışığıyla ısınmasına engel olan orman.
Pınar ve yerin güzelliği çeker onu kendine,
uzanır Narkissos av yorgunluğu
ve sıcağın verdiği ağırlıkla yere.
Gidermek isterken susuzluğunu, artıyordu
bir yandan susuzluğu; içtikçe suya vuran güzelliğine hayran,
seviyordu tensiz bir hayali,
vücut sanıyordu sulardakini Donakaldı
Paros mermerinden bir heykele benzeyen
o aynı yüzle kimi idama kızan,
bakıyordu kendine kendi saskın saskın...
Bilmeden kendini arzuluyor,
severken onu kendini seviyor,
isterken kendini istiyordu,
içini yakan ateşi tutuşturan da kendiydi.
Kaç kere faydasız öpücükler sundu aldatan pınara...
Ellerini kac kere daldırdı,
boşa kavuştu kolları sularda.
Neyi gördüğünü bilmiyor,
fakat yanıyordu onunla,
gözleri aldatan hayal onu coşturuyordu.
Narkissos anlar başına geleni ve şöyle dile getirir:
Anlıyorum, o benim,
aldatmıyor beni artık hayalim.
Tutuşturan da ben, yanan da.
Kendime olan sevgimle yanıyorum.
Ne yapayım? İsteneyim mi? İsteyeyim mi?
İstenecek ne kaldı artık?
Beni yoksul ediyor varlığım;
arzuladığım benimle.
Ayrılabilsem vücudumdan;
garip bir dilek seven için ama,
sevdiğim uzak olsa keşke.
Kemirsin artık gücümü acı,
ve geldi son günleri ömrümün,
göçüyorum hayatımın baharında.
Ölüm gelmeyecek bana ağır dinecekse acılarım.
Sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim.
Ve simdi can verelim ikimiz bir solukta...
Narkissos gün geçtikçe eriyip gider,
Ekho da uzaktan seyreder sevdiğini,
tekrarlar durur iniltilerini
ve bu güzelim şiir şu dizelerle sona erer:
Şunlar oldu son sözleri,
gözlerini ayırmadan sulara bakan Narkissos'un:
"Ey boş yere sevdiğim çocuk";
yer tekrar iletti dediklerini.
"Elveda" deyince o, bağırdı Ekho:
"Elveda".
Yorgun başını dayadı sık çayırlığa,
ölüm kapadı efendilerinin güzelliğine hayran gözlerini.
Hâlâ bakıyordu kendine,
yeraltına göçtükten sonra bile;
bakıyordu Styks sularına.
Dövündüler bacıları Naias'lar kesik saçlarını yanı başına koydular;
dövündüler
Dryas'lar, Ekho da katıldı onlara.
Tam sedyeyi, odun yığınını, titreyen meşaleleri hazırladılar,
vücut yoktu hiçbir yerde,
yerinde sarı göbeğini beyaz yaprakların kucakladığı bir çiçek buldular.