Anasayfa / Söyleşi

Yeliz Gül Ege: Türkiye tarih hırsızlarının üremesini neden seyrediyor?

Antalya’dan yurt dışına kaçırılan 8 tarihi eserin iadesini isteyen ‘Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir’ projesi ile Antalya Havaalanı’nın Dış Hatlar Terminali’nde yolcular, yurt dışında sergilenen eserlerini tanıyor, uşıklı panolarda eserleri ve hangi müzelerde olduklarını görüyor.

 

Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Yeliz Gül Ege, yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerle ilgili ‘Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir’ sloganıyla uluslararası arenada adaletli bir algı oluşturmak için ntalya’dan yurt dışına kaçırılan 8 tarihi eserin iadesi için ‘Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir’ adlı sosyal sorumluluk projesi üzerinde çalışıyor.

Antalya Kadın Müzesi’nin kurucularından Ege, bugünlerde bilim insanlarıyla birlikte, antik çağ kadınlarına üç boyutlu bir çalışmayla hayat vermenin heyecanını yaşıyor. Bıraktıkları izlerle parıldayan tarihin güçlü kadınlarını idol olarak gören Yeliz Gül Ege, bugünden geleceğe onlar gibi izler bırakabilmek için neler yaptıklarını Hürriyet’ten Ceren Deniz'e anlattı.

> ATAV olarak odağınızda hep tarih ve kültürel varlıkların korunması var. Bu zorlu alanda çalışmalar nasıl gidiyor?

> ATAV olarak 13 yıldır ‘Memleketim Antalya’ konulu bir takvim çalışması yapıyoruz. Bu takvim için biz her yıl Antalya’nın sahip olduğu bir değer üzerine bilimsel bir çalışma yapıyoruz. Şu ana kadar kelebeklerden Yörük kıyafetlerine ve sualtı zenginliğine kadar birçok konuyu ele aldık. Geçen yıl ‘Toprağına Beklenenler ve Kavuşanlar’ temasıyla 19’uncu yüzyıl öncesinde Antalya’dan götürülmüş eserleri konu aldık. Malta Sözleşmesi’nden yola çıkıp eserlerin ait oldukları topraklarda güzel olduklarına vurgu yaparak bu konuda duyarlılığı yükseltmek istedik. Bu takvim çok beğenildi. Hürriyet Daily News aracılığıyla uluslararası basında da yer alınca çok ses getirdi. Yaptığımız çağrıya dünyaca ünlü müzelerden geri dönüşler aldık.

> Gündeminizde Antalya’dan yurt dışına kaçırılan 8 tarihi eserin iadesi için ‘Eserler Ait Olduğu Yerde Güzeldir’ adlı bir sosyal sorumluluk projesi var...

> Yoğun ilgiyi görünce aklımıza bir fikir geldi. Antalya Havaalanı’nın Dış Hatlar Terminali’nde insanlara bu kentin sahip olduğu, ama yurt dışında sergilenen eserlerini tanıtmaya karar verdik. Işıklı panolarla bu eserlerin görsellerini paylaşırken, hangi müzelerde olduklarını da söylemek istedik. Bu panolarda Elmalı Sikkeleri, Herakles heykeli ve lahdinin ise ülkemize uzun uğraşlar sonucu geri getirildiğini anlattık. Aynı zamanda Xanthos Antik Kenti’nden götürülüp İngiltere’deki British Museum’da sergilenen Nereidler Anıtı’nın bir replikasını yaptık. Bilgilendirici bir panoyla ve broşürlerle gelen turistlere bu güzel anıtın bu topraklardan koparıldığını anlatacağız. TAV sponsorluğunda kamuoyu oluşturmaya yönelik bu çalışmamız önümüzdeki günlerde başlayacak. UNESCO’nun izinsiz tarihi eser el değişimine karşı yürüttüğü bir kamuoyu çalışması var. Biz de buna Antalya’dan bir ses vermiş oluyoruz.

> Her geçen gün tarihi eserlerimizin yurt dışına kaçırılmasının yeni örnekleriyle karşılaşıyoruz. Definecilik ve kaçakçılığa karşı içeride bir duyarlılık oluşturmak için ne yapılabilir?

> Tarihi eserlerin bir ülke için ne kadar değerli olduğunu insanımıza anlatmak, vakit kaybetmeden bu konuda bilinç oluşturmak zorundayız. Satarak 3 – 5 kuruş kazanma hevesi, kültürel mirasımıza karşı büyük bir ayıp. Ama önce insanlara, bu heves yüzünden ne kadar büyük kayıplar yaşadığımızı göstermeliyiz. Henüz yolun çok başındayız. Bize bu zararı veren insanlara, yaptıkları bir meslekmiş gibi sıfat verilmesine bile karşıyım. Sivil toplum kuruluşları kurup dergi yayınlar hale geldiler. Aslında onlara hırsız demek çok daha doğru. Anlayamadığım şu: ÜBER’in, Booking’in, Wikipedia’nın bir günde yasaklandığı bir ülke, tarih hırsızlarının üremesini neden seyrediyor? Yasaların desteklemediği her sivil toplum hareketi, kolu kanadı kırık kalıyor. Caydırıcı cezalar uygulamak çok mu zor?

> Antalya Kadın Müzesi’nin ‘Antik Çağ Kadınlarının Saç Modelleri Sergisi’ merakla bekleniyor. Çalışma şu anda ne aşamada?

> Antalya Kadın Müzesi olarak çok zor bir proje için kollarımızı sıvadık. Prof. Dr. Havva İşkan Işık’ın bilimsel danışmanlığını yaptığı bu çalışma, bence deneysel arkeolojide çığır açacak bir proje. Üç boyutlu olarak taranmış heykel başlarına dönemin saç modellerini uygulayarak 20 antik çağ kadınını sanki şu anda yaşıyormuşcasına gerçeğe yakın halde bugünün insanlarına tanıtmak istiyoruz. Dünyada örneği olmayan bir çalışmayla tarihteki güçlü kadınları rol model olarak sunarken aslında geleceğe ışık tutmak istiyoruz. Gerçeği birebir yansıtan bu eserleri, bu yıl içinde önce Arkeoloji Müzesi’nde orijinalleriyle birlikte sergilemeye başlayacağız. Daha sonra Corendon Airlines’ın sponsorluğunda Hollanda’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki müzelerde sergileyeceğiz.

> Günümüzden antik çağların kadınlarına baktığınızda ve bugünle kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?

> Perge Antik Kenti’nde, Aspendos’taki yaşayışa, alışkanlıklara, oradaki mimariye baktığımızda ne kadar geri gittiğimizi görüyoruz. Bugün bizi görseler hicap duyarlar. Kadın hakları konusunda gereken dönüşümü sağlarsak, onların yolunda bir adım atmış oluruz. Tarihi inceledikçe karşımıza çıkan Plancia Magna gibi hayranlık uyandırıcı, statü sahibi bu kadınlar, kazançlarını kent için harcamışlar. Kimisi vakıf kurmuş, kimisi şehri yönetmiş. Bu sayede o kentler yüzyıllar sonra bile adından söz ettiriyor. Bakalım biz yıllar sonra Antalya’dan söz ettirebilecek miyiz?

Ceren Deniz - Hürriyet