Paleontologlar dinozor tüyü için 150 yıl sonra 'pardon' dediler.
Gelişmiş teknolojileri kullanan araştırmacılar, Lazer-Uyaranlı Florasan sistemiyle 150 yıldır kanatlı dinozor Archeaopteryx türüne ait olduğu sanılan tüyün aslında bu türe ait olmadığını, türü meçhul bir başka dinozora ait olduğunu ortaya çıkardılar.
Bilimsel çalışmalar açısından bakıldığında bir teorinin yanlışlanması da en az doğrulanması kadar önemlidir. Böylece yanlışlanan ihtimaller ve ona bağlı olasılıklar varsayım havuzundan çıkarılır ve doğru yola gitmeyi kolaylaştırır.
Yeni bir araştırmaya göre, 19. yüzyılda bulunan dinozor tüyü fosilinin, meşhur kuş dinozor Archaeopteryx’e ait olmadığı ortaya çıktı.
1861'de güney Almanya'da bulunan fosil tüyünün türü 150 yıl sonra meçhule düştü!r.
150 milyon yıllık fosil, 1861 yılında Almanya’da bulunmuştu. Bu fosilin hemen ardından bulunan ve sürüngenler ile kuşlar arasında geçişin temsilcisi olan Archaeopteryx fosilinin ardından tüyün bu türe ait olması gerektiği inanışı yerleşmişti.
Tüy fosilinin eksik kısımları olması nedeniyle, tüyün hangi türe ya da vücudun hangi parçasına ait olduğu kesinleştirilememişti.
Hong Kong Üniversitesi’nden paleontolog Michael Pittman’ın da yazarları arasında bulunduğu bir çalışmada, Lazer-Uyaranlı Florasan (LSF) adı verilen son teknoloji görüntüleme sistemiyle fosilin iç yapısı incelendi.
Fosilin eksik parçaları olması ve diğer tüy fosillerinden daha farklı yapısı nedeniyle tüyün hangi organda bulunduğu, hangi türe ait olduğu gibi bilgiler kesin değildi. LSF sayesinde bu sorun aşılmış oldu.
Araştırmacılara göre kaybolan tüy kökü, ultraviyole çalışmalarında gözükmese de LSF ışığı altında izlerini belli ediyor.
Tüy, daha sonra bilinen Archaeopteryx tüyü örnekleri ile karşılaştırıldı. Yapılan incelemelerde, orta kısmında S şekilli yapı gözlenmeyen tüyün bu dinozorlara ait olmadığı keşfedildi. Tüy, bilinmeyen bir tüylü dinozor çeşidine ait.
Bununla beraber tüyün sahibi olan canlı da Archaeopteryx ile çok da farklı değil. Bu da, kuş benzeri dinozorların sanılandan daha çok türü olduğunu gösteriyor. Fosiller üzerinde yapılan çalışmaların geçmişte yaşamış türler hakkında daha fazla bilgi verdiği bir gerçek ancak bu yapılar farklı keşiflerin de yolunu açabiliyor.
Baş yazarlığını Arizona Bilimsel İlerleme Derneği’nden Thomas Kaye’nin yaptığı bu çalışma, modern teknolojinin bilimsel çalışmalara etkisini göstermesi açısından da önemli.
Emre Ömer Zehir - webtekno.com