Tarihi eserler bakın nasıl yok ediliyor?
Define aramak için dinamitleyenler, yeniçağ ayinlerini engellemek için asit dökenler, satmak için kesip parçalayanlar, taş ocakları, HES'ler ve tarihi eser mafyasının akıllara durdunluk verecek organize işleri. Tahribatın tüyler ürperten boyutlarını belgeleyen panel yoğun ilgi gördü.
Başarılı organzisyonla sona eren ve alanında önemli eksikliği dolduruan Heritage İstanbul 2017 Fuarının son gününde, yoğun ilgi nedeniyle planlanandan yaklaşık bir saat geç sürede bitirilebilen anlamlı bir panel düzenlendi.
Sanat varlıklarının korunması, saklanması ve geleceğe aktarılması için arkeoloji, restorasyon ve müzecilik sektörlerini buluşturan Heritage İstanbul'un son gününde CNN TÜRK sponsorluğunda düzenlenen 'Defineci Avcıları' isimli panelin moderatörlüğünü CNN TÜRK Program Koordinatörü Aslı Öymen yaptı. Panele konuşmacı olarak katılan isimler, Arkeolog ve Arkeoloji Sanat Yayınları editörü Nezih Başgelen, Hürriyet gazetesi muhabiri Ömer Erbil, CNN TÜRK Yeşil Doğa Program Yapımcısı Güven İslamoğlu oldu.
Panelde, Türkiye'de definecilerin bugüne kadar yaptığı tahribatlar, kaçak kazılar ve antik miras eserlerinin yağmalanmasındaki acı tablo gözler önüne serildi.
Arkeolog Nezih Başgelen, İzmir Karabel Anıtı, Isparta Sütçüler'deki Yazılı Kanyon'da bulunan kitabaler, Çorum Gerdekkaya Mezar Anıtı ve Kibele anıtlarının tarihlere göre nasıltahrip edildiğini fotoğraflarla belgelenmiş olarak izleyicilere aktardı. Kültürel alanlardaki defineci tahribatlarıyla ilgili gösterdiği görüntüler dikkat çekti. Nezih Başgelen, son yıllarda anıtlara asit dökme uygulamasının başladığını ve bunun mantığını anlayamadığını söylerken, "1960, 1970 ve 1980'lerde biz sadece doğanın tahribatı içinde uyuyan bu değerleri belgelemeye çalışıyorduk. Ama bugün acaba neresi uçacak, neresi kazılacak, neresi dinamitlenecek, neresi bir definecinin tasallutuyla bizden koparılacak diye uykularımız kaçıyor" dedi.
BAŞGELEN: TARİHİ EMANETLERİ KORUMA SEFERBERLİĞİ GEREKİYOR
Arkeoloji alanında bilinçlendirme konusunda üniversitelere büyük görev düştüğünü, kültürel mirası korumak için herkesin seferber olması gerekiğini söyleyen arkeolog Başgelen, "Şunu açıkça söylüyorum biz bugün Edirne'den Kars'a dek bütün bir coğrafyadaki bize miras inanılmaz bir arkeolojik potansiyeli kaybediyoruz. Bunun bir kısmı kültürel miras, bir kısmı doğal miras. Korunması gereken türlerlerle ilgili resmi rakamlarla güvenlik güçlerine yansıyan 35 bin vaka var. Anadolu'da kaz dağlarından Anemas'a, Amanoslara kadar, Karadeniz'in her tarafında yüz bine yakın taş ocağı var. Her taş ocağındaki eli silahlı koruyucular, doğadaki korunması gereken türleri silaha avlıyor. Taş ocakları sadece doğayı yok etmiyor, arkeolojik alanları da tehdit ediyor. Korunması gereken SİT alanlarını parçalıyor. Bafa gölünde olduğu gibi binlerce kaya resmini feda ettik. Gerçekten içim kan ağlıyor. Bİz Türkiye'yi kaybetmek üzereyiz. Geçmiş kuşaklardan, on binlerce yıl öteden bize gelen kültür mirasını bugün ne yazık ki bozuk para gibi harcıyoruz. Biz bir gün çok zengin ülke olabiliriz ama parayla kaybettiklerimizi yerine koyamayız. Geçmişi yitiriyoruz, geleceğimizi kaybediyoruz. Eserlerin korunması için milli bir seferberlik gerekiyor" dedi.
BAŞGELEN: HER ANITIN BAŞINA BİR BEKÇİ KOYAMAYIZ
Moderatör Aslı Öymen'in, "Üzerinde yaşadığımız hazinenin, tarihi eserlerimizin ne kadarını biliyoruz hepsi kayıt altında mı, arkeoloji haritası var mı?" şeklindeki sorusu üzerine Arkeolog Nezih Başgelen, "Envarterde sıkıntılarımız var. Türkiye çok zengin bir ülke. En büyük sorunumuz bu. Bu eserlerin önemli kısmı arazide. Her anıtın başına bir bekçi, bir jandarma karakolu dikemezsiniz. Bu toplumun bilinciyle ve sevgisiyle alakalı bir konu. Bu sevgiyi yaratamazsanız olmaz. İnsan sevdiğini, bildiğini koruyor. O bilgi ile sevgi arasında bizim sıkıntımız var" açıklamasında bulundu.
İSLAMOĞLU: MİSTİK GRUPLARIN AYİNLERİ ENGELLENMEK İSTENİYOR
Kaçak kazılarla ilgili şahit olduğu anıları anlatan Güven İslamoğlu, "Ben anıtları parçalayanların defineci olduğuna inanmıyorum. Orada bazı Yeniçağ grupları, mistik gruplar, yogacılar ayin yapıyor. O ayinler de bazı kişileri rahatsız ediyor. O ayinlerin önünü kesmek için bunu yapıyorlar. Ayinleri engellemek için anıtları paçalıyorlar. Defineciler o anıtların altında bir şey olmayacağını bilir. Maden ocakları nedeniyle dinamitlenmiş olabilir. Çok fazla unsur var" dedi.
İSLAMOĞLU: JANDARMA ÇAĞIRDIK, GELMEDİ!
Antalya'da Manavgat yakınlarında definecilerin bir altar bulduğu anda olay yerine gittikleri görüntüleri paylaşan Güven İslamoğlu,"Adamlar orada biliyoruz çünkü çorbaları kaynıyor. Jandarmaya telefon ediyoruz, gelen giden yok. Altarı alıp gidemiyoruz çünkü suç işlemiş oluyoruz! Hava da kararıyordu. Ne yapacağımızı bilemedik. Altarı bırakmak zorunda kaldık. Daha sonra jandarma bizi aradı. 'Güven bey, biz altarı bulduk. Ama lütfen mevkii belirtmeyin, sıkıntı yaşarız' dedi. Onun derdi de kendi başı derde girmesin. Çünkü jandarma bölgesinde dinamit patlatılıyor ama duymuyorlar..." dedi.
İSLAMOĞLU: 4 .2 ŞİDDETİNDE DEPREM OLSA ORTALIĞI AYAĞA KALDIRIYORUZ AMA...
"Biz bu tür olaylarla çok sık karşılıyoruz" diyen Güven İslamoğlu; "Ertuğrul Günay'ın bakan olduğu dönemde bulunan Milas lahiti olayı var mesela. Bulunan lahit kazı alanının yanında. Kazı alanı şehir merkezinde. Arkeologların yanı başında kazı yaptığı yerde kaçak kazı yapılıyor. Adamlar komprasör, su pompası, jenatör, neler neler kullanmışlar. 10 yıl kazı yapmışlar, kimsenin haberi olmamış! Karot makinesı ile çalışmışlar. Yıllarca delmişler. Gizlemişler. Bu makine su ile çalışır. Mezar alanına su dolmuş. Suyu pompalarla boşaltmışlar ve kentin merkezinde bu gürültüleri kimse duymamış! Satmaya çalışırken yakalandılar. Dünyadaki en güçlü mafyalardan bir tanesi tarihi eser kaçakçılık mafyası. Ben buna inanamıyorum. 4.2 şiddetinde bir deprem olsa millet biribirine mesaj atıyor, sallandık diye ortalığı ayağa kaldırıyoruz. Bir karot makinesi çalındığında mahalle sallanır. Nasıl kimse duymaz!"
İVRİZ TARIM ANITINI KURŞUNLAMIŞLAR!
Konya'nın Ereğli İlçesindeki İvriz Tarım Anıtı'nın kafasından kurşunlandığını gördüğünü, Denizli'nin Tavas ilçesinin Kızılcabölük mahallindeki anıtın kafasının kesildiğini ve murçla paralandığını anlatan İslamoğlu, "Bana göre tarihi eserlere bu şekilde zarar vermek, vatan hainliği" ifadesini kullandı.
İSLAMOĞLU: GERÇEK DEFİNECİ DİNAMİT KULLANMAZ, BUNLAR AÇ GÖZLÜLER!
Moderatör Aslı Öymen'in "defineciliğin bir sektöre dönüştüğünü" ifade etmesi üzerine, İslamoğlu, "Hangi köye gitseniz, her köylünün elinde bir harita ya da hikaye var. Eğer pikap tipi araçla geziyorsanız, sizi defineci görüyor ve harita satmak istiyorlar. Aslında gerçek defineciler, işi ustaca yapanlar bunları yapmaz, dinamit kullanmaz. Onlar hazinenin kıymetini bilir. Bunu yapanlar aç gözlüler. Biri bulmuş ben de bulayım hesabında gidenler. Defineciler zaten bizi onlardan ayırın diyorlar. Yani bir iyi defineciler var, bir de kötü defineciler var" dedi.
İSLAMOĞLU: ANİ'YE GİRMEK YASAKTI AMA ESERLER PARÇALANIYORDU!
Ünlü Ani Harabelerine girmek için 3 gün izin almaya çalıştığını ama izin aldıktan sonra kamera çekimine izin verilmediğini söyleyen İslamoğlu, "biz oraya gittiğimizde karşıda dinamitler patlıyordu. Biz de gizli kamerayla çekim yaptık. Ani Haraberlerinin yıkılan görüntülerini çekip yayınladık. Dedik ki; 'biz buraya giremiyoruz, dünyaya göstermiyoruz ama aynı zamanda koruyamıyoruz! Bu nasıl iş!' Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı bana dava açtı. 6 ay sonra Ani harabeleri ziyarete açıldı. Sonra ani yavaş yavaş kendine geldi" şeklinde hatırasını paylaştı.
BAŞGELEN: MÜTEAHHİT İÇTEKİ SURLARI SÖKÜP, ÖNE TAKTI, DEVLETE TAŞ FATURASI KESTİ!
Ani'nin ciddi zararlar gördüğünü belirten Nezih Başgelen ise orada şahit oldukları ilginç hadiseyi şöyle aktardı: Restorasyon Projesi yapıldı. Anlatacağım olayı aynen belgeledik ve Bakanlığa bildirdik. Müteahhit iç kaledeki surları söküyor. Oradan aldığı taşlarla öndeki surları onarıyordu. Bir taraftan tahrifat yapıyor, diper yandan restorasyon yapıyordu. Bu rezalet yetmezmiş gibi sanki ocaktan yeni taş almış gibi de devlete fatura kesiyordu! İnanaılmaz bir durum vardı.
ÖMER ERBİL: KÜLTÜR MİRASI MI, KÜLTÜR EMANETİ Mİ?
Gazeteci Ömer Erbil ise konuşamasına ilginç bir soru ile başladı ve definecilerle ilgili yapılan haberleri eleştirdi: "Öncelikle şunu sormak istiyorum: Kültür mirası mı, kültür emaneti mi? Miras, bizim toplumumuzda babadan gelen, çar çur edilen, yağmalanan servettir. Bu nedenle ben miras değil emanet denilmesi taraftarıyım. Defineci talanı çok büyük bu ülkede. Basının da bu definecilerin talanına hizmet eden haberleri var. Bir yerde bir eser bulunduğunda fiyat biçme hastalığı var. Bulunan eserlere fiyat konduğunda iştah kabartıyor. Zaten kolay yoldan köşe dönme hastalığı var bizde. Bu hastalık devreye giriyor hemen. Kolay yoldan zengin olmak isteyenler, ellerinde haritalarla ortalığa dökülüyor. Bu uğurda malını, mülkünü tüm varlığını harcayanlar var. Basın olarak biz bu eserlere emanet olarak bakmalı ve fiyat biçmemeliyiz"
ERBİL: KORUMA KURULUNA BEN KORUMAMA KURULU DİYORUM
"Peki, bilim yuvalarımız, üniversitelerde hocalarımız, bunların yaptıkları kazılar, - Koruma(ma) Kurulu, ben oraya Koruma Kurulu demiyorum, Korumama Kurulu diyorum - bir çok yerde bu kurullarda imza atan hocalarımız, bunların hiç mi suçu yok? Hiç mi günahı yok? O kurullarda onlar, o kararlara nasıl imza atıyorlar. Ben sadece İstanbul'u anlartıyorum. Bakın en son İstanbul'da şöyle bir karar alındı: Tarihi Yarımadayı bundan sonra Koruma Kurulu değil KUDEP kontrol ediyor. Yani Fatih Belediyesi! Yahu, Fatih Belediyesi zaten rantın peşinde koşuyor. İmara açıyor her yeri!" iddiasında bulunan Erbil sözlerini şöyle sürdürdü: "Ve Kültür Bakanlığı, Fatih Belediyesi'ne teslim etti yarımadayı. Tescilli eserlerin komşuluğunden azaki bütün eserlerin kontrolü KUDEP'te. Daha önce Korumamam dememe rağmen en azından bir kontrol, en azından içerisinde duyarlı hocalarımızın direnişi ile bir noktada korumaya çalıştırımız yarımada vardı!"
BİR SEYİRCİ: BUNU ANCAK CUMHURBAŞKANI ÇÖZER!
Planlanan süreden yaklaşık bir saat fazla süren ve pek çok soru sormak isteyen dinleyicinin bulunduğu panelin soru cevap bölümünde bir dinleyici tarihi eserlerin talanın önlenmesi konusunda vatandaşın daha duyarlı hale getirilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın devreye girmesi gerektiğini belirterek, "Bunu çözerse ancak Cumhurbaşkanı çözer!" dedi.
Bir başka seyirci ise Erdoğan'ın bu işin çözümünü sağlayabilmesi için önce Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları dığında bu topraklarda başka uyguarlıklar yaşadığını sindirebilmesi gerektiğini söyleyerek, öneriye Cumhurbaşkanı'nın sıcak bakmayacağını ileri sürdü...
Gazeteci Ömer Erbil, gelen sorular üzerine, aslında tüm olumsuz tablolara rağmen ülkede tarihi eserlerin öneminin eskisine nazaran daha fazla kavrandığını belirtirken, Aslı Öymen, bu olumlu görüşle paneli bitirmeye karar verdi.