Nausikaa
Nausikaa nedir?
Nausikaa: Odysseia birçok öykülerden örülmüş uzun bir romandır. Bu öykülerin en sevimlisi de Phaiak prensesi Nausikaa'nın yarıda kalmış romanı olsa gerek.
Homeros bu güzel kızı bize tanıttıktan ve Odysseus'la tanıştırıp onunla olan gönül macerasına dokunduktan hemen sonra, bu iki insanı ayırır ve bize genç kızın uğradığı hayal kırıklığını sezdirmekle yetinir. O ana kadar da Nausikaa'yi hayata açılan, sevebileceği bir erkeği bulup onunla evlenmeyi özleyen bir kızın bütün duygularını ince bir gerçeklikle canlandırır bize. Odysseia' nın VI. bölümünde Phaiak prensesini yatak odasında uyur görür, tanrıça Athena kızın bir arkadaşı kılığında düşüne girer:
Doğru yürüdü çok süslü yatak odasına,
bir kız yatıyordu orada, boyu posu, görünüşü tanrılara denk,
Nausikaa'ydı bu, ulu yürekli Alkinoos'un kızı,
bir yanında bir hizmetçi yatıyordu,
bir yanında bir hizmetçi,
şipşirin, cana yakındı ikisi de,
pırıl pırıl kapı kanatları kapalıydılar.
Tanrıça kızın yatağına yel gibi varır ve şu sözlerle kışkırtır.
Ne de kaygısız doğurmuş,
Nausikaa, anan olacak kadın seni!
Güzel rubaların kalmış yüzüstü,
oysa geldi çattı evleneceğin gün,
hazırlık yapmalısın düğüne,
güzelce giyinip kuşanmalısm,
seni sevenler de giyinip kuşanmalı.
Dillere destan olur böyle düğünler,
mutluluk getirir babana, ulu anana.
Tan ağarırken gidelim yunmaya,
geleyim ben de, tutayım işi bir ucundan,
çabucak olsun bitsin bu is,
uzun zaman kız kalamazsın nasıl olsa.
Nausikaa şafakla birlikte kalkar, babasından katır arabasını ister, ırmağa gidip çamaşır yıkamak istediğini söyler. Bu işe niçin giriştiğini de söylemez, ama Alkinoos anlar her nasılsa kızının düğün hazırlığı yaptığını. Arabanın hazırlanması, kraliçe Arete'nin kızlara yıkanacak güzel rubalarla birlikte kokulu yağlar ve bir sepet içinde günlük kumanyalarını vermesi ayrıntılarıyla anlatılır. Çamaşırlar yıkanıp durulanır, güneşe serilir, kızlar oturup yemeklerini yerler, sonra da top oynamaya koyulurlar. Top ırmağın gerisindeki koruluğa düşer, orada günlerce denizde yüzmekten bitkin düşmüş uyuyan Odysseus'u uyandırır. Odysseus bakar ki genç kızlar oynaşıyor ırmak kıyısında. Bol yapraklı bir dalla örter erkekliğini, çıkar Nausikaa'nın karşısına yalvarır. Hizmetçi kızlar kaçışırlar, yalnız Nausikaa ürkmez yosunlarla örtülü çıplak erkeği görünce,
Odysseus'un sözleri de yüreğine işler:
Yalvarırım, kraliçem sana,
ister tanrı ol, ister insan.
Yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı Artemis olmalısın,
görünüşün, boyun boşun,
dipdiri bedeninle tıpkı osun!
Sonra da anasının, babasının mutluluğunu över, ama asıl mutlu olacak insan bu güzel kızı alıp evine götürecek kocadır, der. Bu sözlere dayanılır mı, Nausikaa hizmetçilerini çağırır, Odysseus'u yıkamalarını, giydirmelerini buyurur. Odysseus yıkandıktan sonra daha bir yakışıklı ve alımlı olur:
Zeus'tan dogma tanrıça Athena
daha iri, daha kocaman görünmesini sağladı,
saçları dökülüyordu başından kıvır kıvır,
tıpkı sümbül çiçekleri gibi.
Olan olmuştur, Nausikaa gönlünü kaptırmıştır; şöyle der kendi kendine:
Demin yüzüne bakılmaz gibi geldi bana, şimdiyse tanrılara benzer, engin gökte oturanlara. Ne olur, böylesine bir gün kocam desem, kalsa burada, otursa bizim yanımızda...
Odysseus'la tatlı tatlı konuşur, onu şehre götürürken aklına saplanmış olan konuya değinir, bir arada görünmeyelim der, çünkü dedikodu olur, kral kızı kendine bir yabancı koca bulmuş derler, biz Phaiaklar dururken almış onu yanına yürüyor diye halkınca kınanmaktan korktuğunu ileri sürer. Bu konu düşmez ağzından. Kurnaz Odysseus da bozuntuya vermez, Alkinoos'un sarayına gitmek üzere kızdan ayrılınca Nausikaa'yı bir koca bulmuş olma umudu, sevinci İçinde bırakır.
Çok geçmeden acı yanılgısını anlar: Odysseus kimliğini açığa vurur, tek amacının İthake'ye karısının yanına dönmek olduğunu söyler. Nausikaa'nın romanı yıkılır. Odysseus yola çıkmak üzere hazırlıklarını yapmış, hamamdan güzel urbalar giyinmiş olarak çıkmakta ve şölene gitmektedir ki prensesle karşılaşır:
Sağlam yapılı kapının aralığında
Nausikaa dikildi karşısına,
göz göze geldi OdysseusΊα öylece ona baktı,
sonra seslendi, kanatlı sözlerle, dedi ki:
"Sağ, esen kal, konuğumuz, sağ, esen kal,
baba toprağına döndüğünde unutma,
an beni, sen ilkin bana borçlusun kurtuluşunu".
Çok akıllı Odysseus karşılık verdi ona, dedi ki:
"Ulu yürekli Alkinoos'un kızı, Nausikaa,
Zeus, Here'nin uzaktan gürleyen kocası,
eğer isterse, döneceksem ben yurduma,
göreceksem sıla günümü,
bir tanrı gibi tapacağım sana orada,
her vakit, sabahtan akşama dek,
gün boyunca, can verdin bana sen,
ey genç kız, can!"
Perde böylece kapanır, bir daha da Nausikaa'nın, o erdemli kral kızının adı anılmaz Odysseia'da.