İnsanlar nereye giderse gitsin, hangi toplumda, hangi bilim dalı güç ve itibar kazanırsa kazansın tarihten kaçış yok, daima karşısına çıkıyor.
Türk Tarihi Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, "İnsanlar nereye giderse gitsin, hangi toplumda, hangi bilim dalı güç ve itibar kazanırsa kazansın tarihten kaçış yok, daima karşısına çıkıyor. Dolayısıyla gelişmiş devletler, milletler de eninde sonunda tarihe önem vermek zorunda kalıyorlar." dedi.
Kocaeli Üniversitesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesince bir otelde düzenlenen "Tarihyazımı Çalıştayları-4" kapsamında "Türkiye'de Popüler Tarih" konusu ele alındı.
Çalıştayın açılışında konuşan Turan, tarih bilgisi vermenin ve bilinci aşılamanın devletlerin temel amaçlarından biri olduğunu belirtti.
Turan, tarih bilincinin önemini vurgulayarak "İnsanlar nereye giderse gitsin, hangi toplumda, hangi bilim dalı güç ve itibar kazanırsa kazansın tarihten kaçış yok, daima karşısına çıkıyor.
Dolayısıyla gelişmiş devletler, milletler de eninde sonunda tarihe önem vermek zorunda kalıyorlar. Bu İngiltere'de de Amerika'da da Türkiye'de de böyle çünkü devlet doldurmazsa, 'popüler tarih' dediğimiz onu kendisine meslek edinmiş güçler ve dinamikler bir anda devreye giriyor." ifadesini kullandı.
"Bütün bilim dallarında ezber vardır"
Hülya Avşar'ın "Ben tarihi sevmezdim. Tarihte ezber yöntemi vardı. Bundan da nefret ederdim. Bu televizyondaki arkadaşlar sayesinde tarihi sevmeye başladım. Kırk yıl sonra sevmeye başladım." açıklamasını anımsatan Turan, şöyle devam etti:
"Bu her şeye rağmen biz tarihçiler için mutlu bir durum ama ben eğitim fakültesinde bir öğretim üyesi olarak ister istemez tarihte yöntemler konularıyla alakadar oldum ama hiçbir yerde de 'ezber yöntemi' diye bir yönteme rastlamadım.
Bu durumda 'ezber yöntemi' denildiğinde ne kastediliyor bilmiyoruz. Halbuki bütün bilim dallarında ezber vardır.
Tarihin bazı tarihlerini kastediyorsanız ezberleyeceksiniz tabii ki ama o yöntem değil ki bir gerektir. Bir kavram haksız olarak yerleşiveriyor. Beni rahatsız eden ve doğru olmadığını ifade ettiğim bir kavram da 'resmi tarih'.
Bundan da bir şey kastediliyor ancak isim doğru kullanılmıyor. Resmi biyolojiden, resmi kimyadan neden söz edilmiyor? Dolayısıyla bu da popülerliğin verdiği ve tarih branşına dışarıdan gelen bir hücum. Popüler bana gelip geçicilik ifade ediyor.
Halbuki burada söz ettiğimiz kendi hayatımızdan ele alırsak güzel sonuçları olan ve karşı çıkmamamız gereken alan bu."
"Filmlerin tarih sevgisi aşıladığına inanıyorum"
Turan, tarihi filmlerin daha önce de çekildiğini, Cüneyt Arkın ve Kartal Tibet'in oynadığı tarihi filmlerin sevilerek izlendiğini hatırlattı.
Tarihi filmlerde son derece kaba bilgi yanlışları olabildiğine dikkat çeken Turan, şunları kaydetti:
"Mesela Muhteşem Yüzyıl yayınlandı. Ben her halükarda o dizi filmin yayınlanması taraftarıyım ama kendi adıma başarılı buldum mu? Bulmadım. O da şundan birinci derecede tarihin hedefi bilinç aşılamak, şuur aşılamaktır.
Mesela öğrencilere şunu sordum, 'Bu filmi izleyip Kanuni Sultan Süleyman'a sempati besleyen biriniz var mı?' Bir tek olumlu cevap alamadım. O zaman ne oluyor, pedagojik olarak çok başarılı olmuyor. Halbuki çok büyük bir yapım, kocaman bir prodüksiyon boşa gitmiş oluyor.
Öncelikle yanlış nerede? Ta başında. Yani bizim tarihimizde 'Muhteşem Yüzyıl' diye bir şey yok ki.
Muhteşem Süleyman var, klasik yüzyıllar var. Tamam Muhteşem Yüzyılı 16. yüzyıl kabul ettik. Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatı 1566'da bitiyor. Sonrası ne oldu, hani 3. Selim, hani 3. Murat, 3. Mehmet? Dolayısıyla o kadar geniş çaplı bir eser böyle basit yanlışlara da takılıp kalmamalı.
Yine yıllar öncesinden Cüneyt Arkın'ın bir filmiydi, göze mil çekme sahnesi. Kızgın bir demir gözüne sokuyor, yani ölür insan. Kafaya demir sokulur mu? Ama filmde vardı.
Kaba bir yanlış. O filmlerin tarih sevgisi aşıladığına inanıyorum ama bu kadar da büyük bir yanlış olmasın."
Çalıştay, yarın sona erecek.
A.A. Nurgül Temiz