Stonehenge alanına gömülenlerin yüzde kırkı 'yabancı' çıktı
Stonehenge anıtı yanındaki Aubrey Deliği’ndeki arkeoloji kazılarında bulunan insan kalıntıları, alana gömülen kişilerin yaklaşık yüzde 40'nın yerli halktan olmadığını ortaya çıkardı.
Stonehenge’in ünlü dikilitaşları çok çok uzaktaki bir yerden geliyor. Şu ana kadar bilinen buydu. Ancak, arkeologlar bu gizemli anıtta, tıpkı dikilitaşlar gibi uzun seyahatlerden sonra alana ulaşmış bir şeyler daha keşfetti: alana gömülmüş kesinlikle yerli olmayan 10 insan.
İnsan kalıntıları üzerinde yapılan yeni analize göre alanda kalıntıları bulunan 10 insan Stonehenge’in üzerinde yükseldiği Salisbury Ovası’ndan değil.
Araştırmacılar, bu yabancıların anıttaki, ıslandıklarında veya kırıldıklarında mavimsi bir renk aldıklarında dolayı bu şekilde adlandırılan, mavi taşların Galler’in batısından Salisbury Ovası’na taşınmasında yardımcı olmuş olabileceğini söylüyor.
Araştırmayı Oxford Üniversitesi’nde arkeoloji doktorasını yaptığı sırada tamamlayan baş araştırmacı Christophe Snoeck, elde edilen bu sonuçların “5000 kıl kadar geriye uzanan Neolitik Çağ’daki geniş kapsamlı ilişki ve değiş tokuşlara dair ender bir bakış açısı” sağladığını söylüyor.
Stonehenge’in erken yıllarında, antik insanlar burayı bir mezarlık olarak kullanmıştı. Gerçekte, 1919’dan 1926’ya kadar süren kazılarda 58 insanın yakılmış kalıntılarına ulaşılmış, bu da Stonehenge’i Britanya Adası’nın bilinen en büyük Geç Neolitik gömüt alanlarından biri yapmıştı.
Yakılmış insan kalıntıları, deliklerden ilk kez bahseden 17. yüzyıl antikacısı John Aubrey’in şerefine isimlendirilmiş 56 çukurdan oluşan Aubrey Delikleri’nde keşfedilmişti. Bulunan insan kalıntılarının tümü 2008’de tekrar kazılan Aubrey Deliği 7’ye taşınmıştı.
Yaptıkları yeni analizde, Snoeck ve meslektaşları Aubrey Deliği 7’de bulunan en az 25 insana ait kemik parçalarını detaylıca inceledi. Araştırmacılar çalışma kapsamında, kemiklerdeki stronsiyum izotoplarını (aynı elementin çekirdeğinde eş sayıda proton, fakat farklı sayıda nötron taşıyan atomlarından her birine izotop denilmektedir) analiz etti. Kemikler stronsiyumu kişinin diyeti aracılığıyla absorbe ettiği için, araştırma ekibi antik stronsiyum izotoplarını Birleşik Krallık çevresindeki modern bitkilerde, suda ve diş kemiğinde bulunan izotoplarla karşılaştırdı. Sonuçlar şaşırtıcıydı: 25 kişiden 10’u (diğer bir deyişle %40’ı) yaşamlarının son yıllarını Stonehenge yakınlarında geçirmemişti.
Snoeck, 10 kişiden hepsinin değil, ancak bazısının kemiklerinde izotopların Galler’deki seviyelerle uyuştuğunu belirtiyor. Şu an Belçika’daki Vrije Universiteit Brussel’de Analitik, Çevresel ve Jeokimya araştırma biriminde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışan Snoeck, bu 10 kişinin mavi taşları Galler’in batısından Salibury Ovası’na getirme girişiminin bir parçası olabileceklerini söylüyor.
Araştırmacılar, kalan 15 kişinin hayatları boyunca anıttan uzaklıkları 20 kilometreyi aşmayacak şekilde yaşayan yerliler olduğunu bildiriyor.
Radyokarbon tarihlemeye göre, bu antik insanlar MÖ 3180 ile MÖ 2380 yılları arasında, kremasyonun Britanya’da yaygın olduğu bir dönemde yaşamıştı.
University College London’dan arkeolog, eş araştırmacı Mike Parker Pearson konuya ilişkin verdiği demeçte, “Gerçekten büyüleyici olan MÖ 3000 dolaylarına tekabül eden bu tarihin Galler’in batısında yer alan Preseli Tepeleri’nden mavi taş çıkarma çalışmaları kapsamında yaptığımız radyokarbon tarihlemeleriyle uyuşuyor olması” diyor. “Stonehenge’e gömülen insanlardan bazıları taşların taşınması sürecine dâhil olmuş olabilir ki bu da 290 kilometreyi aşkın bir yolculuk yapıldığı anlamına geliyor.”
Kremasyon yakıtı ölü yakma yığınının varlığına işaret ediyor
Snoeck ve meslektaşlarının tespit ettiğine göre farklı olan yalnızca insanların geldikleri yerler değildi, kremasyon için de farklı ağaçların odunları kullanılıyordu. Yakıt olarak kullanılmış ağaçların kalıntılarından bazıları, ölülerin kremasyonu için kullanılmış, yerli odunlardan inşa edilme bir ölü yakma yığınının varlığına işaret ediyor.
Diğer antik yakıt parçaları ise, aksine, Galler’in batısındakilere benzer, yoğun ormanlıklarda yetişmiş ağaçlardan alınmış. Araştırmacılara göre, bölgedeki bazı bireylerin başka yerlerde yakılmış daha sonra ise Stonehenge’e gömülmek üzere Salisbury Ovası’na getirilmiş olması mümkün.
Snoeck, “Sonuçlar, Stonehenge’in inşasında ve kullanımında hem ürünlerin hem de insanların taşınmasını kapsayan bölgeler arası ilişkilerin önemini vurguluyor” diyor.
Cardiff Üniversitesi’nden, çalışmaya dâhil olmayan emekli arkeoloji profesörü Alasdair Whittle, bu yeni araştırmanın “çok önemli bir adım” olduğunu belirterek, “mavi taşların taşınmasını göz önünde bulundurduğumuzda, yabancılardan bazılarının Batı Britanya’dan gelmiş olması hiç de ‘şaşırtıcı değil’” diyor.
“İlerleyen zamanlarda, bu ilişkinin yayıldığı tarihler hakkında daha fazla şey öğrenmek, örneğin, ilişkiler yalnızca bir veya iki nesille mi sınırlıydı veya çok uzun bir zaman dilimine mi yayılıyordu gibi soruları cevaplandırabilmek faydalı olacak.”
Perrin Margaryan - Arkeofili.com (Live Science'ten çeviri 2 Ağustos 2018)