Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün ortaklığıyla düzenlenen "2. Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi" başladı.
Haliç Kongre Merkezi'nde başlayan kongrenin ana teması, Orta Doğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika'daki siyasi ve sosyal gelişmelerle Türkiye'nin tarihinin farklı gösterilmesine yönelik lobi faaliyetleri de dikkate alınarak "Tarihin Yeniden Yazımında Arşivlerimiz" olarak belirlendi.
Açılış programıyla başlayan kongrede, "Osmanlı Arşiv Belgeleri Sergisi"nin açılışı da yapılacak.
Türkiye ve dünyadan birçok bilim insanının da katılacağı kongrede, tarihin yazımında Türkiye'deki arşivlerin üstlendiği rol, arşivlerdeki kaynakların değerlendirilmesi gibi konuların değerlendirileceği 36 oturum gerçekleştirilecek.
Bilimsel programına katılmak üzere 34 ülkeden 360 bilim insanının tebliğ başvurusunda bulunduğu kongrede, değerlendirmeler sonucunda "Lozan", "Orta Doğu", "Zorunlu Göçler" ve "Geleceğin Arşivcileri" başlıklarında 4 özel oturumda 16 davetli konuşmacı ile 36 oturumda sunulmak üzere 149 tebliğ seçildi.
Kongre, Osmanlı Devleti'nden intikal eden arşiv mirasını bünyesinde bulunduran devletleri ve kurumları, ortak kültür, tarih ve medeniyet anlayışıyla bir araya getirecek.
Ayrıca kongreye katılım gösteren devlet ve kurumlarla eğitim, teknoloji geliştirme ve arşiv uygulamaları konularında iş birliği sağlamak ve kurumları uluslararası standartlarda modern bir yapıya kavuşturmak için görüşmeler yapılacak.
Özel oturumların sonunda verilen kararların "İstanbul Deklarasyonu" adıyla dünya kamuoyuna ilan edilmesinin planlandığı kongre, 24 Kasım'da sona erecek.
***
Osmanlı Arşiv Belgeleri Sergisi açıldı
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ev sahipliğinde, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün ortaklığıyla Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "2. Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi"nin "Tarihin Yeniden Yazımında Arşivlerimiz" temasıyla 4 gün süreceğini belirtti.
Ceylan, "Son yıllarda Osmanlı coğrafyasında, özellikle Orta Doğu'da çok sıcak ve tarihi gelişmeler yaşanmaktadır. Bu bölgede adeta tarih yeniden yazılıyor. Bölgede maalesef kan ve gözyaşı dinmiyor. Emperyalist güçlerin bölge ülkeleri üzerindeki emelleri maalesef artarak devam ediyor. Emperyalist güçlerin yüzyıllardır göz diktikleri bu topraklar, maalesef çok çeşitli oyun ve tezgahlarla ele geçirilmeye, hakimiyet altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu oyunlar son zamanlarda, son yıllarda Mısır gibi kimi Arap ülkelerinde 'Arap Baharı' adı altında, Irak, Suriye gibi ülkelerde 'DEAŞ terör örgütüyle mücadele' adı altında, kimi ülkelerde de 'Radikal İslam'la mücadele' adı altında ve bizim gibi kimi ülkelerde de milletin asli unsurları olmasına rağmen 'Halklara özgürlük' adı altında kışkırtma ve entrikalarla bölge karıştırılmaya ve maalesef tarih yeniden yazılmaya çalışılmaktadır." diye konuştu.
Ceylan, bölgede ve ülkede oynanan oyunları anlayabilmenin ve deşifre edebilmenin ancak bilgi ve belgeye dayalı sağlam bir tarihi bilgiye sahip olmakla mümkün olacağını vurgulayarak, bu kongrenin bölgede sağlam bir politika oluşturmak ve geleceğe ışık tutmak açısından çok önemli olduğunu söyledi.
Osmanlı Devleti'nın 600 yılı aşkın bir süre geniş bir coğrafyaya hükmettiğini hatırlatan Ceylan, şunları kaydetti:
"Osmanlı Devleti'nin bıraktığı geniş arşiv mirası; geçmişte Osmanlı bünyesinde olan ama günümüzde bağımsız birer devlet olan farklı unsurları ortak kültür, tarih ve medeniyet paydasında birleştirmektedir. Osmanlı'dan intikal eden bu arşiv hazinelerinin gün ışığına çıkarılmasıyla aynı kültürel ve tarihi temelden olan parçalar bir araya getirilmektedir. Bu kongrenin temel çıkış noktası da bu bütünleşmenin temellerini atmaktadır. Bu birleşme ve bütünleşme hem bizim ortak tarihimizin hem de dünya tarihinin arşiv belgelerinin diliyle yeniden ve doğru olarak ortaya konulmasını sağlayacaktır.
'Tarihin Yeniden Yazımında Arşivlerimiz' ana temasıyla düzenlediğimiz kongrede dünya tarihine yön verecek nitelikte kaleme alınmış birbirinden kıymetli bilimsel tebliğler sunulacaktır. 'Asırlık Sorunlar' başlığı altında yapılacak özel oturumlarda Orta Doğu, Lozan, Göçler ve Mübadele gibi ülkemiz ve dünya kamuoyunu meşgul eden meseleler bilim insanlarınca değerlendirilecek, arşiv belgelerinin diliyle gerçek bir tarih yazılacaktır. Bugün ülkemiz aleyhinde sürdürülen lobi faaliyetleriyle sözde Ermeni meselesi her fırsatta pişirilip pişirilip önümüze konuluyor. Bazı ülkelerde siyasi iradeler bu lobi faaliyetlerinin etkisiyle Türkiye aleyhinde kararlar alıp sözde Ermeni soykırımını tanıyabiliyor. Ancak bu lobinin yaptığı çalışmaların bilimsel hiçbir dayanağının olmadığını, saptırıldığını hepimiz biliyoruz. İşte biz bu kongrede mesnetsiz iddialar ortaya koymuyor, arşiv belgelerinin diliyle konuşuyoruz. Onların tarihi dayanaktan yoksun iddialarına karşılık, biz arşivlerimizi gösteriyoruz."
Ceylan, Türkiye'nin geçmişi araştırıldığı zaman ancak Hakk'a teslimiyet, halka hoşgörü ve hizmet bulunacağını anlatarak, bu kongrenin güzel bir mesaj taşıdığını vurguladı.
- "Orta Doğu'da yüz yıllardır çatışmalar, karmaşa ve güç mücadelesi hiç bitmiyor"
Orta Doğu'da yüz yıllardır çatışmaların, karmaşa ve güç mücadelesinin hiç bitmediğini dile getiren Ceylan, şöyle devam etti:
"Yüzyıl ve belki çok daha uzun zamandır süre gelen güç mücadelelerinin sonuçlarını bugün hala yaşıyor bu coğrafya. Hiçbir olay tarihsel bu gelişmelerden bağımsız gelişmiyor aslında. Yüzyıl öncesinde ortaya konulan planların gerçekleştirilmesi için nasıl mücadeleler verildiğini, ne gibi çatışma ortamlarının oluşturulduğunu, terör örgütlerinin çeşitli devletler tarafından desteklenip, nasıl karmaşanın devam ettirildiğini hepimiz görüyoruz. Bu coğrafyada yaşananların tarihsel kökenlerini de bu kongrede tartışacağız. Bu bölgenin geçmişi belgelerle bilim insanlarınca ortaya konulacak. Zaman zaman efsaneleştirilip anlatılan Lozan Antlaşmasını da özel oturumlardan birisinde ele alacağız. Lozan'ın hukuki ve siyasi içeriği bilim insanlarınca tartışılacak. Amacımız belgelerle gerçeklerin ortaya konulmasıdır."
Ceylan, kongre sonunda karar verilen hususların "İstanbul Deklarasyonu" adı altında dünya kamuoyu ile paylaşılacağını sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Vekili Gökhan Kanal, Ceylan'a Sultan 2. Abdulhamid'in tuğrasının olduğu tablo hediye etti.
Açılış konuşmalarının ardından "Osmanlı Arşiv Belgeleri Sergisi" açıldı.
***
Kongrenin açılışında konuşan Tapu ve Kadastro Genel Müdür Vekili Gökhan Kanal, Osmanlı Devleti'nin kimi bölgelerde yüzyıllarca, kimi bölgelerde ise daha kısa süreli olmak üzere 3 kıtada, geniş bir coğrafyada devam eden hakimiyet alanında bugün onlarca devletin ortaya çıktığını söyledi.
Osmanlı'nın 622 yıllık hakimiyetinin uzun bir döneminde dünyanın süper gücü olarak varlığını sürdürdüğünü dile getiren Kanal, bu gücün her şeyden önce devleti oluşturan tüm mekanizmaları kontrol altında tutabileceği bir kayıt sistemine sahip olmasında aranması gerektiğini ifade etti.
Kanal, "Osmanlı Devleti sahip olduğu gücün istatistiki verilerini ihtiva eden bu kayıt sistemi sayesinde devletin siyasi, idari, iktisadi, askeri, sosyal ve kültürel yapısını kontrol altında tutabilmekteydi. Arşivlerini oluşturan ve hazine olarak nitelendirdiği bu dokümanların öneminin bilinci içerisinde bunların tutulması ve korunmasına büyük önem vermişti." diyerek, şunları kaydetti:
"Osmanlı'nın hazine olarak gördüğü bu arşivlerin önemli bir kısmı kurumumuzun arşivlerinde muhafaza edilmektedir. Ayrıca 26 ülkenin de kayıtlarını ihtiva etmektedir. Siyasi, iktisadi, idari, hukuku ve kültürel alanlar için büyük bir öneme sahip arşivimiz, uluslararası siyasi ve sosyal meselelerin çözüm dayanakları, ilmi ve bilimsel araştırmalar için başvuru kaynakları ve geçmişin daha iyi anlaşılabilmesi için faydalanılan kültür hazineleri olarak müstesna bir yere sahiptir ve günümüze kadar gelmiştir."
Tarihsel kökenleri Osmanlı Devleti'nde araziyle ilgili muameleleri yürüten, defterhaneye dayanan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün günümüze ulaşan bu arşiv hazinelerinin önemli kısmını hala titizlikle muhafaza ettiğini dile getiren Kanal, "Köklü ve kurumsal yönetim geleneğine sahip olan genel müdürlüğümüz, atalarımızdan bizlere intikal eden kültürel arşiv hazinelerinin öneminin bilinci içerisinde, ana faaliyet alanlarından birisi olan arşivcilik hususunda her geçen gün kendisini daha da geliştirerek, devletimizin, milletimizin ve bilimi hizmetinde olmaya devam etmektedir." ifadelerini kullandı.
Kanal, bu kongreyle arşiv belgelerinin gerçekliğiyle tarihi yeniden yazmayı, Anadolu'dan üç kıtaya uzanan ortak kültür mirasının, geçmişin parçaları olan arşivleri bir puzzle gibi birleştirerek, yeni, daha güçlü dostluk ve kardeşlik köprüleri kurmayı hedeflediklerini söyledi.
Gökhan Kanal, "Bu kongreyle tarihimize, milli değerlerimize ve istikbalimize karşı üzerimize düşen vazifeyi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olarak yerine getirmeyi umuyoruz. Köklü ve büyük tarihi geçmişin sonucu büyük bir arşiv hazinesine sahibiz. Bu arşivlerin Fatih'in Yavuz'un ve Kanuni'nin günümüze ulaşan mesajları olduğunu biliyoruz." diye konuştu.
***
- "Ulaşılan belgelerin bir çoğunun vakıf temelli olduğunu görmek mümkün"
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem de vakıf konusunun yalnızca Allah rızasını kazanmak amacı doğrultusunda yapılan hayır hizmetlerinden ibaret olmadığını belirterek, "Vakıf konusu tek başına bir medeniyetin temsilidir. Bu bağlamda Osmanlı medeniyetine, bilim adamlarına bu konuda haksızlık yaptıklarını düşünmek mümkün değildir." dedi.
Vakıfların kuruluş belgelerinin kuruldukları dönemin sosyoekonomik ve kültürel niteliklerini ortaya koyduğu kadar, vakıf kuran kişilerin özel yaşantılarında da ipuçları bıraktığını aktaran Ertem, bu belgelerin aslında bir kültür mirası tarihi okuması yapılmasına da olanak sağladığını kaydetti.
Ertem, bu sebeple vakıfları vakıf yapan her şeyin kıymetli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sadece tarihsel olarak değil, bilimsel olarak da değerlidir. Vakıf müessesi, Türk tarihinde beylikler, Selçuklu ve özellikle Osmanlı döneminde meydana getirdiği kurumlarıyla sosyal, kültürel, ilmi ve iktisadi hayatın en önemli öznelerinden birisi olmuş ve başta tarih olmak üzere, hukuk, iktisat, sosyoloji ve mimarlık gibi pek çok ilmi disiplinin inceleme alanına girmiştir. Bu önemli müessesenin her yönüyle tam olarak anlaşılabilmesi için hiç kuşkusuz ki disiplinler arası çalışmalara ihtiyaç vardır. Vakıf çalışmalarının en önemli kaynaklarından başlıcaları arşiv belgeleridir. Vakıflarla ilgili belgelerin bir çoğunun bugün Vakıf Kayıtlar Arşivi'nde bulunmakla beraber, bazı belgeler tarihi seyir içerisinde Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nda, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Topkapı Sarayı Müzesi ve Süleymaniye Kütüphanesi gibi merkezi arşivlerde bulunmakta ve belgelere buralarda ulaşmak mümkündür. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki arşivcilik, arşiv belgelerinin saklanması, bilimsel olarak tasnifi, araştırmacıların ulaşımına açılması ve bilimsel olarak onlardan istifade edilmesi gerçekten uzmanlık gerektiren bir konudur. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak arşiv belgelerine ulaşma noktasında çalışmalarımız, gayretlerimiz devam ediyor. Osmanlı Devleti'ne bir vakıf medeniyeti diyorsak, bugün arşivlerden ulaştığımız bütün belgelerin bir çoğunun vakıf temelli, kökenli olduğunu görmek mümkündür."
Ertem, bu çerçevede dijital ortama aktarılan vakıf belgelerinin kullanıcıların istifadesine sunulduğunu vurgulayarak, 1958'i Arapça, 25 bin 461'i Osmanlıca olmak üzere toplam 27 bin 419 vakıfiye ve zeyl vakfiyenin çeviri işlemlerinin tamamlandığını kaydetti.
***
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü Prof. Dr. Uğur Ünal, Kongrede, gerek Türkiye gerekse Osmanlı bakiyesindeki tarihi mirasın ve bunun aktardığı birçok meselenin, ortak hafıza durumunda olan arşivler ışığında etraflıca ortaya konulması, tartışılması ve müzakere edilmesinin hedeflendiğini aktararak şöyle devam etti:
"Geçmişimizin aydınlatılmasında en temel kaynak olan arşivler tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de stratejik bir güç unsuru ve bilgi merkezi konumundadır. Ecdadımızdan bize intikal eden bu hazine, Osmanlı Devleti'nin geniş ve farklı kültürleri içine alan coğrafyası ile daha da bir ehemmiyet kazanmaktadır. Arşivler, millet arasındaki dostluk ve iş birliğinin tesisinde önemli bir araçtır. Tarihten günümüze intikal eden diplomatik ve ikili ilişkileri bir köprü vazifesiyle ortaya koyan arşiv belgeleri son yıllarda kültürel diplomasi alanında da hakim rol almaktadır. Ülkemizin, bölgemiz ve dünya siyasetinde üstlenmiş olduğu büyük misyonu, arşiv kurumları olarak kültürel ve bilimsel sahada desteklememiz gerektiğinin bilincindeyiz. Osmanlı coğrafyasında yer alan ve günümüzde bağımsız ülke temsilcilerinin de geldiği bu bilimsel programın tarihten gelen ortak bağlarımıza ve samimi ilişkilerimize katkı sağlayacağını düşünüyorum."
Ünal, Devlet Arşivleri'nin 2013'te yepyeni bir binaya kavuştuğunu, yeni ve modern Osmanlı Arşiv Külliyesiyle arşiv iş ve işlevlerinin katbekat arttığını vurgulayarak, "Sunduğumuz hizmetlerin kalitesi de dünya standartlarının üzerine çıkarılarak örnek gösterilen bir seviyeye ulaşmıştır. Sadece Türkiye'nin değil, bölge ve dünya tarihinin yazılmasında da her zaman birinci el kaynak niteliğinde olan başta Osmanlı arşivimiz olmak üzere tüm arşivlerimiz bütün dünyanın rahatlıkla araştırma yapabileceği bir başvuru merkezi halini almıştır." diye konuştu.
Gelişen teknolojiyle dijitalleştirme faaliyetlerinin önceki yıllara nazaran büyük bir artış gösterdiğini dile getiren Ünal, şu an itibarıyla yılda 8 milyon görüntüyü dijital ortama aktaran ve bunu aynı anda araştırmacılarla paylaşan bir seviyeye geldiklerini kaydetti.
***
- "Osmanlı atlası hazırlığı içindeyiz"
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan da Osmanlı Devleti'nin gelmiş geçmiş devletler arasında 3 büyük devletten biri olduğunu dile getirdi.
Turan, Osmanlı coğrafyasının kendi siyasi sınırlarının ötesinde çok geniş beşeri coğrafyayı barındırdığını aktararak, şunları kaydetti:
"Kurum olarak bir itirafı sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. Osmanlı atlası hazırlığı içindeyiz. Çünkü bu atlasın tam anlamıyla vücuda getirilmediğini ifade etmem gerek. Biz böyle bir coğrafyayı anıyoruz. 72 devlete vücut vermiş bir coğrafyadan söz ediyoruz. O bakımdan bu muazzam devletin ve büyük imparatorluğun hafızalardan çıkmayan harika teşkilatın tabii ki arka planını asla unutmamak lazım. Osmanlı hakikaten büyük bir başarının adıdır. Bu büyük başarı denilince belki akla ilk gelenler hükümdarlar ve güçlü ordulardır. Hayır, hemen bunun arka planına bakmak gerekir."