Arkeolojik alanda Dünyanın en uzun soluklu ve en saygın organizasyonlarından biri Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 41 yıldır başarıyla organize ediliyor. Peki 41 Kere maaşallah dedirten başarılı organzisyonların ilki ne zaman, hangi şartlarda ve kimlerle yapılmıştı. O günü yaşayan ünlü bir isme sorduk:
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bir sene boyunca Türkiye'de arkeoloji alanındaki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla 41 yıl boyunca kesintisiz gerçekleştirdiği Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumuna bu yıl Diyarbakır'da yapılacak. Bu yılki sempozyum Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dicle Üniversitesi’nin işbirliğiyle 17-21 Haziran 2019 tarihleri arasında Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde hayata geçirilecek
Geçen yıl 2018 Troya Yılı nedeniyle Çanakkale'de gerçekleştirilen sempozyum, 2019 Göbeklitepe Yılı nedeniyle Şanlıurfa'ya yakın mesafedeki Diyarbakır'da gerçekleştiriliyor.
Peki arkeoloji alanında dünya çapında en uzun soluklu sayılı etkinlikler arasında yer alan Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu nasıl başlamıştı. 41 yıl önce gerçekleştirilen ilk sempozyumda kimler vardı?
1979'dan beri dergi ve yayınlarıyla da sempozyumlara kesintisiz katılan Arkeoloji Dünyamızın bilgelerinden arkeolog editör Nezih Başgelen ile ilk sempozyumu ve sempozyumların 41 yılını konuştuk.
İşte söyleşimiz ve o tarihi günün fotoğrafları:
1979 yılındaki ilk Kazılar Sempozyumunda konuşma arasında Türk Tarih Kurumu fuayesinde katılanlar ve dinleyiciler. Panolarda bir yıl önceki kazılarla ilgili fotoğraflardan oluşan bir sergi var. Ortadaki panoda Perge ile ilgili resimlerden 5. heykel resminin önünde duran genç, duayen arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (genç bir asistan iken) En sağdaki grubun içinde şıklığı ile dikkat çeken hanımefendi ise rahmetli Muhibbe Darga. (Fotoğraf: Nezih Başgelen - Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
> Nezih bey, ilk Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumunu hatırlıyor musunuz?
> Sempozumların ilki 1979 yılında Ahmet Taner Kışlalı’nın Kültür Bakanlığı sırasında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 15-18 Ocak tarihlerinde Ankara’da Türk Tarih Kurumu’nun salonunda Kazı Sonuçları Toplantısı olarak yapılmıştı. Bu önemli etkinlik kısa sürede o dönemdeki arkeoloji bölümlerinde ilgi ile karşılanmış ikincisi 11-15 Şubat 1980’de, üçüncüsü 9-13 Şubat 1981’de yapılmıştı. Bugün gibi hatırlıyorum.
1979 sempozyumunun son günündeki tartışma bölümünü özellikle hatırlıyorum.
Türk Tarih Kurumunda yapılan ilk dönem sempozyumunun konuşmacı kürsüsünde soldan sağa : Ayakta konuşan rahmetli müzecimiz Hasan Tahsin Uçankuş, merhum Dr. Nezih Fıratlı, İnci Bayburtluoğlu, merhum Prof. Dr. Jale İnan, merhum Crawford H. Greenewalt (Fotoğraf: Nezih Başgelen - Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
> Daha sonra pek örneği rastlanmayan ve oldukça hararetli geçen tartışma bölümünde sırasıyla Ekrem Akurgal, Halet Çambel, Turgut Batur, Sabahattin Türkoğlu, Hasan Tahsin Uçankuş, Ufuk Esin, Machteld Mellink, Hamit Zübeyir Koşay, Baki Öğün, İnci Bayburtluoğlu, ben ve Aykut Özet söz alarak görüşlerini karşılıklı olarak bildirmişlerdi. Ayrıntları Arkeologlar Derneği bülteninde yayınlandı. (Bkz. Arkeologlar Derneği Haber Bülteni, Sayı: 8, Şubat 1979, s. 11. ) Ne yazık ki 1979’daki bu ilk toplantının bildirileri daha sonra kitap olarak yayımlanamamıştır.
> İlk toplantıya katılanlar arasından çoğu bugün aramızda yok. Hepsini saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Siz bugün hayatta olup, o günkü toplantıya katılanlardan kimleri hatırlıyorsunuz?
> Kazı Sonuçları Toplantısı'nın Türk Tarih Kurumu'nda yapılan 1979-1981 yılı ilk üç döneminde sunum ve konuşmalarıyla yer alıp bugün hayatta olanlar içinde hatırladıklarım; Refik Duru, George Bass, Tomris Bakır, Altan Çilingiroğlu, Nuşin Asgari, Wolfgang Radt, Çetin Anlagan, Kayhan Dörtlük, Önder Bilgi, Mehmet Özdoğan, Sabahattin Türkoğlu, Özgen Karaca, Gül Asatekin , Turgut Batur ile Mustafa Büyükolancı.... Diğerlerinin önemli bir bölümü; Halet Çambel, Jale İnan, Nezih Fıratlı, Ekrem Akurgal Tahsin Özgüç, Sedat Alp, Hasan Tahsin Uçankuş başta olmak üzere ne yazık ki önemli bir bölümü aramızda yoklar. Onları ve ebediyete intikal etmiş Türkiye Arkeolojisi'ne değerli katkılar sağlamış diğer katılımcıları da rahmetle anıyorum. Konuşmaları izlemek üzere Üniversiteler ve Müzeler camiamızdan gelenlerin özellikle öğrencilerin önemli bir bölümü hayattalar. Bir bölümü yeni üniversitelerde kurdukları kürsülerinin başında ve sahada başlattıkları kazılarda başarılı projeleri sürdürüyorlar. Bir bölümü de çoktan emekli oldular.
> O gün ile bugün arasındaki temel fark sizce ne olabilir?
> 1979'daki TTK'da yapılan ilk toplantı, yalnızca Türk bilim insanlarına yönelik olarak düzenlenmiş, katılım daha sonraki toplantılarda olduğu gibi zorunlu değil, isteğe bağlı bırakılmıştı. Ancak toplantının gördüğü yoğun ilgi bunun kurumsal bir kimlik kazanmasını sağlayınca Genel Müdürlük' te sempozyumun Türkiye’de yapılan bütün çalışmaları kapsaması yönünde karar alarak toplantının daha sonraki yıllarda daha etkili ve başarılı olmasını sağlamıştı. Bu bağlamda Genel Müdürlük'çe resmi izinle arazide çalışan tüm ekiplerin sempozyumlara katılmak zorunda bırakılması, ekiplerin yaptıkları çalışmaları her yönüyle bilim dünyası ve kamuoyunun önünde paylaşması Türkiye arkeolojisinde bilimsel rekabet ortamının gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenle de her geçen yıl sunumların tekniği, içeriği ve görsel malzemelerin kalitesi giderek gelişmiş ve katılımların niteliği çok olumlu yönde değişmiştir.
> O gün ile bugün arasındaki temel fark sizce ne olabilir? Sempozyumlar ülkeye neler kazandırdı?
Kazı sonuçlarının toplu değerlendirmesine yönelik bu ilk toplantılardan önce Türkiye’nin dört bir tarafında değişik dönemlere yönelik arkeolojik kazıları yürüten ekipler genellikle birbirinden habersiz çalışıyor, kazılarının raporlarını da düzensiz aralıklarla çıkan Türk Arkeoloji Dergisi’nde duyuruyorlardı. Kazı sonuçlarının yıllık değerlendirmeler halinde yayınlanmaya başlaması 1979 öncesi çok değişik yerlerde ve dağınık bir biçimde yayımlanan bu sonuçların, her yıl düzenli olarak yayımlanmasını getirmiştir. Öte yandan bu sempozyumlarda oluşan okuyucu ilgisi başta bizim; Arkeoloji ve Sanat Yayınları'nın olmak üzere Türkiye’de özel arkeoloji yayıncılığının da gelişmesini sağlamıştır.
> O günkü ve bugünkü imkanlar şüphesiz farklıydı. Teknolojik açıdan geçmişte ciddi sıkıntılar yaşandı mı?
Toplantının yoğun ilgi görmesine karşın o yıllarda renkli dia filmlerin ülkemizde basılamaması, yurt dışına yollanan filmlerin geç gelmesi, konuşmacıların Şubat ayında sunum yapmasında sorun olarak ortaya çıkmış, ayrıca Uluslararası katılıma açıldığında yabancı meslektaşlarımızın da Şubat ayında Türkiye’ye gelmesi de sorun yaratınca sempozyumun Mayıs ayına, kazı sezonunun hemen öncesine alınmasına genel istek üzerine karar verilmiştir. Bunun üzerine 23-27 Mayıs 1983’te İstanbul’da yapılan beşinci sempozyumda yüzey araştırmalarının sonuçları da ilk kez ayrı bir bölüm halinde ele alınmış ve 1983 yılından itibaren de ayrı bir seri olarak yayımlanmaya başlamıştır. Altıncı sempozyum 16-20 Nisan 1984’te İzmir’de, yedincisi 20-24 Mayıs 1985’te Ankara’da düzenlenmiş, 1985 yılından itibaren Arkeometri Sonuçları da toplantıda ayrı bir seksiyon halinde yer almış ve sonuçları ayrı bir seri halinde yayımlanmaya başlamıştır.
23-27 Mayıs 1988’deki Ankara’daki onuncu sempozyum T.C. Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Başkanlığı tarafından, 18-23 Mayıs 1989’da Antalya’daki onbirinci toplantıdan itibaren ise T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenmeye devam edilmiştir. 1979-2003 yılları arasında Ankara dışında İstanbul, İzmir (2 kez) ve Çanakkale’de düzenlenen sempozyum, 2004 yılından itibaren ise üniversitelerle birlikte değişik illerde düzenleniyor.
1979 yılındaki ilk Kazılar Sempozyumunda konuşma arasında Türk Tarih Kurumu fuayesinde katılanlar ve dinleyiciler (Fotoğraf: Nezih Başgelen - Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
> Sempozyumlar hakkında son olark ne söylemek istersiniz?
> Sempozyum toplantılarında sadece kazı başkanlarının bildiri sundukları bir dönemden sonra bu olanağın ekip üyelerine de tanınması kazı ve araştırmaların sürdürülebilirliği açısından genç kuşağın gelişiminde çok olumlu bir etki yaratmıştır. Bunun etkisiyle yeni yetişen kuşak yeni alanlarda kazı ve araştırmalar yapmaya cesaret edebilmiştir. Bürokrasideki engelleyici prosedürlere karşın genç kuşağın başarılı projeleri mevcut yapının dar kalıplarını aşmış ve Türkiye Arkeolojisi uluslararası bilim dünyasında hak ettiği yere ulaşabilmiştir. Öte yanda ister yerli ister yabancı bilim insanları için KST’de bulunmak, bildiri vermek ayrıcalıklı bir prestij konumuna gelmiştir. Bu onurlu sonucun elde edilmesinde 1979 yılından beri aralıksız olarak her yıl düzenlenen Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’nun yadsınamaz bir rolü ve önemi vardır. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu Türkiye arkeolojisinin kazanmış olduğu dinamizmi yansıtan ortamıyla ün yapmış ve günümüze kadar bu yapısıyla önemini korumuştur.
Adnan Erdoğan - Arkeolojikhaber.com