Aineias nedir?
1. Aineias: Hesiodos'ta Aineias'ın yalnız adı geçer.
Theogonia'nın sonunda hangi tanrılar ve tanrıçaların, kimlerle birleşip hangi yiğitleri meydana getirdikleri sayılırken Tanrıça Aphrodite bir ölümlüyle, Troya kral soyundan Ankhises ile birleşmesinden Aineias'ın doğduğu yazılıdır.
Hesiodos'un Troya Savaşı'na ve Homeros destanlarına değindiğine rastlanmaz, ne Theogonia’da ne de İşler ve Günler'de. Aineias gibi, Troya Savaşı'na katılmış başka yiğitlerin de adı geçse bile, bunların savaşla en ufak bir ilgisi kurulmaz. Bu yüzdendir ki, Hesiodos'un Troya Savaşı efsanelerini bilip bilmediği konusunda elimizde hiçbir ipucu yoktur.
Aineias'ın yaşantısı ile ilgili destanların biri Homeros'un Ilyada'sı, öbürü ve Aineias bakımından daha da önemlisi Vergilius'un “Aeneis” destanıdır.
2. Aineias (Latince Aeneas): Tanrıça Aphrodite ile Troya'lı prens Ankhises'in oğlu Aineias Homeros'un İlyada destanında önemli bir rol oynamakla kalmamış, klasik Latin şairlerinin en büyüğü olan
Vergilius'a da bir destan esinlemiştir. "Aeneis", yani Aeneas destanı Troya'lı yiğidin Troya yangınından sonra Anadolu'dan göçmesi ve İtalya'ya yerleşerek Roma şehrine temel olacak yeni bir yurt kurmasını anlatır. Aineias'ın bu iki destanda da beliren çok yönlü kişiliğini incelemek gerekir: Soy ağaçlarından da belli olduğu gibi (Tab. 17) Troya kral soyunun ilk atası Zeus ile Elektra'nın oğlu Dardanos'tur, Troya'nın kurucusu Tros ile kral soyu iki dala ayrılır: İlos ile Assarakos, İlos'un torunu olan Priamos Troya kralı, Assarakos'tan üreme Ankhises ise Dardanie şehrinin yöneticisidir. Ankhises ile Priamos ve Hektor ile Aineias aynı kuşaktan amcaoğullarıdır. Ama Aineias'ın Priamos oğullarından üstünlüğü bir tanrıçanın oğlu olmasından gelir (İl. II, 819 vd.).
Dardanie'lilerin başında Aineias var, Ankhises 'in oğlu, tanrısal Aphrodite doğurdu onu Ankhisesten; bakmadı tanrıçalıgma, birleşti Ida eteklerinde bir ölümlüyle.
Babası nasıl İda dağının eteklerinde yaşamışsa (Ankhises), Aineias'ın çocukluğu, delikanlılığı da oralarda geçer, Akhilleus'la ilk çatışması da orada olur (İl. XX, 90 vd.). Troya savaşında Aineias Priamos oğullarından hiç geri kalmaz, Hektor'la denk gider, kimi zaman Hektor'u bile aşıp ona öğüt vermek durumuna gelir (İl. XVII, 335 vd.). Hektor kadar yiğitçe savaşır Akha'ların en güçlü kahramanlarına karşı, ama her kezinde de bir tanrı korur, kurtarır onu. Savaş meydanında görelim onu (İl. V, 296 vd.).
Kocaman kargısı, kalkanıyla Aineias yere atladı, Akhalar alıp götürmesinler diye ölüyü gücüne güvenen aslan gibi dolaştı çevresinde, önünde kargısını, yuvarlak kalkanını tutuyordu, öldürmek için yanıyordu karşısına çıkanı, korkunç çığlıklar atıyordu.
Derken Diomedes kocaman bir taş atar üstüne, Aineias'ı kalçasından vurur, yiğit düşer, o sırada anası Aphrodite'nin telaşını görmeli (İI.V, 311 vd.). Aphrodite bu yüzden yaralanır. Aineias'ı Apollon Troya kalesindeki tapınağa kaçırarak kurtarır. Öbür tanrılar da katılırlar bu çabaya. Aineias'ın Troya önünde ölmeyeceği, Dardanos soyunu sürdürmekle görevli olduğu tanrı Poseidon'un ağzından söylenir İlyada'da (İl. XX, 292 vd.).
... Kaderi kurtulmaktır Aineias'ın tohum ekmeden, iz bırakmadan ölmemeli, yok olmamalı Dardanos soyu, ölümlü kadınların verdiği çocuklar arasında Kronos oğlu Dardanos'u severdi en çok. İğreniyordu artık Priamos'un soyundan, güçlü Aineias kral olacak Troyalılara, kral olacak çocuklarının çocukları.
Bu sözler, bizi dosdoğru Vergilius'un Aeneis'ine götürür. Aineias İlyada'da pek rol oynamaz artık, Troya'nın yıkımından sonraki olaylardaki rolü bütün ayrıntılarıyla Aeneis'te anlatılır. İlyada sonrası efsanelerinin çoğu bu destanda anlatılmıştır: Tahta atın şehre alınması ve Laokoon faciasından sonra (Laokoon), Aineias babası Ankhises'i omuzlarına alarak ve oğlu Askanios'u da elinden tutarak İda dağına kaçar. Troya'nın kutsal heykellerinden Palladion'u da yüklenerek yola koyulur, karısı Kreusa arkalarından gelirken birden ana tanrıça Kaybele tarafından kaçırılır (Kreusa). Eşi de, düşünde gördüğü Hektor'un tayfı da Aeneas'a batıda Hesperia ülkesine gidip Troya'yı orada yaşatmasını buyururlar. Odysseia'nın serüvenleri örnek alınarak anlatılan bu yolculuk Trakya, Girit ve kuzeybatı Yunanistan kıyılarından Sicilya'ya geçişle başlar, Ankhises orada ölür, sonra korkunç bir fırtına Aeneas'ı Libya kıyılarına atar. Kartaca kraliçesi Dido epizodu Odysseus'un Alkinoos'un sarayında yaptığı gibi, Aeneas'ın o güne kadar olan serüvenlerini anlatmasına fırsat verir. Aeneas'a gönlünü kaptıran Dido onu Afrika'da alıkoymak istediği halde, tanrılar Aeneas'ın bir an önce yeni Troya'yı kurmak görevine dönmesini buyururlar. Yiğit arkadaşlarıyla yola koyulur, Dido canına kıyar (Dido). Güney İtalya'da Cumae şehrine varırlar, Romalıların inançlarına göre burada yeraltı ülkesine açılan Avernus gölü vardır. Cumae'nin tanrı sözcüsü Sibylla Aeneas'ı ölüler ülkesine götürür. Burada Aeneas, babası Ankhises'le görüşür ve kendisini bekleyen parlak kaderi onun
ağzından öğrenir. Homeros'la Dante'nin yeraltı dünyası anlatımı arasında yer alan bu parça ilkçağ yazınının en belirgin, en ünlü sayfalarındandır. Bütün bu bilgileri edindikten sonra Aeneas yeryüzüne döner, İtalya kıyılarını kuzeybatıya doğru izleyip Tiber ırmağının arzına varır. Oranın yerlileri, Rutul'larla savaşa girişir ve arkadaşlarını ırmak ağzında bırakıp içeriye doğru Pallantea şehrinin bulunduğu yere varır. Burası Palantinus tepesiyle Roma şehrinin ilerde kurulacağı yerdir. Yunanistan'dan göçme olan kral Evandrus Aeneas'ı iyi karşılar, başında oğlu Pallas'ın bulunduğu bir bölük askerle arkadaşlarının yanına gönderir. Bu arada Rutul'ların kralı Turnus Troya'lılara saldırmıştır. Aeneas Tumus'u teke tek savaşta öldürür. Destan Aeneas'ın bu zaferiyle kapanır. On iki bölümlük Aeneis destanı bitmiş değildir. Vergilius onu sona erdiremeden ölmüş, eserini bitiremediği için onun yakılmasını da buyurmuştu. Roma'nın kuruluşuna kadar olan olaylarla efsaneler tarihçilere konu olmuş ve uzun uzadıya anlatılmıştır. Vergilius'un Aeneis destanıyla en büyük başarısı kendi çağının ulusal kültürüne bir kaynak bulmuş olması, Roma'nın geçmişini ta Anadolu'nun büyük uygarlık merkezi Troya'ya kadar götürmekle ona uluslararası bir derinlik vermiş bulunmasıdır. Büyük Latin şairinin amacı Augustus'un damgasını bastığı çağının dünya ve İnsan görüntüsüne bir ufukaçmasıydı. Önce İulius Caesar, sonra Augustus'un da soyu olan İulii'lerin Troyalı Aeneas ve Ankhises'le tanrıça Aphrodite'de kaynak bulduklarını, Roma'nın Akdeniz'in en soylu hanedaninca kurulduktan sonra düşman olarak bilinen batı ile doğuyu büyük bir birlik içinde barıştırmış olmasını göstermek, kendisinin de Homeros gibi ozanların ozanına dayanıp onun yolunda, ondan esinlenerek destan yazdığını dile getirmekle Aeneis destanı gerçekten çığır açmış, ilkçağla ortaçağ arasında köprü kurmuştur. Aeneas'ı da yeni bir tip insan olarak canlandırmış olması üstünde durmaya değer. "Pius Aenas" (dindar Aenas) diye anılan kahramanın tutum ve davranışı Homeros destanlarındaki yiğitlerinkinden farklıdır. "Pietas" diye tanımlanan kavram dine saygıyı da aşan bir erdemdir, Augustus'un ve Augustus çağı insanının ülkü bildiği geçmişe, geçmişin değerlerine bağlılık, ulusal tarih ve kültüre sonsuz saygı ile onu soylulastırmak için başka, yabancı da olsa benimsenen kay-naklara bağlama çabası, kültüre hizmet için en büyük örnekleri göz önünde tutarak yaratmakta onlara ulaşma amacı ve bu uğurda sonsuz bir sorumluluk duygusu, bütün bunlar "pietas" denilen kavramın içerdiği ve Aeneis destanında canlandırılan Aeneas tipinin tam bir başarıyla simgelediği erdemlerdir.