Şahname: Şehname
Şahname nedir? Şehname nedir? Şehname kimin eseridir? Şahname'yi kim yazmıştır?
Şahname (Şehnâme) Şair Firdevsî (M.940-1020) tarafından yazılan İran edebiyatının 60 bin beyitlik destansı edebi eseridir. Firdevsî, İran tarihiyle ilgili tüm rivayetleri bu esrinde toplamış, tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek eski İran krallarının hakkında bilinenleri destansı dille derlemiştir Eserin Karamanları arasında yer alan isimlerden bazıları; Keyûmers (Orta Farsça:Kayômart), Hoseng, Tahmûrâs, Cemşid, Zahhak, Feridun, Menûçehr, Key Kubad, Key Kâvus, Key Hüsrev, Bahman, Dara (III. Darius), Iskandar (Büyük İskender), Ardaschir I., Sapur I., Hormoz, Bahram V., Chosrau, Yazdgird III. gibi krallar, ana tema Zabulistan prensi efsanavi kahramanı Rostam (Rüstem), Esfandiar (Gostasp’ın oğlu) ve Afrasiab'tır...
İlk insanın (Keyûmers) yaratılışından başlayan Şâhnâme, İran’da Araplar’ın egemen olduğu döneme kadar geçen zaman sürecindeki İran’ın destansı tarihiyle gerçek bilgileri harmanlayarak verir. Eserin kaynaklarını IX. yüzyılın sözlü gelenekleriyle mensur ve manzum şâhnâmeler oluşturur. Bunlar sırasıyla Sâsânî Hükümdarı I. Hüsrev (Enûşirvân) devrinden (531-579) kalma bir tür resmî İran tarihi olan mensur Ḫudâynâme, Ebü’l-Müeyyed-i Belhî’nin mensur Kitâb-ı Gerşâsp’ı, Sâmânîler devri Horasan sipehsâlârı ve Tûs hâkimi Ebû Mansûr Muhammed b. Abdürrezzâk’ın dört yazara hazırlattığı mensur Şâhnâme-yi Ebû Manṣûrî (346/957) ve Mes‘ûdî-yi Mervezî ile Dakīkī’nin manzum şâhnâmeleridir.
Şâhnâme’de Pîşdâdîler, Keyânîler, Eşkânîler ve Sâsânîler dönemine ait destansı olaylar ele alınır.
Şahnâme, bütün dünya klasikleri arasında da eşsiz bir yere sahiptir. Şâhnâme’nin (Şehnâme) ilk redaksiyonuna muhtemelen 370 (980) veya 380’de (990) başlanmış ve 408 (1018) yılının ardından son biçimini almıştır. Firdevsî eserini bölümler halinde yazmaya başlamış ve yazımı tamamlanan bölümler arasında bağlantı kurduktan sonra 394’te (1004) ilk redaksiyonunu bitirmiştir. Bu sırada otuz yedi yaşındaki oğlunu kaybeden Firdevsî eserini ithaf edeceği bir hükümdar arayışına girmiştir. O zamana kadar Gazneli Hükümdarı Sultan Mahmud ile tanışma fırsatı bulamadığından hükümdarın kardeşi Nasr b. Sebük Tegin ile Vezir Ebü’l-Abbas Fazl b. Ahmed el-İsferâyînî sultanla tanışmasını sağlamıştır. Bu arada muhtemelen Şâhnâme’nin ikinci redaksiyonu tamamlanmışsa da Vezir Fazl b. Ahmed’in 404 (1014) yılında ölümüyle Firdevsî eserini Sultan Mahmud’a sunamamıştır.
Şâhnâme’nin Sultan Mahmud’a sunuluşu meselesinin şüphe ile karşılanmasına sebep, bazı rivayetlerdir. Bir rivayete göre Firdevsî, Gazne’ye giderek Sultan Mahmud’a eserini takdim etmiş, fakat sultan, yeni vezir Ahmed b. Hasan-ı Meymendî’nin müdahalesiyle esere lâyık bir ödül vermemiştir. Bunun üzerine Firdevsî aldığı 60.000 dirhemi hükümdarın gözdesine, hamamcıya, meyhâneciye, bozacıya dağıtmış ve bir hicviye yazıp Gazne’den ayrılmıştır. Diğer bir rivayete göre Sultan Mahmud Şâhnâme’yi okuduktan sonra şaire, “Benim ordumda Rüstem’den güçlü nice pehlivan var” deyince Firdevsî, “Ama Tanrı Rüstem gibisini bir daha yaratmadı” cevabını vermiş, bu söze hiddetlenen sultan Firdevsî’yi öldürtmek istemişse de şair Herat’a kaçmış ve Sultan Mahmud için 100 beyitlik bir hicviye kaleme almıştır. Üçüncü bir rivayete göre Gazne’den ayrılan Firdevsî Taberistan’a gitmiş, burada Bâvend hânedanından Emîr İspehbed Şehriyâr’a sığınarak hem Şâhnâme’yi hem Sultan Mahmud hakkındaki hicviyeyi takdim etmiştir. Ancak İspehbed Şehriyâr, Sultan Mahmud’a duyduğu saygıdan dolayı hicviyeyi satın alıp yakmış ve Firdevsî’ye de bundan kimseye bahsetmemesini tembihlemiştir. Buradan memleketi Tûs’a dönen Firdevsî yoksulluk içinde yaşamış ve burada ölmüştür. Bazı araştırmacılar, Sultan Mahmud ile Firdevsî arasındaki anlaşmazlığın temelinde hükümdarın Sünnî oluşunun yattığını, bu yüzden Şiî olan Firdevsî’ye karşı soğuk davrandığını, ayrıca Şâhnâme’de Türkler hakkında iyi bir tablo çizilmediğini, hatta bir kölenin oğlu olması dolayısıyla Sultan Mahmud’un eski İran şahlarına karşı öfke duyduğunu ileri sürer.