Türkiye'de ne yazık ki bir haberde arkeoloji ve şirket adı yan yana geldiğinde, genellikle ya çıkar odaklı bir proje ya da bir şirketin arkeolojik ve doğal alanlara verdiği zarar söz konusu oluyor. Oysa zihniyet olumlu olduğunda hem arkeoloji bilimi, hem kültür kurumları, hem turizm sektörü hem de şirket kazançlı çıkıyor. TANAP bu alanda yazdığı destansı çalışmayı "Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları" adlı eserle taçlandırdı ve ölümsüzleştirdi...
2015 yılında ilk kazma vurulduğunda TANAP hem Türkiye'nin hem Ortadoğu'nun hem de Avrupa’nın en uzun ve en büyük çaplı doğal gaz boru hattı projesi olarak önemliydi. Ancak Azerbaycan’da üretilen doğal gazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) bittiğinde sadece ekonomik değil, kültürel ve doğal mirasa sağladığı katkılarla da önemli proje oldu...
Türkiye'de varlığı daha önce fark edilmeyen 8 böcek ve 6 bitki türü de dahil 17 yeni canlı türünü litertüre ekleyen kazılardan en karlı çıkan alan ise arkeoloji oldu. Kazılar esnasında 106 yeni arkeolojik alan keşfedildi ve 1400'den fazla arkeolojik eseri müzelere kazandırıldı ve Karaz Kültürünün üzerindeki sis perdesi büyük oranda kaldırıldı...
Proje alanında bırakın önceden arkeolojik inceleme yapmayı, inşaat sırasında ortaya çıkan tarihi eserleri "aman inşaat durmasın" zihniyeti ile gizleyen, toprağa gömen, hatta parçalayıp hafriyata karıştırarak yok eden kurum ve kuruluşların cirit attığı Türkiye'de yapılmasını gerekenden de fazla hassasiyetle bunu başarmasından dolayı TANAP'ı ne kadar övsek azdır. Dileğimiz onun bu alandaki başarılarının diğer şirketlere örnek olması ve ülkemizin arkeolojik mirasının inşaat sektörü ile gücüne güç katmayı sürdürmesidir...
Peki TANAP bunu nasıl başardı?
Bu soruyu Bandırma Arkeoloji Müzesi TANAP Projesii Kazıları Arkeoloji Teşhir reyonunda yönelttiğimiz TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol şöyle cevapladı: “TANAP mega bir proje olarak bir çok ilke imza attı. Toplam 20 il, 67 ilçe, 600 köy güzergâhının üzerinden geçtiğimiz noktaları ile Avrupa'nın en geniş çaplı, en uzun boru hattını inşa ettik. Arkeoloji konusuna değinmeden önce TANAP kapsamında Anadolu’nun değişik noktalarında güzergâh üzerinde yer alan il ve ilçelerde bine yakın projeye destek verdiğimize dikkat çekmek isterim. İnşaat faaliyetlerinizin dışındaki alanlara çok büyük bir bütçe ayırdık ve çok güzel projelere destek olduk. 2020 yılında Project Management Institute tarafından, dünyanın en iyi yönetilen projesi olarak Yılın Projesi ödülüne layık görüldük.14’e yakın uluslararası ödül aldık. Bunu nasıl başardığımıza gelince; öncelikle proje hazırlanırken hassas alanların ve doğal kaynakların zarar görmemesi için güzergah seçilirken ve boru hattı tasarlanırken özel önlemler dikkate alındı. Çevresel etkilerin önceden önlenmesi veya uygun şekilde azaltılması sağlandı. Her şeye rağmen inşaat ve işletme sırasında öngörülemeyen olası gelişmelerde, projenin olumsuz etkilerinin önlenmesi ve olumlu etkilerinin artırılması için etkili çevre yönetim plan ve prosedürleri oluşturduk. Bu konuda önceden de tahmin ettiğimiz gibi en çok karşımıza çıkan önceden bilinmeyen arkeolojik alanlar oldu.Ancak oluşturduğumuz plan ve prosedürlerle kimi zaman boru hattının güzergâhını değiştirmek pahasında da olsa hem o zorluklarından üstesinden kolayca geldik, hem de ülkemizin kültürel mirasına önemli kazanımlar ekledik... 106 alanda tarihi eser bulduk, 25 alanda kurtarma kazısı yaptık ve müzelere binlerce eser gönderdik. Arkeolojik kazılarla Anadolu’nun kültürel mirasına büyük bir katkı sağladığımız için de haklı bir gurur yaşıyoruz. Bu alanda hemen her aşamada uyum içinde çalıştığımız Kültür Bakanlığı'na özel teşekkür ediyoruz..Ve buradaki eserleri sergileyen Bandırma Müze Müdürlüğü’ne ayrıca çok teşekkür ederiz”...
Bu cevaptan da anlaşılacağı gibi, bugünlerde Bandırma Müzesi'ne yolu düşenleri çok özel bir bölüm karşılıyor: TANAP Projesii Kazıları Arkeoloji Teşhir Salonu...Bu salonda TANAP kapsamında Manyas İlçesi Kalebayır ve Çavuş Köyleri arasında 2015- 2017 yılları arasında müze tarafından yapılan kurtarma kazılarında açığa çıkarılan aralarında uniq ve çok nadir eselerinde yer aldığı arkeolojik eserler sergileniyor...
Bu salon geçtiğimiz hafta çok önemli bir etkinliğe de ev sahipliği yaptı. TANAP'ın arkeolojik alana katkılarını ölümsüzleştiren ve taçlandıran "Anadolu Medeniyetleri'nin Gizli Tanıkları" eserinin basına tanıtım toplantısı bu salonda yapıldı..
Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde Bandırma ve çevresindeki kurtarma kazılarında çıkan arkeolojik buluntuları arasında onları onu edinen kitapla tanışan basın mensupları kâh tarihi eserlere, kâh kitap sayfalarına bakarak, verilen bilgilere kulak kabarttılar.
ANADOLU MEDENİYETİ'NİN SAKLI TANIKLARI
Anadolu Medeniyetleri'nin Gizli Tanıkları Türkçe ve İngilizce (Hidden Witnesses Of Anatolian Civilizations) hazırlanmış bir prestij kitap. Direktörlüğünü Erdem Kök'ün Danışmanlığını Nezih Başgelen'in, Koordinatörlüğünü Beyhan Özenç üstlendiği eserin tasarımında Kaan Atılgan ve Filiz Kararer imzası yer alıyor. Eserin Kreatif Direktörlüğü V. Bahadır Bayrıl'a ait... 132 sayfalık eserin tasarım ve sunumundaki ustalık içerisindeki hazinenin konuyla hiç alakası olmayan kişilerce dahi kolayca algılanmasını sağlıyor....
Eserin Bilimsel Danışma Kurulunda yer alan isimler içindeki hazinenin bilimsel öneminin derinliğini bir bakışta gözler önüne sermeye yetiyor; Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Işıklı, Emeritus Prof. Mehmet Özdoğan, Prof. Dr. Mustafa hamdi Sayar ve Koç Üniversitesi Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezinden Prof. Dr. Oğuz Tan.
Saltuk Düzyol: Bu eserlerin halkımıza nasıl anlatılacağı çok önemliydi
Kitabın tanıtım toplantısında önce TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol, hem toplantıya katılan basın mensuplarına, hem kitabın yayınlammasına katkıda bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüklerine, katkı sağlayan müze müdürleri ve arkeologlara, Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları kitabının oluşumunda yer alan herkese teşekkür etti ve "Burada görülen eserler bu projenin kazanımlarından sadece bazıları. Bu eserlerin halkımıza nasıl anlatılacağı çok önemliydi. Sağolsun değerli arkeoloji yayıncısı ve arkeolog Nezih Bey bizlerin adına bu önemli misyonu üstlendi ve gördüğünüz gibi gerçekten çok başarılı bir eser ortaya çıktı" dedi.
Editör Arkeolog Nezih Başgelen: Geçmişe saygıyı bilgiye dönüştürme ve toplumla buluşturmada en başarılı örnek
Saltuk Düzyol'un övgülerine teşekkür eden kitabın genel danışmanı ve editörü Nezih Başgelen kitapta detaylı olarak yer alan projenin hayata geçirilmesi aşamalarını şöyle anlattı : “Daha önce öngörülen coğrafyada ne olduğu konusunda tam bir envanter olmadığı için boru hattının geçeceği yerde tespit edilenler için eğer kurtarma kazısı ile çözüm üretilebiliyorsa çözüm üretildi. Eğer hat değiştirilmesi gerekiyorsa, revize edilerek borular yeni bir boru hattından geçirilerek korunma yoluna gidildi. Bu tip projeler için de TANAP Projeyi, geçmişe saygıyı bilgiye dönüştürme ve toplumla buluşturma konusundaki en başarılı örnek diyebiliriz. Anadolu, Yakın Doğu’nun coğrafik farklılıklarının en fazla olduğu bölge. Hem tarih öncesinden günümüze hem de coğrafyanın kendi ve dinamikler açısından biçimlenmiş çok farklı kültürler arasından boru hattı geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılında bütün ülkeyi kat eden ve kat ederken de botaniğine, florasına, faunasına, tarih öncesinden günümüze ve köylerin demografik yapılarına kadar hassasiyet gösterip, bunu inanılmaz bir zorluktaki bir coğrafyada, başarıyla sahada uygulamış bir proje herhalde dünyada sayılıdır. Şuanda boru hattı ile ilgili sadece ikaz direkleri var onun dışında coğrafi eski haline getirilmiş vaziyette.Bulunan eserler de buluntu yerleri ve coğrafi kodlarına göre müzelerde..."
Nezih Başgelen çalışmanın hem ulusal hem de uluslararası ölçekte bir kültür projesi olduğuna dikkat çekerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında bütün ülkeyi kat eden ve bunu yaparken de florasından faunasına, inanılmaz zorluktaki coğrafyada yüksek başarıyla sahada uygulanmış bir projeydi TANAP. Bu konuda hakkını teslim etmek gerekiyor. Türkiye'de bir eşi yok ve herhalde dünyada da böyle başarıyla idare edilen proje sayısı pek nadirdir. Ülkemizde Keban Barajı kurtarma kazılarından bu yana böyle başarı ile yönetilen bir arkeoloji projesi daha yoktu. Ki TANAP'ın çapı o projeden çok daja büyüktü. Emeği geçenler teşekkürü hak ediyor.... Biz bunlar topluma nasıl anlatılabilir diye düşündik ve kitap projesini çöyle ortaya koyduk. Yaklaşık 45 yıllık tecrübelerimin ışığında görseli ön plana çıkartarak, bilgiyi bir kültür köprüsüyle arkeolog olmayanlara da anlatabilecek yol izlemeye çalıştık. Bu konuda da gerek direktörler, gerek tasarımcılar, gerek kretatifçiler, gerek grafikerler, gerekse danışmanlar uyum içinde çalıştı. Dizgisinden, tercümesine kadar kusursuz bir eser çıkarmak için büyük çaba sarfedildi. Emeği geçen herkese ve bizi bu konuda tercih eden TANAP kadrosuna müteşekkiriz” dedi.
Arkeolog Engin Coşar: Karaz Kültürünün merkezinin Erzurum olduğu kesinleştirildi
Kitabın editörleri arasında yer alan arkeolog Engin Çoşar kazılar hakkındaki düşüncelerini basın mensuplarına şu şekilde aktardı: Projelendirme aşamasında karşımıza arkeolojik bulgular çıkacağı tahmin edilen lokasyonlar vardı Oralarda güzergâhı baştan değiştirmeye çalıştık. Değiştiremediğimiz noktalarda da Kültür Bakanlığı’ndan izinler alınarak kurtarmak kazıları gerçekleştirdik. Tabi yine de Rastlansal Buluntu (Chance Find) dediğimiz buluntu alanları karşımıza çıktı. İlk kez keşfedilen 106 alandan 25’inde kurtarma kazısı yapıldı, 1400’ü aşkın eser ortaya çıkarıldı.. TANAP Boru Hattı güzergahındaki Erzurum, Ankara Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi, Kütahya, Bursa, Çanakkale, Bandırma müzeleri kurtarma kazıları gerçekleştirdi. Bunların her birinde kendi açısından önemli eserler ve bilgiler ortaya çıktı.. Erzurum Ovası’nda yer alan Alaybeyi Höyük'ün yaklaşık 5 kilometre batısında Karaz Kültürü'nün en erken örneklerine raslandı. Bu bulgular hem Azerbaycan’a kadar yayılan Kura Aras Kültürü olarak da bilinen Karaz kültürünün merkezinin tahmin edildiği gibi Erzurum olduğunu kanıtladı hem de Erzurumûn bilinen yerleşim tarihini 750 yıl daha geriye götürdü. Eserde Bursa, Erzurum, Çanakkale, Balıkesir, Ankara, Eskişehir ve Kütahya’da elde edilen bulgular büyük bir titizlikle okuyucuya sunuluyor. Kitapta, kazılarda çıkan eserler çeşitli başlıklarda gruplanarak, hikayesiyle anlatılıyor. Özel olarak fotoğraflanan eserlerin yanı sıra saha çalışmaları da tüm bilimsel ayrıntılarıyla meraklılarına sunuluyor. Çok sayıda Tanrıça Afrodit’in sergilendiği Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde özellikle cam eserler açısından şaşırtıcı bir zenginlik var. TANAP’ın yürüttüğü kazılardan elde edilen Helenistik Roma Dönemine ait cam eserler, dünyanın sayılı koleksiyonları arasına girecek nitelikte. Tüm bu teşhir edilenler dışında müze deposundaki eserler ise bölgenin kültürel mirasının zenginliğini gözler önüne seriyor" dedi.
Arkeolog Engin Coşar; "Kalebayırdaki bir mezarda dünyada daha önce sadece iki yerde bulunan nadide bir bulguyla karşılaştık. Bu bilimsel adı Pecten Jacobeaus olan Akdeniz'de yaşayan bir deniz tarağı türünden üç bronz klipsle tutturularak yapılmış bir kutu. Kozmetik ürünleri ve mücevher kutusu olarak kullanılan bu nadide eserin biri İtalya'nın Taranto şehrindeki bir mezarda bulunmuş ve Taranto arkeoloji müzesinde sergileniyor. Diğeri ise Fransa'da imi ama onun adı var kendi yok şimdilik... Balıkesir Arkeoloji Müzesi’nde teşhirde olan bizdeki istiridye kabuğu, içerisine kozmetik ya da kıymetli madenlerin konulabileceği bir kutucuk nadir arkeolojik eserler arasında" dedi.
Balıkesir bölgesindeki kazılarda çok sayıda Afrodit heykelciğinin bulunduğuna dikkat çekilirken konuyla ilgili olarak Balıkesir Müzesi Müdürü Tülin Tan, bölgedeki mezarların gösterişli olmamasına rağmen çok zengin mezar hediyesi barındırdığının dikkate değer olduğunu ve afrodit heykelciklerinin de o hediyeler içinde kült objelerden birisi olduğunu belirtti...
Müzede sergilenen eserlerden en dikkat çekici olanlarından biri de Asklepiades'in Kızı Media'ya ait olanıydı. Kalebayır arkeolojik sit alanındaki nekropolde bulunan stelin üst kısmında kline olarak adlandırılan divana uzanmış bir erkek ve kadın kabartması ile tam karşılarında taburede oturan başörtülü bir kadın figürü yer alıyor. Taburenin ayaklarından birinde bir kadın ve karşısındaki divanın ayaklarından birinde ise erkek kabarması dikkat çekiyor...
Vitrinde sergilenen eserler arasında öne çıkan bir eser ise, esnaf terazilerinin hileli olup olmadığını tespit için kullanılmış terazi ağırlığı... Bu konuda kitabın bilimsel danışma kurulu üyelerinden Prof. Dr. Oğuz Tekin eserde şu açıklamayı yapıyor: "Kyzikos terazi ağırlıkları üzerinde nadiren görülen bu Herme figürlü ağırlığın görsel kompozisyon açısından en yakın benzeri British Museum’da bulunan bir litra’dır. TANAP Projesi Bandırma örneği ile MNA birimindeki bilinen örneklere bu yeni Herme’yi de eklemek gerekmektedir. Mezar sahibinin pazar yerlerinde disiplini sağlayan, ağırlık ve ölçülerin kontrolünü yapan bir devlet görevlisi (agoranomos veya paraphylaks) olduğu akla gelebilir. Ancak mezarın basitliği ve ağırlığın bronz değil de kurşundan normal bir terazi ağırlığı olması, bu görüşü zayıflatmakta, Bandırma ağırlığının daha çok bölgede ticaretle uğraşan bir pazar esnafına ya da onun aile bireylerinden birine ait olduğunu düşündürtmektedir. . "
KİTABIN BİLİMSEL DANIŞMA KURULU ÜYELERİNİN NOTLARI
Prof. Dr. Mehmet Işıklı: Bilinmeyen çok sayıda arkeolojik saha keşfedilmiştir.
TANAP Projesi kapsamında Erzurum Ovası’nda yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarıyla bilinmeyen çok sayıda arkeolojik saha keşfedilmiştir. Bu alanlardan belki de en önemlisi, Alaybeyi Höyük’tür. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ilgili birimlerden alınan izinlerle höyük üzerinde 2016-2017 yıllarında gerçekleşen kurtarma kazıları, bölge arkeolojisi açısından önemli ve dikkat çekici sonuçlar vermiştir. Alaybeyi Höyük kazılarında bulunan 8 (son antropolojik analizlerle 10) gömü, bölgede Kura-Aras kültürüne ait şimdiye kadar bir arada bulunan en fazla gömü grubudur. Her ne kadar bu mezarlar yapım tekniği, gömü geleneği, mezar tipi ve ölü hediyeleri bakımından çok büyük farklılıklar ve zenginlikler arz etmese de şu an için bölgedeki ölü gömme geleneklerini en iyi yansıtan buluntu özelliğini taşımaktadır. Özellikle bu mezarlardan ele geçen kemikler üzerinde yapılan antropolojik analizler, bölge için bir ilktir ve çok dikkat çekici sonuçlar ortaya koymuştur. Örneğin, bu kemiklerde şiddete dair herhangi bir ize rastlanmaması, ölümlerin doğal yollardan olması, “Kura-Aras halkları barışsever çobanlardı” teorisini destekleyen bulgulardandır. Nitekim dağlık Doğu Anadolu’da araştırılan birçok Kura-Aras merkezinde de hemen hemen hiç silah buluntusunun ele geçmemesi, bu bağlamda önemli bir ayrıntıdır. Alaybeyi kazılarında Erken Tunç Çağı tabakasından ele geçen az sayıdaki pişmiş toprak kadın figürini ise, tarımcı ve hayvancı olarak bilinen Kura-Aras topluluklarının, “ataerkil” bir yapıya sahip olduğu yaygın görüşü açısından yeni bir değerlendirmeyi gerektiren çarpıcı eserlerdir. Sonuç olarak, dar alanda kısa süreli bir kurtarma kazısı olmasına rağmen Alaybeyi Höyük’teki TANAP destekli bilimsel kazı ve araştırmalar, bölge arkeolojisine yeni bir dinamizm kazandırmış, seramik ağırlıklı arkeolojik veriler de bölgedeki arkeolojik sürece dair var olan tartışmalara yeni bir boyut katmıştır.
Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar: TANAP’ın Türkiye Kültür envanterine ve Türkiye eskiçağ bilimleri araştırmalarına değerli katkıları yadsınamaz bir gerçektir.
TANAP Projesi kapsamında, özellikle Balıkesir iline bağlı Manyas ve Gönen ilçe sınırları içinde çok sayıda arkeolojik faaliyet gerçekleştirilmiş ve Türkiye kültür envanterine çok sayıda katkı sağlanmış, Manyas Gölü kuzeybatısındaki Üzümlü köyü yakınlarında üzerinde Lidce olduğu tahmin edilen yazıt bulunan kireçtaşı bir blok keşfedilmiştir. Lidce yazıt, Manyas Gölü bölgesinin Pers egemenliği öncesindeki ve süresindeki dil coğrafyasına katkı sağlayan az sayıdaki eserden biri olduğundan önemlidir. Lidce yazıtların sayısı, Lidya Krallığı’nın egemenliğindeki bölgelerde ve başkentleri Sardes’te yapılan çalışmalara rağmen beklenen miktarın çok altındadır. Lidya alfabesiyle yazılmış en erken yazıtlara MÖ 7. yüzyıla tarihlenen sikkelerde rastlanırken en son örnekler de MÖ 331 ile 324 yılları arasına tarihlenen sikkelerde görülmektedir. Lidce yazıt, Pers hâkimiyeti öncesi dönem kadar Daskyleion’daki Pers Satraplığı Dönemi olan MÖ 546 ile 334 arasındaki yaklaşık 200 yıllık döneme tarihlenebilir. TANAP kazılarında bulunarak Bandırma Müzesi’ne getirilmiş olan mezar stelleri Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenmektedir. Manyas bölgesinin eskiçağda Anadolu’nun en önemli ticaret merkezi olan Kyzikos şehrinin kültür havzasının bir parçası olduğu ve Kyzikos’un güneyindeki kırsal kesimde yaşayan halkın konumu stellerin yazıtlarının incelenmesiyle daha iyi belgelenebilmektedir. Bölgede bulunmuş vezinli yazıtlar kırsal kesimde okuma yazma oranının ve kültür düzeyinin ortanın üzerinde olduğunu kanıtlamaktadır. Ele geçen bulguların TANAP’ın Türkiye Kültür envanterine ve Türkiye eskiçağ bilimleri araştırmalarına değerli katkılar sağladığının önemli bir göstergesi olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Emeritus Prof. Dr. Mehmet Özdoğan: TANAP Projesi, Anadolu coğrafyasının en göz ardı edilmiş yörelerinden, hepimizi heyecanlandıran bilgi akışını sağlamıştır
TANAP, geçtiği 1.850 km’lik güzergâh üzerinde, arkeoloji bilimi açısından oldukça önemli çalışmalar yapmıştır. Projenin Erzurum ayağında yapılan kazılarda en önemli sonuçlara Alaybeyi Höyük’te ulaşılmıştır. Kazı alanı içinde bölgenin çok tartışmalı olan ve Kafkas ülkelerinde de tam olarak açıklık kazanmayan Son Kalkolitik-İlk Tunç Çağı geçiş sürecini yansıtan kültür katının saptanması, her açıdan büyük bir önem taşımaktadır. Demir Çağı ve Helenistik Dönem’e kadar uzanan bulguların yanı sıra, Karaz / Kura-Aras kültürüne ait mezar ve göreli olarak iyi korunmuş iskeletler ile Karaz kültüründe ilk kez görülen ana tanrıça heykelcikleri çok önemli bir bilgi eksikliğini de gidermektedir. Bilindiği gibi Karaz kültürünü oluşturan toplulukların kökeni, nereden geldikleri kadar nereye kadar yayıldıkları da tarihöncesi arkeolojisinin en çok tartışılan konuları arasındadır. Geçen yüzyılın ortalarından itibaren MÖ 4. bin yıl sonlarında Kafkaslar’dan gelen toplulukların, İlk Tunç Çağı ile birlikte Anadolu’nun birçok yerinde izlenen ani nüfus artışının kaynağı olduğu ileri sürülmüştür.
Alaybeyi Höyük’teki arkeolojik çalışmalarda elde edilen sonuçların, kanımızca öne çıkan özelliklerinden bir diğeri de alanda yapılan çalışmaların yalnızca yapı kalıntıları, çanak çömlek ya da buluntu araştırmalarıyla sınırlı kalmaması; doğal çevre ortamı, bitki ve hayvan toplulukları ve etnoarkeoloji gibi farklı bakış açılarıyla da değerlendirilmiş olmasıdır. Kuşkusuz bu çalışmanın en önemli kazanımı da, TANAP kapsamındaki araştırmaların yayımlanarak bu yeni bilgilerin bilim dünyasıyla paylaşıma ve tartışmaya açılmasıdır. Anadolu’yu boydan boya geçen TANAP Projesi, Anadolu coğrafyasının en göz ardı edilmiş yörelerinden, hepimizi heyecanlandıran bilgi akışını sağlamıştır
TANAP NEDİR?
Türkiye ve Azerbaycan iş birliği ile hayata geçirilen Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Güney Kafkasya Boru Hattı (SCP) ve Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) ile birlikte Güney Gaz Koridoru’nun en önemli halkasıdır. Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’nın en uzun (1811 km) ve en büyük çaplı (56”) doğal gaz boru hattıdır. TANAP, Azerbaycan’ın Şah Deniz Sahasında üretilen doğal gazın öncelikle Türkiye’ye, ardından Avrupa’ya taşımıştır. TANAP, Türkiye Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden başlayarak 20 ilden geçerek Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulmaktadır. Bu noktadan, Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan TAP Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanan TANAP, ülkemizin ve Avrupa Birliği’nin doğal gaz arz güvenliğine ve çeşitliliğine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
TANAP'IN ORTAKLARI KİMLERDİ?
Güney Gaz Koridoru Şirketi-SGC (%51), BOTAŞ (%30), BP Pipelines (TANAP) Limited (%12), SOCAR Turkey Enerji A.Ş. (%7)....
TANAP TÜRKİYE'DE HANGİ İLLERDEN GEÇTİ?
Ardahan, Kars, Van, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Erzincan, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne...
TANAP BORU HATTININ İNŞAAT AŞAMALARI NELERDİ?
Güzergah belirleme ve işaretleme, Temizleme ve Tesviye, Dizgi, Kynak İşlemi, Conta Kaplaması, Geri Dolgu, Fiber Opltik Kablo Koruma Borusu Döşeme, Bağlantı ve Geçişler, Hidrostatik testler, Yer Üstü Tesisiler inşaası, Temizleme ve Eski Haline Getirme, İs Sonu Etüdü...
BİR YERDEN TANAP HATTI GEÇTİĞİNİ NASIL ANLARSINIZ?
Eğer o civarda üzerinde "TANAP Yer Altı Doğalğaz Boru Hattı" yazan küçük çaplı yeşil direkler yoksa anlamanız mümkün değildir. Çünkü Dünyanın En İyi Yönetilen Projesi Ödülü alan proje kazdığı her yeri daha sonra kapatarak mümkün olduğunca doğal haline dönüştürmüştür..
Bir de o civarda müze varsa kazı sırasında ortaya çıkan tarihi eserlerden oradan boru hattının geçtiğini anlayabilirsiniz..
TANAP ARKEOLOJİ FAALİYETLERİNİ NASIL GERÇEKLEŞTİRDİ
TANAP, arkeoloji ve kültürel miras konularındaki tüm saha faaliyetlerini, T:C, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı birimler eşliğinde; UNESCO, ICOMOS gibi uluslararası öneme sahip kuruluşların sözleşme ve tüzükleri ile IFC, EBRD ve WB-IBRD/IDA gibi finans kuruluşlarının kriterlerine uygun olarak gerçekleştirmiştir.
arkeolojikhaber.com