Ahmet Hikmet Müftüoğlu kimdir?

Edebiyatçı, yazar aynı zamanda mütefekkir...

3 Haziran 1870'te İstanbul'da Süleymaniye semtinde dünyaya gelen Müftüoğlu'nun dedesi Tripoliçe müftüsü Abdülhalim Efendi şiirle meşgul olan birisiydi ve değişik vilayet ve sancaklarda kapı kethüdalığı yapan babası Yahya Sezai Efendi de basılmamış bir divançe sahibiydi. Usta edebiyatçının annesi ise soyu Niyazi-i Mısri'ye uzanan Moralı bir Halveti şeyhinin kızıydı.

Henüz 7 yaşındayken babasını kaybeden Ahmet Hikmet Müftüoğlu, ağabeyi Refik Bey'in himayesinde yetişti. Sık sık hastalanması sebebiyle okula düzenli devam edememesine rağmen Müftüoğlu, Dökmecilerdeki Taş Mektebi ile Mahmudiye Vakıf ve Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi'ni bitirerek Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ne girdi.

- Dördüncü sınıftayken ilk eserini yayınladı

Müftüoğlu, dördüncü sınıftayken ödev olarak hazırladığı "Leyla yahut Bir Mecnunun İntikamı" adlı uzun hikayesinin basılmasıyla birlikte edebiyata ilgisini artırdı. 1888'de Galatasaray'ı bitiren yazar, 29 Ağustos 1889'da Hariciye Nezareti Umur-ı Şehbenderi Kalemi'ne memur tayin edildi ve vazifesi dışında Fransızcadan roman tercümeleri yaptı.

Sefaretlerde çalışan Müftüoğlu, Marsilya, Pire ve 1890 yılında da Kafkasya'ya gönderildi. 1896'da İstanbul'a dönen Müftüoğlu, Umur-ı Şehbenderi Kalemi'nde göreve getirildi.

Meşrutiyete kadar Hariciye Nezareti merkezinde çalışan usta edebiyatçı, bir yıla yakın Nafia Nezaretinde, Ticaret Müdiriyet-i Umumiyesinde vazife aldı. Tekrar Hariciye Nezaretine dönerek 1912'de Peşte Başşehbenderi oldu.

Bu tarihe kadar geçen zaman içinde Ahmet Hikmet, 1908 yılında Türk Derneği'nin ve 1911 yılında da Türk Yurdu'nun kurucu üyesi olarak hizmet verdi.

Ayrıca 1898-1909 yılları arasında Galatasaray Sultanisi'nde imla, kıraat, Türkçe, kitabet ve edebiyat öğretmenliği yapan Müftüoğlu, araları açık olduğu için Tevfik Fikret'in bu okula müdür olarak gelmesinden sonra oradan ayrılıp Darülfünun Edebiyat Fakültesi'nde hocalığa başladı ve edebiyat tarihi dersleri verdi.

Müftüoğlu'nun Galatasaray Sultanisi'ndeki öğrencileri arasında Ahmed Haşim, Abdülhak Şinasi Hisar ve Hamdullah Suphi Tanrıöver de bulunuyordu.

- Birçok devlet görevinde bulundu

Usta edebiyatçı, 1912 eylülünde tayin edildiği Budapeşte Başkonsolosluğu'nun Mütareke'nin ilanıyla lağvedilmesi üzerine İstanbul'a döndü.

İki yıl sonra da daha önce ısmarlanmış olan savaş malzemeleriyle ilgili bir komisyonun başkanlığı göreviyle yurt dışına gitti ve Budapeşte, Viyana ve Berlin'de kaldı.

Müftüoğlu, 1924'te Halife Abdülmecid Efendi'nin başmabeyinciliğine getirildi ve halifeliğin kaldırılmasına kadar bu görevde kaldı. Müftüoğlu, 1926'da Ankara'da önce Hariciye Vekaletinin konsolosluk hizmetleri ve Ticaret Umum Müdürlüğüne, ardından bu vekaletin müsteşarlığına tayin edildi.

Sağlık problemleri sebebiyle Ankara'dan ayrılmak zorunda kalan Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Anadolu-Bağdat demiryolları ile Elektrik Şirketi Yönetim Kurulu üyeliklerine getirildi. Müftüoğlu, bu görevi sırasında da karaciğer kanseri nedeniyle 19 Mayıs 1927'de vefat etti ve Maçka Şeyhler Mezarlığı'na defnedildi.

- Müftüoğlu'nun edebiyat hayatı lisede başladı

Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun edebiyat merakı lise yıllarında başladı. Yazar, o dönemi "Rüştiye'yi bitirip Sultaniye girdiğim zaman görüp işittiklerimi başkalarına da işittirmek merakı ilk kıvılcımını böyle tutuşturmuş oluyordu. O zaman edebiyattan başka bir uğraşılan işin pek de geçerli olmaması ve belki ana babadan gelen bir eğilim beni de edebiyat üzerinde düşündürdü." diye anlatmıştı

Galatasaray Sultanisi'nde bazı çalışmalarını hocası Muallim Naci'nin eleştirisine sunan Müftüoğlu, ilk yazısını Sezaizade Abdülhalim Hikmet imzasıyla Payidar gazetesinde 1887'de yayınladı.

O dönem Namık Kemal'in vefatının üzerine bir mersiye yazan Müftüoğlu'nun "Parmantiye" yahut "Patates" adıyla çevirdiği fen kitabı da ilk eserleri arasına girdi. Daha sonra usta yazar, Fransızcadan "Tuvalet ve Letafet" ile "Bir Riyazinin Muaşakası" adlarında iki eser tercüme ettiyse de, Doğu ile Batı kültürünün çok farklı olduğunu görerek bir daha eser tercüme etmedi.

Fen alanındaki çevirileri dolayısıyla adı Servet-i Fünun sayfalarında görünmeye başlayan yazar, "Roman Fabrikası" adlı makalesiyle 1893'te derginin ilk yazarlarından biri oldu. Aynı yıl Hazine-i Fünun dergisinde çevirileri ve yazıları çıkan Ahmed Hikmet, yurt dışından döndüğü 1896'da Servet-i Fünun'da bir araya gelen edebiyat topluluğuna katıldı.

İlk hikayelerinde de Servet-i Fünun topluluğunun dil ve edebiyat anlayışını benimseyen Müftüoğlu, daha sonra Türkçülük ve Yeni Lisan akımlarını benimseyerek hikayelerini milli konularda ve sade bir dil kullanarak yazdı.

Usta yazar, İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yayınladığı hikaye ve nesirlerini 1901 yılında "Haristan ve Gülistan" adlı eserde topladı. Bu iki eserinde Ahmet Hikmet Müftüoğlu, daha iyi tesir yapmak, gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir üslup kullandığını, ağır ve anlaşılması güç Servet-i Fünun dilini işlediğini ve hayal mahsulü konular anlattığını ifade etmişti.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun kaleme aldığı eserler arasında ayrıca "Gönül Hanım", "Çağlayanlar", "Bir Tesadüf", "Kadın Ruhu", "Beliren Simalar", "Salon Köşeleri", "Bir Safha-i Kalb" ve "Silinmiş Çehreler" bulunuyor.

 

Derleyen: Aişe Hümeyra Bulovalı - aa


Benzer Haberler & Reklamlar