Anasayfa / Restorasyon / Türkiye

Şehzade Korkut Camisi'nin minaresindeki külah Antalya'yı ikiye böldü

Antalya'daki Şehzade Korkut Camisi'ndeki restorasyon sırasında, daha önce varlığı resimlerden tespit ediken külahı 123 sonra yerine takıldı. Ancak Antalya Kaleiçi’nde Kesik Minare olarak kent belleğinde yer eden tarihi yapıya külah eklenmesi, sivil toplum kuruluşları ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü arasında tartışma doğurdu.

 

Antalya'nın simge eserlerinden, kentin merkezindeki tarihi Kaleiçi'nde bulunan Şehzade Korkut Camisi (Kesik Minare) Selçukluların Antalya'yı fethiyle "fethin sembolü" olmuştu.

Antalya Kaleiçi Hesapçı Sokak’ta milattan sonra 6. yüzyılda Roma tapınağı olarak inşa edilen, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise cami olarak kullanılan tarihi yapıya yönelik restorasyon çalışması meslek odaları, dernekler ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü arasında ‘külah’ tartışması başlattı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut’un Teke Sancakbeyliğine atanması sonrasında tamir ettirilen ve Korkut Camii adı verilen yapıya ahşap bir minare eklendi. 1890’da Kaleiçi’nde 500 evin yanmasıyla sonuçlanan büyük yangında minarenin ahşaptan yapılan külahı da yandı.

O tarihten itibaren tarihi yapı halk arasında ‘Kesik Minare’ olarak anılmaya başladı ve birçok yazılı kaynağa bu isimle girdi. Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün başlattığı ve halen devam eden restorasyon çalışmasında ise tarihi yapıya külah eklemesi yapıldı.

Mimarlar Odası Antalya Şubesi: Kesik Minare ismi mihenk taşı niteliğindedir

Çalışmanın hemen ardından Mimarlar Odası Antalya Şubesi tarihi yapının kent belleğine Kesik Minare olarak yerleştiğini belirterek minareye külah eklenmesine karşı çıktı. Oda tarafından yapılan açıklamada, “Sembol haline gelmiş Kesik Minare’ye külah eklenmesi yapının sembol özelliğini kaybetmesine neden olacak ve tanıtım çalışmaları zarar görecektir. Yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kültür ve turizm alanı ilan edilen Kaleiçi’nde bulunmaktadır. Kent belleğinde Kesik Minare ismi mihenk taşı niteliğindedir” dendi.

ATAV Başkanı Yeliz Gül Ege: Külah eklenmesine karşıyız

“Restorasyon yapılsın ama külaha gerek yoktu” diyen Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Yeliz Gül Ege ise şöyle dedi: “Biz tarih yapının yeniden ayağa kaldırılması, saklı olan tarihi değerlerin gün yüzüne çıkarılmasına karşı değiliz. Biz tüm dünyanın kesik minare olarak tanıdığı bir yapıya külah eklenmesine karşıyız. Lütfen bu hatadan dönülsün.”

Kent tarihçisi Hüseyin Çimrin: Minareye külah eklenmemesi gerektiği ile ilgili bilgi verdim.

Tarihi yapının dünya literatürüne Kesik Minare olarak girdiğini söyleyen kent tarihçisi Hüseyin Çimrin, “Yapının restorasyonu başladığında ilgili tüm kurumlara minareye külah eklenmemesi gerektiği ile ilgili bilgi verdim. Çünkü yerli ve yabancı tüm arşivlerde bu yapı Kesik Minare olarak geçer. Bölgeye gelen turistler kentin simgesi olarak bu yapıyı görmeye gelir ve büyük yangının hikayesini dinlerler. Şimdi bu özellik maalesef yok. Üstelik yeni yapılan külah da ahşap değil” dedi.

Antalya Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar:  Elimizde çizim ve fotoğraflar da var.

Eleştirilere yanıt veren Antalya Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Çalışma tüm onaylar alınarak devam ediyor. Minarenin özgünü de bu şekilde zaten. (Külahlı) Elimizde çizim ve fotoğraflar da var. Zamanında Yivli Minare de böyleymiş, sonradan tamamlanmış. Bu hali mi güzel yoksa kesik olması mı? Biz külah yaparak sanatsal bir özelliği kapatmıyoruz. Halk arasında yine Kesik Minare denebilir. Minareye takılıp kalmamak lazım.”

Antalya Kent Konseyi Başkanı Semanur Kur: Doğallığıyla korunarak turizme açılmalıydı

Antalya Kent Konseyi Başkanı Semanur Kurt ise, tartışılan uygulamayla ilgili şu yorumda bulundu: “Kesik Minare, adını tepesindeki kesikliğinden alıyor. Orijinal haliyle korunmamasını üzüntüyle karşıladık. Keşke bir açık hava müzesi şeklinde kente kazandırılsaydı. Bu eşsiz değer, kent merkezinin ve Kaleiçi’nin bir çekim merkezi olmasına büyük katkı sağlayacaktı. Kentin en önemli tarihi değerlerinden olması ve kentte kültür mirasına aday gösterilen iki eserden biri olması nedeniyle doğallığıyla korunarak turizme açılmalıydı.”

Ceren Deniz - Hürriyet