Anasayfa / Turizm

Seferadların beşiği: Sardes Antik Kenti

Sardes Antik Kenti, Lidya Krallığı’nın başkenti, sikkenin doğum yeri, görkemli İon düzeni tapınağı barındırmasının yanı sıra dünyanın en yaygın 3 büyük dininden ikisi için de özel önem taşımaktadır.

 

Manisa'nın Salihli İlçesi Sart mahallesi sınırlarındaki Sardes Antik Kenti, Demir Çağı Lidya Krallığının başkentidir. Batı Anadolu’yu hakimiyeti altına almış bir imparatorluğun başkenti, sikkenin doğum yeri ve adı hayal bile edilemeyecek zenginlikle özdeşleşen Krezüs’ün (Karun) vatanı  Sardes, antik dünyanın önde gelen şehirleri arasında yer almaktaydı.

Şehir, kent planlaması konusunda emsalsiz olup, Mezopotamya dışındaki en büyük savunma duvarı ile çevrelenmiştir. Arkeolojik kalıntıları arasında günümüze kadar koruna gelmiş dünyanın belki de en görkemli İon düzeni tapınaklarından birine ev sahipliği yapan antik kent, korunmuş Roma yapıları içerisinde anıtsal bir hamam-gymnasium kompleksine sahiptir.

Küllerinden Salihli’nin doğduğu söylenen, Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes, günümüzde İnanç Turizminin önemli duraklarından biridir. Hıristiyan cemaati tarafından “İncil’de adı geçen yedi kiliseden biri" olarak kabul görür; Artemis Tapınağı’nın güneydoğu köşesinde bulunan tuğladan yapılmış şapel ziyaret edilir. Yaklaşık bin yıl süre ile Sardes, Fener Patrikhanesi’ne bağlı Piskoposluk Merkezi durumunda kalır; 1391 yılında Patrikhanenin emri ile Sardes Metropolithanesi tüm varlıkları ile Philadelphia yani Alaşehir Metropolitliği’ne devredilir.

Oysa Manisa'nın Salihli ilçesindeki Sardes, İnanç Turizmi yönünden, sadece Hıristiyan değil Yahudi (Musevi) cemaati tarafından da büyük öneme sahip olmasına karşın bu yönü pek fazla bilinmez.

Kudüs’teki Süleyman ve Suriye topraklarında bulunan Dura Europos sinagoglarından sonra inşa edilen dünyanın üçüncü havrası Sardes Sinagogu; ilk Yahudi tapınaklarından biri olması açısından önemlidir. Sinagog Yahudi Cemaati için bir başka açıdan daha önemlidir: Yahudiliğin Seferad (Sepherad) kolu burada doğmuştur.

Sardes Antik Kenti'nde bulunan ve Yahudilerin dünyada üçüncü tapınağı olarak bilinen Sardes Sinagogu, ihtişamı ve dini açıdan önemiyle dikkat çekiyor .Avrupa'nın ve Türkiye'nin ilk havrası olan, ancak çok bilinmemesi nedeniyle neredeyse gizli kalmış sinagog, özellikle Amerika'da yaşayan Yahudilerin ilgisini çekiyor.

Salihli'deki Sardes Antik Kenti, birçok medeniyete ev sahipliği yapmasının yanı sıra barındırdığı medeniyetlerin dini inançlarını taşıyan yapılarıyla günümüzde ilgi uyandırıyor. Tapınakların ve kiliselerin yer aldığı Sardes Antik Kenti'nde, Musevi cemaatinin yaşam sürdürdüğünün kanıtı olan Sardes Sinagogu, hala ihtişamını koruyor.

Yahudiler için önemli olan Kudüs'teki Ağlama Duvarı olarak bilinen Süleyman Tapınağı, Babil'deki kerpiç sinagogun ardından üçüncü önemli havra olan ve Seferad Sinagogu olarak bilinen Sardes Sinagogu, inanç turizmi açısından önem taşıyor.

Havrayla ilgili bilgi veren Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı Araştırmacı Mustafa Uçar, M.Ö. 215-212 yıllarında yapıldığı tahmin edilen sinagogun bölgeye gelen 2 bin haneden oluşan yaklaşık 10 bin kişilik Yahudi cemaati tarafından kullanıldığını anlattı.

Yüzyıllar öncesindeki yaşamın izlerinin hala korunduğunu dile getiren Uçar, Yahudilerin Eskinazi ve Sefarad kollarına ayrıldıklarını ve Seferad kolunun İspanya Endülüs'ten doğduğuna inanıldığını, ancak Endülüs'ten önce Seferad kolunun bu coğrafyada yaşadığını ifade etti. Uçar, Burası dünyanın bilinen üçüncü sinagogu olması adına önemlidir.

Yahudilerin Seferad kolu buradan çıkmıştır. M.Ö 215-212 yıllarında 2 bin hane, yaklaşık 10 bin kişi buraya geliyor. Geleneklerine, göreneklerine bağlı olarak Sardes merkezli Anadolu'ya ilk gelenler, burada sinagog kuruyorlar. Avrupa'nın ve Anadolu'nun ilk sinagogu diye konuştu.

Bölgenin deprem kuşağında olmasından dolayı depremlerden etkilendiğini anlatan Mustafa Uçar, altta bir tabaka daha olduğunu söyledi. Toprak altında kalan tabakanın üstüne M.S 166 yılında sinagog yapımına başlandığını kaydeden Uçar, M.S. 211 yılında tamamlandığını belirterek, 617 yılına kadar burada kalıyorlar. Ancak daha sonra Yahudiler batıya doğru yola çıkıyor. İspanya'ya Endülüs'e gidiyorlar. Seferad aslında Lidya'dır dedi

SPONSORLUK ANLAŞMALARI O ÇAĞDA DA VARDI

Sinagogda zamanında bin kişinin ibadet edebildiğini dile getiren Uçar, havrada cemaatin sorunlarının çözüldüğünü ve nikah kıyıldığını belirterek, zeminde yer alan mozaiklere dikkat çekti. Mozaiklerin üstünde sinagogun yapımına katkı sağlayan kişilerin isimlerinin yer aldığını kaydeden Uçar, sponsorluk anlayışının o dönemde de bulunduğunu belirterek, Arka planda yer alan 3 basamaklı mermer alana 'Onur locası' adı veriliyor. Yahudi yaşlılar oturuyor ve cemaatin arasındaki sorunlar çözüme ulaştırılıyor. Locanın önündeki sehpada, haham başı vaazlarını veriyor. Sehpanın önündeki 4 taşın olduğu alanda da nikah kıyılıyor. Zamanında Anadolu'nun en büyük ve tek sinagogu olarak geçiyor. Bin kişi ibadet edebiliyor. Doğu tarafından 3 kapısı var. Orta kapıdan hahamlar, sağ ve sol kapıdan da haremlik-selamlık usulüne göre kadınlar ve erkekler giriyor. Orta kapının her iki tarafında da yüksekçe yerler var. Bu yerlerde zamanında Hazreti Süleyman'ın emanetleri ve din kitapları saklanıyordu diye konuştu.

HAVUZLU SALONDA GENÇ KIZLAR 7 KEZ YIKANARAK GÜNAHLARINDAN ARINIYOR

Havranın ortasında yer alan 'havuzlu salon' hakkında bilgi veren Uçar, ritüellerden de bahsederek, Yahudiler ellerini yüzlerini yıkayıp bu havuzda temizliklerini yapıyor. Ayrıca evlenecek olan genç kızlar, havuzun içinde 7 kez oturup kalkarak günahlarından arınıp, eşlerinin evlerine giderler. Bu salonda 14 sütun var. Dört ayrı köşedeki dört sütun, yukarıdan bakıldığında kalp şeklini taşır. Yehova tanrının adı ancak aynı zamanda sevgiyi, aşkı ifade eder. Kalp şeklindeki bu sütunlar dört bir tarafınız sevgiyle dolsun anlamına geliyor dedi.

SARDES SİNAGOĞU TÜRKİYE'DE VE AVRUPA'DA ÇOK FAZLA TANINMIYOR

Sinagogun 1962 yılında antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıktığını anlatan Uçar, havranın Türkiye'de ve Avrupa'da çok fazla bilinmediğini, ancak Amerika'da tanındığını söyledi. Uçar, Burası gerçekten Yahudi cemaati tarafından gezilip görülmesi gereken bir yer. Bir nevi Seferad kolunun hac yeri olarak görülmesi gereken, nadir yerlerden biridir. Yurtdışında özellikle Amerika'da Yahudiler tarafından burası çok iyi biliniyor. 1962'den 1972 yılına kadar olan restorasyon çalışmaları sırasında sponsorluğu Amerika'daki Yahudiler yaptı. Ancak Avrupa'da ve hatta Türkiye'de çok fazla bilinmiyor diye konuştu.

MUSTAFA UÇAR: İNANÇ TURİZMİNE KAZANDIRILMALI

Musevi cemaatinin din adamlarından oluşan bir heyetin Sardes'teki sinagoga gelip inceleme yaptığını dile getiren Mustafa Uçar, gizli kalmış sinagogun ülkenin inanç turizmine kazandırılması gerektiğini söyledi. Uçar, Önümüzdeki yıllarda restorasyon yapılıp üstünün kapatılması planlanıyor. İnanç turizmi için buranın tanıtılması gerekiyor. Fuarlarda sinagogun fotoğrafları ve filmleri yayınlanmalı. Tanıtımı yapıldığı zaman insanlar merakla görmeye gelecekler. Duvarlardaki freskler ve yerlerdeki mozaikler gerçekten çok ilginç dedi.

DHA