Sürdürülebilir turizm için arkeolojik ve kültürel zenginlik çok önemli
Arkeoloji kazıları yapılan yerlerin daha fazla turist çektiğine işaret eden ünlü arkeolog Prof. Dr. Nevzat Çevik, Sürdürülebilir turizmin yolu kültür turizminden, kültür turizmi de arkeoloji ve diğer varlıklardan geçiyor, dedi.
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Müzeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, turizmin başkenti Antalya'nın sahip olduğu arkeolojik ve kültürel zenginliğin turizme hizmet ettiğini söyledi.
Helenistik, Selçuklu, Roma, Bizans ve Osmanlı'dan kalma antik kalıntıların turistlerin ilgisini çektiğini belirten Çevik, Perge, Side, Ksanthos-Letoon, Elmalı-Karataş, Arykanda, Patara, Myra, Olympos, Phaselis, Rhodiapolis, Hacı Musalar ve diğer ören yerlerinin kentin tarihsel görünümünü ortaya çıkardığını kaydetti.
Arkeoloji kazıları yapılan yerlerin daha fazla turist çektiğine işaret eden Çevik, turistlerin, anlayabileceği kalıntıları görmek ve bilgi sahibi olmak istediğini vurguladı.
Kazı çalışmalarıyla tarihe ışık tutan çok önemli mekanların turizme ve bilimsel çalışmalara kazandırıldığını anlatan Çevik, "Antalya, tarihi, kültürü, antik kalıntıları ve doğasıyla sarmalanmış bir kent. Turistlere, deniz, kum ve güneşin yanında geçmişin izlerini de sunuyor. Tüm turizmcilerin de tarihi ve kültürel kalıntıları broşürlerinde görürsünüz. Kendi işlerini pazarlarken bu zenginlikleri de kullanıyorlar." diye konuştu.
Geçen yıl kente gelen yerli ve yabancı yaklaşık 20 milyon turistten 3 milyonunun ören yerlerini ve müzeleri gezdiğini dile getiren Çevik, bu rakamın önemli olduğunu kaydetti. Gelen turistin yüzde 20'sinin tarihi mekanlarla buluştuğunu ifade eden Çevik, bu yıl ise ziyaretçi sayısında önemli ölçüde artış beklediklerini bildirdi.
Dünyadaki turizm pastasından daha fazla pay alabilmek için nitelikli turistin öneminin daha da arttığına işaret eden Çevik, şunları söyledi: "Gelen turist kente ya da ülkeye kaç para bıraktı, bu önemli. Sürdürülebilir turizmin yolu kültür turizminden, kültür turizmi de arkeoloji ve diğer varlıklardan geçiyor. Kültür turisti yüksek nitelikli turisttir. Çünkü yemeği, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi, öğrenmeyi ister, beklentileri de harcaması da yüksektir. Geldiği kentte sadece otelinde vakit geçirmez, o kentin tarihi kalıntılarını, geçmişini, coğrafyasını görmek, yerel yemeklerini tatmak, yerel müziklerini dinlemek, danslarına eşlik etmek ister. Bunları yapan turist, ülkeye de kente de daha fazla para bırakacaktır."
Anadolu dünyanın özeti
Anadolu topraklarının binlerce yıllık kalıntılar barındırdığını anımsatan Çevik, şu değerlendirmede bulundu: "Anadolu, dünyanın özeti gibi. Anadolu'ya gelen biri, bütün kültürleri paket halinde görebilir. 500 bin yıllık uygarlığın hikayesi var elimizde. Zengin bir paket sunuyoruz. Hristiyanlığın doğuş toprakları burası. Bu da inanç turizmine hizmet ediyor. Paulus rotasını yürümek bir Hristiyan için ne kadar önemli. Bir Ortodoks Myra'daki St. Nikolaos Kilisesi'ni ziyaret etmek, hacı olmak için Demre'ye geliyor. Bu nedenle Demre, en fazla turist çeken yer oluyor. Oysaki Demre, kente uzak, küçük bir ilçe, çok fazla konaklama, yeme içme olanaklarınız yok. Oraya sadece kiliseyi, kaya mezarlıklarını, Myra'yı görmek için gidiyorsunuz. İşte bu kültürün gücü, bunu da ortaya çıkaran arkeoloji."
Ören yerleri ve müzeleri en fazla Avrupalı turistler ile Güney Kore ve Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerinden gelen ziyaretçilerin ziyaret ettiğini söyleyen Prof. Dr. Çevik, kültür turizminin sürdürülebilirliğe önemli etkisi olduğunu kaydetti. Kış sezonunda kültür turizmine ağırlık verildiği takdirde turizm sezonunun 12 aya çıkarılacağını ifade eden Çevik, bunun için de doğru planlama yapılması gerektiğini bildirdi.
Çevik, sahip olunan değerlerin korunarak pazarlanması, koruma ve kullanma dengesinin bozulmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
AA