Restorasyonu biten Vaniköy Camisi kütüphanesi ile de ilgi görüyor
İstanbul Boğazı kıyısındaki Vani Mehmed Efendi Camisi restorasyonu, Kalyon Vakfı ile İstanbul Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü ve Mehmed Vani Vakfı arasında imzalanan "Restorasyon Protokolü" kapsamında gerçekleştirildi.
Halk arasında Vaniköy Camisi olarak bilinen Vani Mehmed Efendi Camisi, huzurlu iç mekanı, bahçesi ve kütüphanesiyle kısa sürede İstanbulluların uğrak yerlerinden biri haline geldi.
15 Kasım 2020'de çıkan yangında zarar gören tarihi ibadethane, restorasyonun ardından bir süre önce yeniden ibadete açıldı.
Tarihi mekana gelenler hem camide namazlarını kılıyor, kütüphanede kitap okuyor, ders çalışıyor hem de boğaz manzaralı bahçesinde keyifli vakit geçiriyor.
Yapıda gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin AA muhabirine açıklama yapan Mimar Tuğba Tetik Kurt, restorasyon projesinin mimari kontrolörlüğünü üstlendiğini dile getirdi.
Osmanlı Padişahlarından Sultan 4. Mehmed'in öncesinde papaz korusu olarak bilinen bölgeyi, Türk köyü kurması için Vani Mehmet Efendi'ye bağışladığını anlatan Kurt, "Bu bağış üzerine Vani Mehmet Efendi 1665 yılında bu eseri yaptırmıştır. Eserde oldukça sade bir mimari üslup görülmektedir." dedi.
Vaniköy Camisi'nin mimarisine ilişkin bilgiler paylaşan Kurt, "Harim mekanı kare planlıdır. Mekanın kuzeyinde ahşap direkler üzerinde kurulu bir mahfil kat bulunmaktadır. Eserin oldukça sade, yarım yuvarlak nişli bir mihrabı vardır. Bu bahsettiğim bölgesi kagir duvarlar üzerinde yükselmektedir. Bu özgün olan bölüme Sultan 1. Mahmud zamanında hünkar mahfili ilave edilmiştir, burası da ahşap strüktürlüdür. Eserin kuzeybatı yönünde tuğla gövdeli sıvalı bir minaresi vardır, özellikle tek şerefeli ve tek şerefesinin altında yaprak motifleriyle ve kurşun külahının altındaki girland motifleriyle dikkat çekmektedir." dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünün koruma ve mülkiyetinde olan eserin Kalyon Vakfı sponsorluğuyla yeniden ihya edildiğini aktaran Kurt, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla 16 Haziran 2023'te eserin ihya edilmiş şekliyle yeniden ibadete açıldığını ifade etti.
Kurt, restorasyon sürecinin daha çok renove süreci olarak devam ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Eserin bir kısım kagir duvarları ve moloz taş duvarları yangından sonra ayakta kalmayı başarmıştı ama ahşap olan kısımlarında yeniden ihya ve özgüne uygun ayağa kaldırma çalışmaları yapılması gerekiyordu. İstanbul Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğünün yangından bir yıl önce buranın lazer tarama yöntemiyle üç boyutlu çalışmalarını yapmış olması rölevelerini çıkarmış olması bize restorasyon aşamasında çok yardımcı oldu. Bu veriler ışığında biz yangının önce izlerini hafızalardan silmek için kolları sıvadık ve hünkar mahfili bölümünde ilk olarak çalışmalarımıza başladık, burada yangından oldukça hasar almış olan, dökülmüş durumda olan sıvaları kaldırdığımızda hünkar mahfilinin özgün, orijinal ahşap oymalı, başlıklı dikmelerine ulaştık. Bu şekilde yapının tamamında bu şekilde iz sürmeye başladık. İz sürdükçe ve yapının sıva raspaları tamamlandıkça altından son cemaat mahfili bölümünde özellikle önem arz eden nitelikli kalem işi bezemelere ulaştık. O bezemeleri özgün olanlarını yerlerinde muhafaza ettik ve onaylı projesine uygun şekilde olmayanlarını tamamladık. Son cemaat mahali şu anda tüm sadeliğiyle, bezlemelerin de mekana katmış olduğu etkiyle hoş bir görünüme sahip."
- "Sıbyan mektebine kütüphane işlevi verildi
Mimar Kurt, yapıdaki restorasyon çalışmalarının tamamının projesine uygun olarak gerçekleştirildiğine dikkati çekerek, hünkar mahfilinin alt katındaki sıbyan mektebine de kütüphane işlevi verilerek tüm halkın ve kitapseverlerin hizmetine açıldığını dile getirdi.
Kütüphanede muhtelif konularda yaklaşık 1.600 eser yer aldığını ifade eden Kurt, "Biliyorsunuz eski eserlerin yaşayabilmesi için kullanılmaları gerekiyor. Gelecek nesillere aktarılabilmeleri için kent çeperleri içerisinde işlevsiz kalmış mahaller olarak kaderine bırakılmamalı diye düşündük ve yeniden işlevlendirmeyle bunu hayata geçirdik. Özellikle genç kesimler burayı çok tercih edip kullanıyorlar ama tüm kitapseverlerin kullanımına açık." değerlendirmesinde bulundu.
Kurt, Vaniköy Camisi'nin deniz kenarında konumlanan bir 'Yalı Cami' olduğunu anımsatarak, duygularını şöyle ifade etti:
"İstanbulluların hem ibadet amacıyla gelebileceği, hem kütüphanemizde ilim, irfan üretilebileceği hem de boğaz havasını içlerine çekebilecekleri huzur bulabilecekleri bir ortam oluşturduk. Restorasyon uygulaması tamamlandıktan sonra kendim ibadet etmek için de vakit namazımda buraya geldim, huşu içinde ibadetimi yerine getirdim ve çok mutluluk duydum."
Restorasyon aşamasında hünkar mahfilinde yapılan raspalar sonrasında ulaşılan bazı ahşap dikmelerin daha sonra caminin avlusunda teşhir amaçlı koruma altına alındığı bilgisini veren Kurt, "Başlıklardan birkaçını da kütüphanenin bir yerinde kullandık. Diğerlerini de yeniden birebir ölçeğinde imal ederek özgün plan şemasında bulundukları yerlerde konumlandırdık." bilgisini verdi.
Kurt, restorasyon aşamasında yangından kurtulan bazı parçaların muhafaza edilerek caminin avlusunda teşhir amaçlı koruma altına alındığını aktararak, "Türkiye'de bir Yalı Camii olarak en güzel manzaraya sahip eser olduğunu düşünüyorum ve restorasyon sürecinde de geleneksel çizgilerden çıkmadan, çağdaş dokunuşların yapıldığı en başta gelen örneklerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.