İstanbul'un tarihini Taş Devrine kadar götüren arkeolojik eserler
oç. Dr. Emre Güldoğan, figürlerin doğal bir süreç sonucu oluşup oluşmadığını anlamak amacıyla jeoloji ve coğrafya bilimi uzmanlarınca da değerlendirildiğini anlatarak, şöyle konuştu: "Aldığımız görüşler sonucunda söz konusu buluntuların doğal olmadıkları belirlendi. Buluntulardaki insan yüzü biçimli olan taş nesne üzerinde üçgen biçimli gözlerle kaş kemerleri ve burun oldukça net bir biçimde ayırt edilmekte. Taşın kalan kısımlarında da az olsa da işlenme izleri görülüyor. Figürün olarak adlandırılan kum taşından biçimlendirilen nesnede ise özellikle zemine oturduğu düşünülen kısımda işleme izleri oldukça belirgin olarak yapılmış. Taş üzerinde çeşitli yerlerde kazıma izleri ve kenarlarda ise düzeltme izleri net bir biçimde görülmekte. Üzeri çizili taşlardan ilki yine kum taşından oval biçimli kenar kısımları yuvarlaklaştırılmış, üzerinde ise birbirini kesen doğrusal çizgiler yer alıyor. İzler üzerinde yapılan çalışmalarda derinliklerinin farklı olduğu görülmekte. Bilinçli bir şekilde taşın üzerine bu izlerin açıldığı düşünülmekte. Diğer taş nesnede ise her iki yüzde birbirini çapraz olarak kesen iki doğrusal çizgi dikkati çekmekte. Dörtgen bir kum taşından biçimlendirilmiş nesnede her iki yüzeydeki çizgilerin kesişim noktaları aynı yere gelecek şekilde açıldığı görülmekte."